18 Ağustos 2012 Cumartesi

HACİVATLAR KARAGÖZLER

17.08.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi

Bayram alametidir Hacivat’la Karagöz. Bayramla aklıma düştü, “gazeteye misafir edeyim, Ankara konuşalım” dedim. Geç kalmışım; “Çok meşgulüz, bayram” dediler. Başka bayrama artık. Ankara’nın Hacivat, Karagözleri’ne kaldık. Kaldık ya onlar da eğlenceli değil!

Orta okul değildim, eminim. İlkokuldayız demek. Karadeniz Ereğlisi’ndeyiz, Erdemir Lojmanları’nda oturuyoruz. Apartmanda bir komşumuz, kendi bodrumunda temizliğe girişti. Böyle kutular, kitaplar, süs eşyaları… Yardıma gittik. İstenmesi beklenmez, gördüğümüz gibi giderdik yardıma. İlkokul çocuğuyken bilincindeyiz yani. Hiç ummadığım bir şey çıktı eşyaların arasından; sapasağlam ve gerçek deriden bir Hacivat-Karagöz çifti. Arkadaşım Tombik’le (adı Mahmut ama öyle çağırmaktan adını unutmuştuk) fark edip, ayırdık kenara. Temizlik bitti.

Mıknatıs kadar güçlü bağ
Temizlikten, nur topu gibi bir Hacivat-Karagöz çifti doğmuştu. Hacivat’ı o, Karagöz’ü ben aldım. Karagöz’ü severdim çünkü. Tek Hacivat’la tek Karagöz, bir hiçmiş meğerse. İkisinden biri olmayınca olmuyormuş. Bir gece ayrı tutabildik ikisini, ertesi gün buluşturduk. Sonra da ayıramadık. Mıknatıs da bu güçle çekebilirdi karşı kutbunu.

“Oynatalım işte” dedi Tombik. Dünden razıyım. Ne kitabı var piyasada, ne de internet o zamanlar. Elimizde bir metin yok oynayacak. O gece çocuk aklıyla çocuklara komik gelecek bir metin yazdım. Hacivat-Karagöz açılışları ve kapanışları, bazı kavgaları kazınmıştı aklımıza. Arasını doldurdum.

Ertesi gün çıtalar arasına beyaz bir tülbent gerdik. Arkaya iki mum yaktık. Ve mucizevi bir olaydı bana göre; kenarı zilli bir tef bulduk. Kim buldu, nereden buldu, o yaşıma kadar  mahallede görmemişim, nasıl bulundu, hala bilmiyorum. Hacivat-Karagöz’den daha çok şaşırtmıştı beni. Tahtadan, uzun oturma tabureleri vardı, onları topladık diğer bodrumlardan.  Tellallar gibi yayıldık, “25 kuruşa Hacivat-Karagöz gösterisi buradaaa, şu apartmanın bodrumundaaa” diye gösterimize çağırdık herkesi. Anımsadığım kadarıyla bir simit parasıydı 25 kuruş.

Ağzına kadar doldurduk bodrumu. Birçok yerde toplu gülüşmeler, cesaretlendirdi bizi. Hiç hesaplamadığımız bir hasılat yaptık. Ertesi gün yine çıktık tellallığa. Önceki günün yarısı kadar doldu. Üçüncü gün, 5 kişi geldi. Çok sonra fark ettim; hergün çağırdığımız gösteride, değişiklik yapmayı akıl edememiştik!

Hacivat-Karagöz farkı
Hacivat, gündemi takip eden, mürekkep yalamış ama Karagöz’e yardımcı olmaya, onu, güne uydurmaya çabalayan bir adamdı. Karagöz, işsiz, güçsüz, saman alevi sinirlenmesiyle her fırsatta Hacivat’ın tepesine hoplayan ancak işine gelince Hacivat’ın sözünden çıkmayan, hazırcevap bir ülke evladıydı. Genelde parlamasıyla Hacivat’a zıplaması bir olan Karagöz, zararlı çıkar, yediği sopayla “Vay anam, yandım anam! Kolum ezildi, burnum çizildi. Seni gidi idare fitilli, çöp bacaklı, sivri sakallı mikrop adam! Beni evirdi çevirdi, yerlere devirdi. Ah belim.. büküldü elim! Ay kepçe kulaklarım, vay balon oldu yanaklarım!” diye uzun uzun inler, medeniyete yenik düşerdi.

Dayanışma derinliği
Farklı mahallenin çocukları çatışır ama tüm zıtlıklarına karşın ahbaplıkları bozulmazdı. Ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi “Haayy hak, yar bana bir eğlence medettt!” diye kapısına dayanır Hacivat, tekme tokat kavga pahasına, yine karşılardı kendisini Karagöz. İtişmeleri, kakışmaları gibi ahbaplıkları da bitmezdi. Yüzlerce yıl sürdü. Şimdi bunu hiç anlayamayacak bir nesil yetişiyor, Anadolu’da bile kaybettiğimiz.

Şimdiki Hacivatlar’la Karagözler, çatıştığı gibi düşman oluyor. Çatışmayı bir arada tutabilen derin kültürü, gölge oyunu sanıyorlar.

Hacivat-Karagözler’i, mutlaka izletin çocuklarınıza. Bu ölümsüz kültürle tanıştırın. Tanışsınlar ki bayramlarımız, sonsuza kadar bayram olsun. Ramazan Bayramı mübarek, Şeker Bayramınız akide, lokum olsun!

1 yorum:

Serap Çağ dedi ki...

Anlam yüklü bu muhteşem yazı için tebrikler Ali. Mesajının, ülkenin tüm yeni nesillerine ulaşıp algılansını umuyorum ve başarılı yazılarının devamını diliyorum.