Türkçesi varken ‘obez’ diyorlar. Sağlık Bakanımız Recep Akdağ, ‘şişko’yu tercih etmişti. Bugünkü konumuza, ‘şişman’ daha yakışacak. ‘Şişko’ biraz sevimli gelebilir, ‘şişman’ deyip, aradaki mesafeyi koruma arzusundayım. Bu kadar çok şişko, şişman diyerek ülkenin 3’te 1’ini karşıma almış olduğumu da bilmenizi isterim!
İrileşiyoruz ama sağlıklı değil. Yavaş ve zor hareket eden, birkaç adımda nefes nefese kalan kof bir irileşme, kentlerimize de bulaştı artık. Bazı kentlerimiz irileşiyor, irileştikçe yanlış beslenmeye devam ediyor, ettikçe daha da yağlanıyor. İlk rahatsızlık halinde, bütün kofluklarıyla günlük yaşamımızın üzerine yığılıp, kalıyorlar. “Kalıbının kenti değilmiş” diye hayıflanıyoruz.
Şişman İstanbul
Geçen yazımızda, şişman İstanbul’un, ne hale geldiğine değinmiştik. Bir günlük yoğun kar yağışıyla zincirleme aksaklıklar, ardı ardına vurdu kenti. Toplu taşıma, doğalgaz ve elektrik altyapısı, kentin vücudunu taşımadı. Yan illere yansıdı etkisi. Bir kentin altyapısını, bağışıklık sistemine benzetebiliriz. Güçlüyse yaşamın üzerine böyle yığılmaz. İri ama bağışıklığı zayıf, bir şişman kentmiş İstanbul.
Şişmanlığa meyilli Ankara
Gelelim Ankaramız’a: İstanbul kadar olmasa da düzenli kilo alıyor, yağlanıyor başkent. Şişmanlamaya meyilli ikinci kent Türkiye’de. Polatlı ilçemiz kadar nüfus eklendiğini öğrendik son sayımda. Ancak şişmanlığı taşımaya ne altyapısı ne de iş alanlarıyla yeterince hazırlıklı olmadığını söyleyebiliriz. Şişmanlığı teşvik edecek yatırımlarsa alabildiğine, hızla ilerliyor. Aslında sağlıklı gelişme için ne yapmalıydık?
Öncelikle kentiçi, yurtiçi ve yurtdışı ulaşım ağlarımızı tamamlamak zorundayız. Alınacak en acil önlem ulaşım. İkincisi; tarım ve hayvancılık yatırımlarımız. Gelecek, hızla kalabalıklaşan dünya nüfusunun boğazından geçecek. Üçüncüsü; bilişim atılımları. Bugün varolan pek çok meslek 10 yıl sonra olmayacak ama bilişim, geleceğin mesleklerini barındırıyor içinde. Dördüncüsü; turizm yatırımları. Ankara’nın en bakir ve gelecek vadeden gelişme kaynağı; kent ekonomisine taze kan. Eğitim ve sağlık alanında iyi bir altyapımız var, ciddi desteklerle dünya markası olmaya her zaman adayız.
Ortak akıl
Demekle olmuyor tabii. Kişilerin çabalarıyla da altından kalkılacak iş değil. Bu, ortak bir aklı, ortak bir çabayı gerektiren devasa bir yapılanma planı. Sanayicisi, tüccarı, yerel yönetimleri ve vekilleriyle devleti ikna edecek gücü olmalı, lobisi olmalı Ankara’nın. Yok çünkü… Bir düzen içinde yönlendirilmeli yatırımlar.
2 hafta önce Ankara Valisi Alaaddin Yüksel, “Herkesin ayrı telden çalması kabul edilemez, takım oyunu şart” diye yinelemek zorunda kaldı. Ankara sanayisinin, bu çağrıya kulak verdiğini gösteren buluşmalar iyice sıklaştı bu aralar. Hatta kent ve ülke dışından ziyaretçileri var sanayicilerimizin. Ancak gerisi, henüz dinlemede. Valiyi duymayan bizi mi duyacak?
Reçete önümüzde
Çankaya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ziya Burhanettin Güvenç, gelmek üzere olan bir ‘teknoloji tufanı’ndan bahsetmiş, “Tufan gelince borsada kayıtlı şirketlerin en az yüzde 99’unun, Amerikan borsasındaki şirketlerin en az yüzde 80’inin kapanması bekleniyor” demişti. 5 gün önce Boğaziçi Üniversitesi’nde, TedxReset Konferansı’nın katılımcılarından Thomas Frey, “2022’de 1 milyar, 2030’da 2 milyar iş yokolacak” dedi ve “yeni işler yaratılması, insanların eğitilmesi gerekecek” diye ekledi. ‘Ortak akıl’ çağrısı, belki de 10 yıl gecikmiş bir çağrı ve hala dinleyenler ve hiç dinlemeyenler var.
Altyapıyı bağışıklık sistemine benzetmiştim ya, yağ hücrelerini de ‘rant’a benzetiyorum. Kof şişmanlığın tedavisi, sağlıklı irileşmenin reçetesi, önümüzde duruyor. Kof şişmanlara özenmeyeceğiz, önümüze bakacağız sadece.
İrileşiyoruz ama sağlıklı değil. Yavaş ve zor hareket eden, birkaç adımda nefes nefese kalan kof bir irileşme, kentlerimize de bulaştı artık. Bazı kentlerimiz irileşiyor, irileştikçe yanlış beslenmeye devam ediyor, ettikçe daha da yağlanıyor. İlk rahatsızlık halinde, bütün kofluklarıyla günlük yaşamımızın üzerine yığılıp, kalıyorlar. “Kalıbının kenti değilmiş” diye hayıflanıyoruz.
Şişman İstanbul
Geçen yazımızda, şişman İstanbul’un, ne hale geldiğine değinmiştik. Bir günlük yoğun kar yağışıyla zincirleme aksaklıklar, ardı ardına vurdu kenti. Toplu taşıma, doğalgaz ve elektrik altyapısı, kentin vücudunu taşımadı. Yan illere yansıdı etkisi. Bir kentin altyapısını, bağışıklık sistemine benzetebiliriz. Güçlüyse yaşamın üzerine böyle yığılmaz. İri ama bağışıklığı zayıf, bir şişman kentmiş İstanbul.
Şişmanlığa meyilli Ankara
Gelelim Ankaramız’a: İstanbul kadar olmasa da düzenli kilo alıyor, yağlanıyor başkent. Şişmanlamaya meyilli ikinci kent Türkiye’de. Polatlı ilçemiz kadar nüfus eklendiğini öğrendik son sayımda. Ancak şişmanlığı taşımaya ne altyapısı ne de iş alanlarıyla yeterince hazırlıklı olmadığını söyleyebiliriz. Şişmanlığı teşvik edecek yatırımlarsa alabildiğine, hızla ilerliyor. Aslında sağlıklı gelişme için ne yapmalıydık?
Öncelikle kentiçi, yurtiçi ve yurtdışı ulaşım ağlarımızı tamamlamak zorundayız. Alınacak en acil önlem ulaşım. İkincisi; tarım ve hayvancılık yatırımlarımız. Gelecek, hızla kalabalıklaşan dünya nüfusunun boğazından geçecek. Üçüncüsü; bilişim atılımları. Bugün varolan pek çok meslek 10 yıl sonra olmayacak ama bilişim, geleceğin mesleklerini barındırıyor içinde. Dördüncüsü; turizm yatırımları. Ankara’nın en bakir ve gelecek vadeden gelişme kaynağı; kent ekonomisine taze kan. Eğitim ve sağlık alanında iyi bir altyapımız var, ciddi desteklerle dünya markası olmaya her zaman adayız.
Ortak akıl
Demekle olmuyor tabii. Kişilerin çabalarıyla da altından kalkılacak iş değil. Bu, ortak bir aklı, ortak bir çabayı gerektiren devasa bir yapılanma planı. Sanayicisi, tüccarı, yerel yönetimleri ve vekilleriyle devleti ikna edecek gücü olmalı, lobisi olmalı Ankara’nın. Yok çünkü… Bir düzen içinde yönlendirilmeli yatırımlar.
2 hafta önce Ankara Valisi Alaaddin Yüksel, “Herkesin ayrı telden çalması kabul edilemez, takım oyunu şart” diye yinelemek zorunda kaldı. Ankara sanayisinin, bu çağrıya kulak verdiğini gösteren buluşmalar iyice sıklaştı bu aralar. Hatta kent ve ülke dışından ziyaretçileri var sanayicilerimizin. Ancak gerisi, henüz dinlemede. Valiyi duymayan bizi mi duyacak?
Reçete önümüzde
Çankaya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ziya Burhanettin Güvenç, gelmek üzere olan bir ‘teknoloji tufanı’ndan bahsetmiş, “Tufan gelince borsada kayıtlı şirketlerin en az yüzde 99’unun, Amerikan borsasındaki şirketlerin en az yüzde 80’inin kapanması bekleniyor” demişti. 5 gün önce Boğaziçi Üniversitesi’nde, TedxReset Konferansı’nın katılımcılarından Thomas Frey, “2022’de 1 milyar, 2030’da 2 milyar iş yokolacak” dedi ve “yeni işler yaratılması, insanların eğitilmesi gerekecek” diye ekledi. ‘Ortak akıl’ çağrısı, belki de 10 yıl gecikmiş bir çağrı ve hala dinleyenler ve hiç dinlemeyenler var.
Altyapıyı bağışıklık sistemine benzetmiştim ya, yağ hücrelerini de ‘rant’a benzetiyorum. Kof şişmanlığın tedavisi, sağlıklı irileşmenin reçetesi, önümüzde duruyor. Kof şişmanlara özenmeyeceğiz, önümüze bakacağız sadece.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder