20.05.2014 Milliyet-Ankara Gazetesi
Rahatlığımız,
çürük bina üzerine çekilmiş bir sıva sanki. Çatlakları sıvanmış deprem evine
benziyoruz. Soma faciası, bu sahte rahatlığı kazıyan bir mala gibi derinden
daldı, sıvanın altını hatırlattı bize. Böyle zamanlar, bir durup kendine gelme
zamanıdır. Binayı güçlendirmek için bir şeyler düşünme zamanı.
Görkemli çöküş!
Osmanlı
İmparatorluğu, durup düşünülmediği için çürüye çürüye çöktü. İçi toz toz olmuş
dökülen idare, göz alıcı görkemin arkasına saklanıyor, günü kurtarıyordu. Toplu
iğnesini, basma kumaşını üretemeyen bir imparatorluk, şaşaalı saraylarla güç
gösterisi yapmaya çalışırken sonun çürük yapının altında kalıverdi. Devletler,
toplumlar da binaya benzer, çürükse mutlaka yıkılır.
Ahlaki
değerleri, adaleti, saygısı ve sevgisi olan toplumlar, güçlü olur. Erdemli
olmak makbuldür sağlam toplumda. Gücü, üreterek artar, ürettikçe öncü olur. Böyle bir toplumda yetişen çocuk, hiçbir
sorumluluğun altında ezilmeyecek güçte bir genç olarak hayata atılır, binayı, dirençli
omuzlarında dimdik ayakta tutar.
Azim ve direnç efsanesi
19
Mayıs’ta Samsun’a basılan ayak, genç ruhuyla bir azim ve direnç efsanesi yazdı.
Mustafa Kemal ve arkadaşları, genç düşünen halkını da arkasına aldı ve çöktü
denilen binayı inatla ayağa kaldırdı. Yani 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı, gösterişten
ibaret törenler günü değil, gençliğe sorumluluğunu anımsatma günüdür. Büyükleri
onlara güvenini gösterir, yollarını açar, gençler, dünyadaki yerini almak üzere
donatımını tamamlar, yeni ufuklara açılır.
Gençliğini emiyoruz
Ancak
uzun zamandır öyle olmuyor. Büyükler büyüklüğünü yapmıyor, gençlik de sorumluluğuna
sahip çıkamıyor. Çünkü gençliğin kendine güvenini sarsıyor, önlerini kapatıyoruz.
İlkokuldan üniversiteye kadar yollarına engeller döşüyor, amaçsız sınavlarla
dershane sıralarında, genç olamadan güçlerini, enerjilerini emiyoruz.
Gençlik geleceğimiz ise..
Başlarını,
boş uğraşlar aleti olmuş cep telefonlarından ve bilgi çöplüğüne dönmüş
bilgisayar ekranlarından kaldıramıyor, gerçeğin hep gerçek kaldığı sokakların içine
alamıyoruz. Üretmeyi değil rantı özendiriyor, çalışmayı değil kolaycılığı
aşılıyor, günlük yaşamaya alıştırıyoruz. Akıllısına da sahip çıkamıyor, başka
ülkelere kaptırıyoruz. Gençliğin omuzlayamadığı bir toplum, için için çöküyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder