04.03.2014 Milliyet-Ankara Gazetesi
“Sanayileşmenin, aslında bir modernleşme projesi olduğu hatırdan
çıkartılmamalıdır” diyor Profesör Doktor Erinç Yeldan. Bizim de uzun zamandır
yerli üretim için yerli sanayinin önündeki engellerin kaldırılmasına ilişkin
söylemlerimize farklı bir bakışla katkıda bulunmuş. 26 Şubat’ta Cumhuriyet
Gazetesi’ndeki ‘Sanayi Olmadan’ makalesinde şöyle devam etmiş:“Tarihsel olarak bakıldığında, modernite süreciyle
birlikte endüstriyel ilişkilerin çerçevelediği toplusözleşme sürecine dayalı
kitle örgütleri
olarak sendikalar, meslek odaları, üretici birlikleri ve benzeri sivil
toplum örgütleri ile
birlikte aslında katılımcı demokrasinin kurumları, olgunlaşmış
sanayi toplumlarında
yeşerebilmektedir.”
Sanayileşme
sürecini tamamlayamamış bir ülke Türkiye. ‘Gelişmekte
olan ülke’ sınıfından çıkamamış, çıkamıyor bir türlü. En az 300 yıldır bu
tuzağın içinde debeleniyor, sınıf atlayamıyoruz. Bu tuzağın adı var.
Orta gelir tuzağı
Bizim
gibi ülkeler, yerli kaynaklara dayalı dünya çapında ürünler ve markalar
üretemezse ‘orta gelir tuzağı’na
düşer. Kendi kaynaklarınızla
teknolojinizi geliştirmez, kendi buluşlarınızla üretmezseniz ne kadar istikrar
olsa da dışarıdan aldığınız teknoloji eskiyince ‘orta gelir tuzağı’nda kalırsınız, gelişme durur. Çünkü teknolojiyi
aldığınız ülke, yenisini geliştirmiş olur, elinizde eskimiş teknoloji ve
makinelerle kalırsınız. Haydi bakalım dön başa!
Yani sadece yerli
teknolojiyi geliştirmek de yetmiyor, teknoloji geliştirmeyi sürekli devam eden
bir düzen olarak kurmak gerekiyor.
Türkiye, yine bu
sınıra geldi dayandı. Kararını vermek zorunda. Ya tuzağa düşüp başa dönecek ya
da merdiveni tırmanacak adımları atmaya çalışacak. Çabuk karar vermek zorunda.
Dünya yeniden yapılanırken kendine yer tutmak için bir fırsat var önünde.
Ürettirmeme sanayisi!
Aralık ayında
Ankara’da bir toplantı yapıldı; Anadolu Raylı Ulaşım Sistemleri Kümelenmesi(ARUS)
1’inci Olağan Genel Kurulu. ARUS’un oluşturulması için Ankara sanayicileri
büyük çaba harcadı. İhalelere, yüzde 51 yerli katkı şartını koydurdular.
Toplantıdan çıkan sonuçsa “Yüzde 100’ünü
üretmeliyiz”di. 1 yıl gibi kısa sürede bu cümleyi kuracak duruma geldi
sanayicilerimiz. Ancak yüzde 51 yerli katkı koşulunu bile uygulamayı
bekliyorlar hala. Dünya tren pazarı, önümüzdeki 20 yılda, 1 trilyon dolara
yaklaşacak oysa.
Malıköy’de, 5 büyük
organize sanayi bölgesi, teknoloji üretmeyi bırakın, yol ve su bekliyor. Yine
Saray sanayi bölgesinde, dalgalı elektrik yüzünden, yurt dışına satacağımız
ürünler tezgahlardan hasarlı çıkıyor. Kazan-Ankara yolu, Akyurt-Çubuk-Kazan
hattı genişletilmeyi bekliyor. Elmadağ, OSTİM ve İVEDİK Organize Sanayi Bölgelerini
de sayarsak bütün bu sanayi bölgeleri, yolla suyla elektrikle toplu taşımayla
uğraşıyor. Daha üretimin temel koşulları yerine gelmemiş, teknoloji üretmekten
bahsediyoruz. Bizimki teknoloji geliştirmeme, ürettirmeme sanayisi adeta!
Demokrasi demekle olmuyor
İmalat
sanayinin milli gelir içindeki payı 1998’den bu
yana, 2013’ün üçünce çeyreği itibarıyla yüzde 15’e düşmüş. TÜİK verilerine
göre sanayi
sektöründeki işçi başına üretkenlik, 2009’dan bu yana yerinde sayıyormuş. Hizmet
sektörü denen tüketim ekonomisine gelince rakamlar tersine dönüyor. Hızla
tüketiyoruz. Ancak tükettiğimizin 10’da birini üretemiyoruz. Tüketim ve rant
ekonomisi, büyük sanayici holdinglerin bile aklını başından aldı. Araştırma-geliştirme
yatırımları yok denecek düzeyde. Büyük alışveriş merkezleri, arazi rantı,
teknokentlere, bilişim vadilerine tercih ediliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder