4 Mayıs 2014 Pazar

BABAYİĞİT BURADA



03.05.2014 Milliyet-Ankara Gazetesi

Yurt genelinde bahar ve işçi bayramını, bulutlu, serin bir havada karşıladık. Ankara’da da farklı olmadı. Meydanlara çıkma, çıkarmama tartışmaları, serinliği biraz daha soğuttu. 40 yıla yaklaşan bu tartışmaları, bizden başka yapan da kalmadı dünyada. Kuyruğumuzu kovalamayı seviyoruz. Ama işte.. aynı yerde dönmekten yol alamıyoruz bir türlü.



Türkiye, ülkenin hafızasına mıh gibi çakılmış 1977 1 Mayıs’ından bu yana çok değişti. Bazı çıtalardan atladı, bazı çukurları dolandı, bazı köşeleri döndü ancak döndüğü yerde kendi teknolojisini üreten, kendi arabasını, kendi trenini, kendi uçağını yapacak duruma gelemedi bir türlü. Bilişim dünyasındaki gelişmeleri erken yakaladı ama parçaları dışarıdan alıp, içeride birleştirme kolaylığını aşamadı. Hala dışarı satacağımız 100 liralık ürünün 70 liralık kısmını, yine dışarıdan alıyoruz.



Bu dönem de bitti

Bu dönem de bitti, kuyruğumuza bakıyoruz yine. Yapmak zorundayız artık. Kendi ihtiyaçlarımızı üretmek, ürettiği gibi yurt dışına satmak zorundayız. Kuyruğu kovalamaya dalarsak bir devir daha değişecek, bir sıçrama fırsatını daha kaçırmış olacağız.



Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2011 Eylül’ünde “Siyasiler hem de işadamlarımız için yerli bir otomobil markası oluşturmanın, topluma karşı da bir borç olduğuna inanıyorum. Bu ülkede elbet bu işe soyunacak bir yiğit, bir babayiğit vardır” demişti. Neredeyse 3 yıl oldu, babalar yitik, herhangi bir girişim başlatılmadı.



Babayiğitlik beyanı

Geçtiğimiz hafta Ankara’dan, raylı sistemler için  babayiğitliğe bir talip çıktı. Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, "Bana yetki versinler 3 yılda tasarımı yerli hızlı treni yaparım. Biz, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın aradığı 'babayiğit' oluruz, yeter ki kamu alım garantisi versin” dedi. Yaklaşık 2 yıldır, Türkiye’nin her yanından sanayiciler toplanıp, Anadolu Raylı Ulaşım Sistemleri Kümelenmesi ‘ARUS’u oluşturarak hazırlıklarını bitirmişti aslında. Özdebir, ‘babayiğitlik’ kısmına gelmişler, onu beyan etmiş oldu.



Yeni işler, iş alanlarından ve gerçek üretimden bahsediyoruz. İstanbul sanayicileri, ranta meyil etti ancak Ankara sanayicileri, ısrarla ‘yerli üretim’ demeye devam ediyor. Demekle kalmıyor, bir yandan altyapı hazırlıklarını da sürdürüyorlar. Kamu kurumlarıyla yerel yönetimler, aynı hızda yanlarında yürüyemiyor maalesef.


Kısa devre nerede?

Bırakın treni, işte Ankara sanayicileri için çok önemli Sincan-Malıköy arasındaki yol ihalesi bir kez daha iptal edildi. Malıköy’de 5 organize sanayi bölgesi var, daha suyu yok. Sanayi bölgelerinde, düzensiz ve kesintiye uğrayan elektrikle üretim yapılmaya çalışılıyor. Sadece bu yüzden ciddi zararlarla karşılaşıyor Ankara sanayisi. Teknokentler, 2 buçuk yıldır Yeni Uygulama Yönetmeliği’ni bekliyor. En iyi teknokentler Ankara’da, Bilişim Vadisi’nin temeli Gebze’ye atıldı. Yerli üretimde yüzde 51 koşulu yasalaşmadı. Savunma ve havacılık, tıp sanayisi açısından geleceği olan başkentin, yürümesi için frenden ayak çekilmiyor.



Bu koşullara karşın Ankara sanayicileri, ranta yatmak yerine ‘babayiğitliğe’ soyunuyor, Başbakan gibi onlar da elini kulağına dayamış, ses gelmesini bekliyor. İşte bu aradaki kopukluk neden ve kimden kaynaklanıyor, kontrol kalemimizi oraya tutmak lazım. Yerli üretimin kısa devre yaptığı yeri ve yaptıranları biran önce saptamak, gereğini yapmak lazım.

Hiç yorum yok: