03.08.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi
Bir
buğday tanesinin, başağa dönmesine denk sürede büyüyen gökdelenlerden
bahsetmiştim İstanbul’da. Gözü dönmüş bir çılgınlık furyası esiyor. En son
Beylikdüzü’ne doğru çevreyolunun çevresinde dizili siteler aldı aklımı. Aynı
sürede dikilen, ilçe barındıracak siteler. Yıl bile olmadı ama öncesinde boş
arazi, tarlaydı buralar. Kentsel Dönüşüm diyemiyorum, bir kent yoktu çünkü
oralarda.
İnsan ruhu üzerine hırs
anıtları
Alibeyköy’den
Balat’a ya da Kağıthane’den Çağlayan’a doğru görsem ‘dönüşüm’ diyebilirdim bu
gökdelenler ve siteler için. Aksine, boş arazide yükseliyorlardı. Kentin
göbeğinde kalan birkaç avuç boş araziyi de ürkütücü büyüklükte beton kütleler
doldurmuş. Gerçekten ürkütücü; sanki bir dev, hışımla üzerinize yürüyor.
Uzaktan bakmak zorunda bırakıyor sizi, insani değil yaydığı hava. İnsan ruhunu
ezmekle yükümlü hırs anıtları gibiler!
Bu
beton kütlelerinden birini yapan, yıllarca üretimle sanayicilikle meşgul bir
işadamımız, yaptığına şaşırmış: “Ben, hayatımda hiçbir işimde böyle para
kazanmadım arkadaş” demiş. Anlatanın yalancısıyım. Ancak kazanılan para ortada,
söylemeden de anlaşılabiliyor zaten.
Püf noktası
İşte
burası püf noktası; sabırla adım adım tezgahını
geliştirmek yerine, tatlı paranın büyüsüne kapılmak. Frenleri boşalmış
işadamımızın. Onu, o güne getiren tezgaha yatıracağına, dolduruşa gelmiş,
toprağa, betona yatırmış parasını. Dili damağı kamaşmış. İş değiştirmiş
neredeyse. Kazandığını nasıl değerlendirecek, merakla bekliyorum.
Merakla
bekliyorum çünkü Amerika Birleşik Devletleri gibi bir süper güç, tam da bu
nedenle ekonomik krize girdi. Üretmek yerine kestirmeden gitmeyi düşünen
işadamları ve bankalar, alamayacak insanlara sattıkları evlerin ve onlara
verilen kredilerin altında kaldılar. Onlarınki, bizimki gibi kütlesel beton
yığınları da değildi üstelik. Üretmeyene tükettirmeyi denediler ama o günden
beri bir türlü çıkamıyorlar krizden.
Üretmeyi küçümseyen İstanbul
Bilmediğiniz
merdivenden koşa koşa, zıplaya zıplaya çıkılmaz. Her birini yoklaya yoklaya,
tek tek çıkacaksınız. Bir tanesi çürüktür, alır sizi aşağıya. Yavaş ta olsa
doğru ve kararlı adımlar atmalı Ankara. Üretmeden tüketme hissini körüklememeli. İstanbul’un düştüğü derin rant
çukurunu, dikkatle değerlendirmeli. Artık üretmeyi, küçümsüyor çünkü İstanbul.
Geçen
hafta Ankara İl
İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurulu toplandı. Her ay yapılan olağan toplantı, bu
ay kamuoyuna duyuruldu. Ankara Valisi Alâaddin Yüksel, “Ankara’da işgücü programlarını doğru belirleyerek
istihdam etkinliklerini ve mesleki eğitim uygulamalarını dikkatle takip
edeceğiz.” dedi. Meslek okullarımızın, güncellenmesini istedi. Budur bizim
gündemimiz.
İki niyet
Ankara Sanayi Odası kuruyor, OSTİM, meslek
okulunu kurdu. Üniversitelerle işbirliğine girişti bu sanayi önderlerimiz. Yine
teknoparklarla işbirliğini başlattılar. Türkiye’nin, 2011’deki 500 Büyük Sanayi Kuruluşu
Araştırması’na 27 sanayi kuruluşumuz girdi. Artmalı tabii ama küçük ve orta ölçekli
işletmelerden oluşan organize sanayi bölgelerimiz, belki de büyük
işletmelerimizin işlevinden daha önemli görevler üstleniyor.
Küçük,
yavaş ama doğru ve kararlı adımlar atıyor Ankara. Masaldaki tavşan ve
kaplumbağanın yarışı gibi. Sabırlı kaplumbağa olmak yakışıyor Ankara’ya. Her
adımın değerini bilen, hakkını veren. Atlayanın arkasından uçuruma atlamayan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder