Bala villaları
2007 yılı Aralık ayında, 5.7 büyüklüğünde bir deprem olmuştu Bala’da. Yıkılan ya da zarar gören evlerin yerine yeni konutlar yapıldı. Ancak 4 yıldır çoğu hak sahibi, TOKİ’nin yaptığı bu evlere girmedi. Bir televizyon haberinde, detaylı görüntülerini gördüm; köylük yere, Çayyolu’ymuş gibi, çiftkat villa tipi evler yapılmış. Elektriği, suyu, gazı bağlanmamış. Çok güzel, çıplak evler. Oysa evlerde ahır düşünülmediği, hayvanlarını da bırakamadığı için evlere giremiyor köylüler. Bir de tabii tandır, köylük yerde ciddi bir ihtiyaç. Çayyolu sokağı sanki, villaları koymuş gitmişler.
Milliyet Ankara Gazetesi’de, manşet oldu derme çatma barakalarda yaşayan Balalılar. Ama tam derme çatma. Bu soğuklarda, Van depremzedelerinden farkları yok. Biri ülkenin bir ucunda, diğeri Ankara’nın dibinde. Gerçeklerden uzak bu planı yapanları, ‘köysel dönüşüm’deki devrimleri için kutlamak lazım!
Dikmen kördüğümü
Gelelim Dikmen Vadisi’ndeki yer kavgasına. Kentsel dönüşüm planı çerçevesinde, gecekonduları yıkıp, modern binalar, siteler yapmak istiyor Büyükşehir Belediyesi. Gecekondu sahipleri, haklarını alamadığına inanıyor ve direniyor. Tartışma kavgaya dönüşüyor, aylardır Ankara gündeminden düşmüyor. Sibirya soğuklarında, sinirler ısınıyor. Hatta Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, gazetemize verdiği söyleşide “Gireceğiz, yıkacağız ve kendi işimize bakacağız. Hiçbir direniş, devletin gücünü aşamaz” diyor ısınmış sinirleriyle. “Devlet’le gecekonducular, karşı karşıya” gibi yanlış bir anlam çıkıyor. Gecekonduya izin veren, yol, elektrik, su, gaz bağlayan, tapu veren kendisi değilmiş gibi.
Akpınar heyelanı
Akpınar Mahallesi’ne de bakalım: Koca koca, hem de yeni yapılmış binalar, inşa edildikleri yamaçtan kayıyor. Belki de daha borcu bitmemiş ev sahiplerine, “Çıkın” deniyor. Çıkamıyorlar. Soğukların azdığı günlerde, Büyükşehir Belediyesi’yle Çankaya Belediyesi’nin, voleybol maçı gibi, topu birbirine atmasını izliyoruz. Sorun acil, daha sorumlusu belli değil.
İlgisizliğin başkenti
Detaylarına girmeden anımsattığımız, gündemden düşmeyen üç sorun bunlar. Ankara’ya ilgisizliğin tescili gibi sündükçe sünen, sünmesinden rahatsızlık duyulmayan sorunlar. Hatta Atatürk Orman Çiftliği, Ankaragücü gibi ekledikçe ekleyebiliriz arkalarına. Devletin merkezinde, devletin ve Ankaralılar’ın, maç izler gibi izlediği çözüm bekleyen sorunlar. Başkent sınırları içindeki ilgisizliğin, ürkütücü sessizliği. Ankara’ya gareziniz yoksa uzaktakilerin halini düşündürüyor insana.
O halde soralım; Ankara’da, çözülemeyen sorunlar varsa lastik gibi uzayan sonuçsuzluğu izleyeceğine, kim ilgilenecek?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder