18.03.2014 Milliyet-Ankara Gazetesi
Çocuklarımıza
öğretemediğimiz savaş. Dünyanın süper devletlerini yendiğimiz, yenerken de bütün
haksızlıklara karşın savaş ahlakını sonuna kadar koruduğumuz Çanakkale Savaşı. Ders
kitaplarında ‘bir savaş’ olarak geçip, gidiyor.
Paralı şehitlik!
Gezmeye
götürülen çocuklara, evliya hikâyeleri anlatılıyor, galibiyet, bilinmeyene
atfediliyormuş. Parayla giriliyor artık şehitlerimizin yattığı Gelibolu Yarımadası’na.
Kemiklerin üzeri asfalt ve betonla örtülüyor. Saygısızlıkta, şehitlerin yattığı
toprakları ranta açmakla çığır açıyoruz.
Bayrağına,
dedesine, evliyasına olduğu gibi çocukların kendisine olan saygısını da
sarsacak işler. Süper devletlere karşı verilen mücadeleyi, birliğin,
beraberliğin kazandığını unutturacak işler. Sızım sızım kemiklerin acısını
hissediyoruz onlarla beraber. Kökeni, mezhebi fark etmeksizin kucak kucağa
yatıyorlar Ege Denizi’ne, Çanakkale Boğazı’na doğru; Kanlısırt’da, Conk
Bayırı’nda, Küçük Anafarta’da, Büyük Anafarta’da, Arıburnu’nda, Alçıtepe’de, Seddülbahir’de,
Kumköy’de.
275 kiloluk top mermisini üstelik 3 kez sırtlayarak topa süren Seyit onbaşı, mücadelenin simgesi oldu |
Çanakkale’den Kurtuluş’a
Millet,
Çanakkale’den, bu savaşla selamladı ülkeyi. Kurtuluş Savaşı’nda Ankara aldı,
tüm ülkeye yaydı selamı. İki savaşın geride bıraktığı mezar taşlarında ki
çoğunun mezar taşı bile olmadı, dili, kökeni, mezhebi değil, memleketi ve adı
yazıyordu sadece. Dünya tarihinin seyrini değiştiren bu iki savaş, küçümsenerek
ve basitleştirilerek unutturulmaya çalışıldı.
Çanakkale’de,
evliyaları alet ederek dedelerinin kemiklerini ranta açmaktan rahatsızlık
duymayan bir uhrevi anlayış boy verdi. Gelibolu Yarımadası, macera ve
eğlencenin merkezi olma yolunda koşar adım hızla ilerliyor. Öte yandan Kurtuluş
Savaşı’nın yapılmadığını söyleyebilen bir vekilimiz bile oldu Türkiye Büyük
Millet Meclisi’nde. Allahtan savaştığımız ülkelerin de tarih kitapları var, burada
inkâr edileni, oradan okuyabiliyoruz!
Tarihi seçim dönemine doğru
Türkiye
tarihinin en önemli seçim dönemlerinden birine doğru gidiyoruz. 1950-1960
arası, 1970-1980 arası kardeşin kardeşe düşman edildiği günleri çabuk unutmuş
gibiyiz. O acı yıllardan hiç ders almışa benzemiyoruz. Sert kutuplaşmaların
kaşındığı zamanlar oluyor yine. Dedelerimiz kucak kucağa yatarken torunları,
birbirini yemekle geçiriyor zamanı. Tabii unutunca başa dönüyor insan.
Dedelerimizden bazıları |
Tarihini
öğretmezseniz kökü havada ağaç misali, toprağa değmeden gelişemez bilinç. Kemiklerin
üzerine asfalt ve beton döküp, parayla dedesini ziyaret etmesi normal olur
torun için. Acı tecrübeleri unutursanız mezarı bile belli olmayan dedelerimiz,
ninelerimiz, bir hiç için canlarını feda etmiş olur. Yarın dede, nine olmayı
düşünüyorsanız o zaman fedakârlıklarınıza karşılık beklemeyeceksiniz. Kıymet
bilmeyene, kıymet verilmez.
Kendi toprağımız..
Zor
günlerin içinden Çanakkale’yi, Kurtuluş’u hatırlayarak geçmek lazım. Birliğin,
sırrı var orada. Bir millet, o bedenlerin üzerinde yükseldi. Çanakkaleler, asıl
gelecek için unutulmamalı. Dedeler, nineler, dini, dili, kökeni demeden, aynı
toprağın altında yatıyor, üstlerini aynı toprak örtecek her zaman. Kendi
toprakları…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder