6 Mart 2014 Perşembe

SANAYİSİZ DEMOKRASİ OLUR MU?



04.03.2014 Milliyet-Ankara Gazetesi

Sanayileşmenin, aslında bir modernleşme projesi olduğu hatırdan çıkartılmamalıdır” diyor Profesör Doktor Erinç Yeldan. Bizim de uzun zamandır yerli üretim için yerli sanayinin önündeki engellerin kaldırılmasına ilişkin söylemlerimize farklı bir bakışla katkıda bulunmuş. 26 Şubat’ta Cumhuriyet Gazetesi’ndeki ‘Sanayi Olmadan’ makalesinde şöyle devam etmiş:“Tarihsel olarak bakıldığında, modernite süreciyle birlikte endüstriyel ilişkilerin çerçevelediği toplusözleşme sürecine dayalı kitle örgütleri olarak sendikalar, meslek odaları, üretici birlikleri ve benzeri sivil toplum örgütleri ile birlikte aslında katılımcı demokrasinin kurumları, olgunlaşmış sanayi toplumlarında yeşerebilmektedir.



Sanayileşme sürecini tamamlayamamış bir ülke Türkiye. ‘Gelişmekte olan ülke’ sınıfından çıkamamış, çıkamıyor bir türlü. En az 300 yıldır bu tuzağın içinde debeleniyor, sınıf atlayamıyoruz. Bu tuzağın adı var.



Orta gelir tuzağı

Bizim gibi ülkeler, yerli kaynaklara dayalı dünya çapında ürünler ve markalar üretemezse ‘orta gelir tuzağı’na düşer. Kendi kaynaklarınızla teknolojinizi geliştirmez, kendi buluşlarınızla üretmezseniz ne kadar istikrar olsa da dışarıdan aldığınız teknoloji eskiyince ‘orta gelir tuzağı’nda kalırsınız, gelişme durur. Çünkü teknolojiyi aldığınız ülke, yenisini geliştirmiş olur, elinizde eskimiş teknoloji ve makinelerle kalırsınız. Haydi bakalım dön başa!



Yani sadece yerli teknolojiyi geliştirmek de yetmiyor, teknoloji geliştirmeyi sürekli devam eden bir düzen olarak kurmak gerekiyor.



Türkiye, yine bu sınıra geldi dayandı. Kararını vermek zorunda. Ya tuzağa düşüp başa dönecek ya da merdiveni tırmanacak adımları atmaya çalışacak. Çabuk karar vermek zorunda. Dünya yeniden yapılanırken kendine yer tutmak için bir fırsat var önünde.



Ürettirmeme sanayisi!

Aralık ayında Ankara’da bir toplantı yapıldı; Anadolu Raylı Ulaşım Sistemleri Kümelenmesi(ARUS) 1’inci Olağan Genel Kurulu. ARUS’un oluşturulması için Ankara sanayicileri büyük çaba harcadı. İhalelere, yüzde 51 yerli katkı şartını koydurdular. Toplantıdan çıkan sonuçsa “Yüzde 100’ünü üretmeliyiz”di. 1 yıl gibi kısa sürede bu cümleyi kuracak duruma geldi sanayicilerimiz. Ancak yüzde 51 yerli katkı koşulunu bile uygulamayı bekliyorlar hala. Dünya tren pazarı, önümüzdeki 20 yılda, 1 trilyon dolara yaklaşacak oysa.



Malıköy’de, 5 büyük organize sanayi bölgesi, teknoloji üretmeyi bırakın, yol ve su bekliyor. Yine Saray sanayi bölgesinde, dalgalı elektrik yüzünden, yurt dışına satacağımız ürünler tezgahlardan hasarlı çıkıyor. Kazan-Ankara yolu, Akyurt-Çubuk-Kazan hattı genişletilmeyi bekliyor. Elmadağ, OSTİM ve İVEDİK Organize Sanayi Bölgelerini de sayarsak bütün bu sanayi bölgeleri, yolla suyla elektrikle toplu taşımayla uğraşıyor. Daha üretimin temel koşulları yerine gelmemiş, teknoloji üretmekten bahsediyoruz. Bizimki teknoloji geliştirmeme, ürettirmeme sanayisi adeta!



Demokrasi demekle olmuyor

İmalat sanayinin milli gelir içindeki payı 1998’den bu yana, 2013’ün üçünce çeyreği itibarıyla yüzde 15’e düşmüş. TÜİK verilerine göre sanayi sektöründeki işçi başına üretkenlik, 2009’dan bu yana yerinde sayıyormuş. Hizmet sektörü denen tüketim ekonomisine gelince rakamlar tersine dönüyor. Hızla tüketiyoruz. Ancak tükettiğimizin 10’da birini üretemiyoruz. Tüketim ve rant ekonomisi, büyük sanayici holdinglerin bile aklını başından aldı. Araştırma-geliştirme yatırımları yok denecek düzeyde. Büyük alışveriş merkezleri, arazi rantı, teknokentlere, bilişim vadilerine tercih ediliyor.


Alarm çalıyor diğer deyişle. Yeniden tuzağın içine yürüyoruz. Demokrasi de demekle olmuyor işte, koşulları var. İçinde bulunduğumuz duruma atfen şöyle özetlemiş Erinç Yeldan hoca: “Ulusal tasarruflar olmadan ulusal sanayi; ulusal sanayi olmadan da katılımcı demokrasinin kurumları var olamayacaktır.”

Hiç yorum yok: