23 Ocak 2016 Cumartesi

OLAĞAN KAR HALLERİ - İKİ KAYIP



22.01.2016 Milliyet-Ankara Gazetesi

Gece, büyük keyifle izledik kar yağışını. Kaçıncı oldu yazmaya doyamadık Ankara’ya, hele Kale’ye ne kadar yakıştığını. Bizim günler öncesinden telaşlanmaya başladığımız bu yağışları, büyüklerimiz kardan saymazlar; şöyle en az 1 metreyi bulmadığı için.

1 Ocak’ta, 1914 Şubatı’nı hatırlatmıştık, çatıları çökerten, açlıktan hayvanları telef eden, insanları donarak öldüren kar yağışlarıyla. Dahası Ocak 1874’de başlayan ve 2 buçuk ay süren kar yağışı var Ankara’nın. Şimdi 15 santim kar yağacak diye telaşlanıyor, yağdıktan sonra da o 15 santimde rezil oluyoruz sokaklarda.

Pek değişmiyor bu tablo
Dün sabah kalktık, evden çıktık, yollar kar kaplı. Batıkent Kardelen Mahallesi’nin ana yolları bile kar, tek damla tuz atılmamış. Biz şanslıyız, evimiz metro durağına yakın sayılır, yürüdük. Kızılay’a geldik, duraklar tıkabasa, kaldırımdan 1 buçuk 2 metre yola doğru kar duruyor. Yolun ortası da arabalar ezdiği için ıslak ama erimemiş kar. Otobüse bindik, Aşağı Ayrancı girişini kapatmış trafik polisleri. Çünkü Güvenlik Caddesi’nde otobüsler, arabalar kalmış, yol tıkanmış.

Bu kadar söyleyelim. Daha önceki yağışlarda kaleme aldığımız destan niteliğinde yolda kalma hikayelerini, tekrar edeceğiz yoksa. Kar keyfi hem böyle hem üst üste iki kötü haberle kursağımızda kaldı.

Terzi Celil’i kaybettik
Celil Kabadere, 74 yaşında aramızdan ayrıldı

OSTİM-Macunköy arasında metro penceresinden kar seyrederken Yenimahalle’deki Çalıkuşu Lokantası’nın sahibi Kemal Acımert’in telefonu geldi; “Celil abiyi kaybettik bu sabah” dedi. Yenimahalle’nin efsane ismi Terzi Celil, Stil Terzi’nin sahibi. ‘Meşhurların Alçakgönüllü Terzisi: Celil Kabadere’ diye atmıştık kendisiyle 2 yıl önce yaptığımız söyleşinin başlığını. Sıfırdan başlayıp, alnının teri, gözünün nuruyla kendi başarı hikayesini yazabilen nadir insanlardan biriyle tanışmıştık.

Çabuk kaynaşmış, sonrasında da bir araya gelip memleket meseleleri konuşmuştuk zaman zaman. Beraber olmaktan, sohbetinden zevk alınan bir beyefendiydi. Ticareti ve sanatına laf edilemeyecek, esnaf arasında çok sayılan, Ankara’nın adam gibi adamlardan bir değerini kaybettik. Bir mücevherini kaybetti Ankara.
'Terzi Celil', Yenimahalle Alemdar İş Merkezi'ndeki mütevazı dükkanında tasarlıyor, kesiyor, biçiyor, alt katta bir manga çırak ve kalfa onları birleştiriyordu.
Mustafa Koç’tan erken veda
Rahmi Koç - Mustafa Koç
Aradan 3 saat geçti, bir başka Ankaralı’nın kötü haberi verildi canlı yayında; Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, 56 yaşında kalp krizine yenik düşmüştü. Dedesi Vehbi Koç’un hayatını belgesel yapmak nasip olmuş, 1992 yılında çakır gözleriyle çakmak çakmak bakan, yönetime aday torun olarak tanımıştık kendisi. Türkiye için de Koç Holding için de çok erken bir kayıp. Hele hele ailesi için, çok çok erken. 

Terzi Celil ve Mustafa Koç’a, Allah gani gani rahmet eylesin, nur içinde yatsınlar. Aileleri ve yakınlarına, baş sağlığı ve sabır dileklerimizle...

20 Ocak 2016 Çarşamba

AYAŞ’IN TÜKENEN DEĞERLERİ



19.01.2016 Milliyet-Ankara Gazetesi

Karlı havada, baharlık bir konuya gireceğiz. Baharlık çünkü bitkiler, çiçeklerle ilgili. ‘Bozkır’ın bir aşağılama kavramı olarak yöneltildiği Ankara sınırları içindeki elmaslar, altınlar, zümrütlerle kaplı arazileriyle ilgili. Bahar gelmeden hatırlatalım ki yenilenen doğayla beraber bu değerlerin de yenilenmesine fırsat verilsin.

Daha önce çeşitli defalar değinmiştik Ankara’nın kaybolan bitki türlerine. Bitki bilimcilerin dışında kimi ilgilendirdi acaba? “Kızılcahamam Çançiçeği, Ankara Civanperçemi, Nallıhan Akyıldızı, Ayaş Geveni, Çayırhan Sığırkuyruğu, Kazan Çançiçeği, Koçhisar Geveni neymiş?” diyen kaç kişi çıkmış, kaç yönetici dikkat kesilmiştir acaba? Bazılarımıza her bitki ot, bu toprakların sahibi ve sakini olduğunun farkında bile değiller.

Boş değil bilinçle bakmalı
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün, ‘Karasal ve İçsu Ekosistemleri Biyolojik Çeşitlilik Envanter ve İzleme Projesi’nin sonuçlarını, yaklaşık tam 1 yıl önce duyurmuştuk. Raporda, araştırma sonucu Ankara’da tespit edilen bitki türünün 800’den 2 bin 200 çıktığını görmüştük. Sadece Ankara’ya has tespit edilen bitki türü sayısı ise 290’dan 390’a çıkmıştı. Bir yörenin asıl elmasları, altınları, zümrütleri, doğasındadır; sahip olduğumuz hazinenin bakiyesi, şimdilik böyle.

Araştırıldıkça, zenginliğimizin daha da artacağı kesin de farkına varacak bilinç lazım bir de. Elalemin ülkesinden gelip, bizim yüzüne bakmadığımız bitkileri, sevgilisine hediye etmek için mi topluyor adamlar? Komşu arazide çiğneyip geçtiğimiz, tarla, yol açmak için telef ettiğimiz, beton beton binaları üzerine yığdığımız bitkiyi, binlerce kilometre öteden niye toplamaya geliyorlar? Doğaya boş boş değil de bilinçle baktıkları için olabilir.

Tükenen hazineler
Bu kez çerçeveyi daraltıp, büyüteci Ayaş’a tutuyoruz ve son mücadelesini veren yokolmakla yüzyüze hazinelerimizi, ilgilisine ilgisizine, bilgilisine bilgisizine not düşüyoruz. Ayaş, Aysantıbeli’ndeyiz...

Ayaş-Aysantıbeli

Aysantıbeli tepesi, Ankara yönünde, yaklaşık 6-7 kilometre Ayaş’a. Bitkibilimciler, “Endemik (sadece o bölgeye has) bozkır türleriyle bitki çeşitliliği yüksek ve endemik türlerce zengindir” diyor Aysantıbeli için. “Hazine burada” diyorlar yani. Ancak Ayaş’a has 7 bitki türü, işte bu Aysantıbeli’nde yokolmak üzere.

Türk Kayagülü
Ayaş Çançiçeği
Mor kıskıs
Türk Kayagülü, Ayaş Çançiçeği, Mor Kıskıs için kırmızı alarm ciddiyetindeki ‘vahim’ ibaresi kullanılıyor. Çok acilen önlem alınmalı, tarlayı şuraya genişleteyim diyen çıksa fotoğraf ve müzelerde arayacağız kendilerini.
Yurtgeveni ve Hanımçayı, ‘tehlikede’ sınıfında, korumak için az zaman var demek.
Yörük Taşçantası, Ayaş Gümüşü’nün durumunu ise ‘hassas’ diye sınıflandırıyor bitkibilimciler; gevşemeye gelmez, vakit varken önlem alınmalı diyorlar yani.

Yurtgeveni
Hanımçayı











Yerinde koruyalım
Bitkibilimci Profesör Doktor Mecit Vural’ın, Ankara’nın diğer bitki türleri için olduğu gibi, Aysantıbeli’ndeki çırpınışlarına da kulak vermek, destek olmak gerekiyor. Ayaşseverleri, doğaseverleri ve yetkilileri, acilen bu desteğin içini doldurmaya çağırıyoruz. Elmaslarımız, altınlarımız, zümrütlerimiz, yerinde değerini korusun diye.
Yörük Taşçantası
Ayaş Gümüşü















Fatma ana dükkanı kapatmış
Ayaş’ın bir değeri de ilçenin simge isimlerinden Fatma ana. Ayaşlılar’ın ablası, Fatma ebesi... 46 yıldır işletiyordu bayi-büfesini, kendi tabiriyle hala hesabı öğrenememişti. 46 yıldır sabahın 6’sından kışın akşamın 7’sine, yazın akşamın 9’una kadar çarşının başını tutuyordu.

Ağustos 2014’de yaptığımız söyleşide “Ailem de Ayaş’ın adamları da göz kulak oldu, tam beceremesek de hala ekmeğimizi kazanıyoruz işte. Hala da Ayaşlı sahip olur, sağolsunlar” demişti. 17 yıldır Ankara’ya gelememiş, dizleri taşımıyor, göstermesi lazımdı halbuki. 1 buçuk ay önce Ayaş’ı ziyaretimizde uğramıştık, “Guzuum, çok yoruldum, kaldıramıyorum artık” diye burkmuştu içimizi.
Ayaşlılar'ın Fatma anası Fatma Kurnaz', "Çok yoruldum" demişti son ziyaretimizde.
Geçtiğimiz Cumartesi gittiğimizde, büfesinin kapandığını gördük. Kapalı olduğu halde alışkanlıkla kapısını zorladı birkaç müşterisi. “Kapattı Fatma ana” denen, bir duraladı. Genci yaşlısının, 46 yıllık alışveriş, sohbet, dertleşme mekanı kapanmıştı. Fatma ebe yorulmuş, çarşının başköşesi solmuştu. 79 yaşında da yorulmasa mıydı? Gönlünce dinlensin Fatma ebemiz, ellerinden öperiz.
Fatma ebenin, kapanan bayi-büfesi

18 Ocak 2016 Pazartesi

BU PAKETLERDEN ÇOK LAZIM



15.01.2016 Milliyet-Ankara Gazetesi

Dün TÜBİTAK’ta, "Biz, millet olarak, orta karar bir ülke olmaya razı değiliz. Bu ülke, bu millet, yeniden her alanda lider bir ülke olmayı istiyor, bunu hak ediyor, bunu gerçekleştirebilecek potansiyeli de fazlasıyla taşıyor” diye açılışı yaptı Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık. Tanıtım toplantısında ‘Ar-Ge ve Yenilik Reform Paketi’ni, Başbakan Ahmet Davutoğlu açıkladı. Bu paket, yaklaşık 3 yıla yakın zamandır seçimlerin azizliğine uğrayan, gözümüzü yolda bırakan, çok zaman kaybettiğimiz paketlerden. 

Rekabet için daha lazım
‘Ar-Ge ve Yenilik Reform Paketi’, özellikle üniversitelerin, teknokentlerin, ileri teknoloji tasarım ve üretim yapan firmaların ve tabii bu firmalara ev sahipliği yapan organize sanayi bölgelerinin dört gözle beklediği paketlerdendi. Dünyayla rekabet edebilmenin koşullarını oluşturmamız gerekiyor ve bu paket, bazıları eksiklerimizi daha kapatmamıza yardımcı olacak. Ancak bu paketlerden daha çok lazım çünkü gelişmiş ülkelerdeki destekler hala bizim çok ilerimizde.


Hani “Yeter ki üret, al sana anahtar teslimi tesis ve önü açık olanaklar” halindeler desek yeridir. Ve bu ülkelerin Amerika, Japonya, Almanya gibi bazıları, 65-70 yıldır bu destekleri sağlıyor. Güney Kore, Tayvan, Finlandiya gibi bazıları ise sonradan gelip, onları yakaladı. Bizse beraber yola çıktığımız Güney Kore’nin, fersahlarca gerisinde, onların ürettiklerini birleştirmeyi marifet sanıyoruz bugün.

Tufana kapılmamak için 
Bilişim çağıyla 2 bin yıllık bilgi, 17 ayda üretiliyor artık. Teknoloji fırtınası değil, tufanı kapımızda. Ve ister kabul edin ister etmeyin, yeni bir dünya kuruluyor gözümüzün önünde. Teknoloji tufanını yaratanlar, yeni dünyanın söz sahipleri olacak, gerisi tufana kapılıp, kimbilir kaç yüz ya da bin yıl bekleyecek dünya sofrasının kenarına yeniden ilişebilmek için.

Tufanda lime lime dağılmamak için yüksek ve mikro teknolojileri yutmak, bir an önce nano teknolojiye geçmemiz gerekiyor. Bunun için de altyapımızı, eğitimle ilkokullardan başlayarak yeniden yapılandırmamız gerekiyor. Hele ki meslek okullarımızı, tabiri caizse yıkıp, yeniden biçimlendirmeliyiz. Çağdışı kalmış müfredatı ve teknik olanaklarıyla bu okulların yetiştirdiği gençleri, artık üretime katamıyoruz maalesef. Bütün ülke büyüteçle ‘çırak’ arıyor, kalfaları, ustaları, bir bir kaybediyoruz plansızlık yüzünden.

Birinci şart nitelikli insan
27 Kasım 2013’de Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, 10 binden fazla kişiden alınan görüşle hazırlanan Kalkınma Planı’nın 4 temel unsurunu sıralamıştı Ankara Sanayi Odası’nda;

1- Nitelikli insan, güçlü toplum

2- Yenilikçi üretim, istikrarlı yüksek büyüme

3- Yaşanabilir mekanlar (doğru şehirleşme de diyebiliriz)

4- Uluslararası işbirliği

Daha birinci maddede kalmıştık biz ve hala oradayız. Önce nitelikli insan... Nitelikli eğitim, nitelikli insan, nitelikli iş demek. Gelişmeyi taşıyacak ana kolon bu. Nitekim Başbakan Davutoğlu da paketi açıklarken “Hiçbir akademik gelişme, temel bilimler olmaksızın sağlanamaz. Temel bilimler, bütün bilimsel gelişmenin altyapısını oluşturur” diyerek iyice gözden çıkarmaya meyillendiğimiz temel bilimlerin, tabii eğitimin önemini vurgulama gereği duydu. Paketler açıklayacak, bunlara ‘altyapı’ demek olan eğitim reform paketlerini de ekleyeceğiz inşallah.

Eylem zamanı
Bakan Fikri Işık’la açmıştık bizim de 4 yıldır tekrarladığımız sözleriyle kapatalım: “Türkiye, dünyaya yön veren lider ülkelerden biri olacaksa bilim ve teknoloji alanında da liderliğe oynamak zorundadır.

Çok geç kaldık, eylem zamanı...