27.12.2013 Milliyet-Ankara Gazetesi
Bir an var;
saniyeler içinde tarihin yönünü değiştiren anlardan:
3 Temmuz 1919’da
Samsun’dan Erzurum’a vardı Mustafa Kemal. 9 Temmuz’da, hem ordu
müfettişliğinden hem askerlikten istifa etmiş, üniformasını çıkarmıştı. Ömrü asker
ocağında geçen askerin üniformasını çıkarması, yarı çıplak dolaşmak gibi bir
his olmalı. Rütbesiz, yetkisiz Mustafa Kemal’in 15. Kolordu Komutanı Kazım
Karabekir Paşa’yla karşılaşma anı bir ülkenin kaderinin değiştiği anlardandır. Kalkıştığı
iş yüzünden onu yakalama yetkisine sahip Karabekir Paşa, topuk selamını verdi,
komutanını selamladı ve o an, bir milletin kötü kaderinin döndüğü anlardan biri
oldu.
Beynam’da uzun gece
Mustafa Kemal ve
arkadaşları, Samsun, Amasya, Erzurum ve Sivas’tan sonra Ankara’ya yola çıktı.
Tarih 26 Aralık
1919.
Ankara’nın Beynam
köyünde geceliyorlar. Ertesi gün nasipse yolculuk Ankara’ya.
O gecenin, uzun bir
gece olduğu kesin. Ankara’da neyle karşılaşacağını düşünerek Paşa’nın içinin
içine sığmadığı uzun bir gece. Emeklerin bir karşılığı var mıydı, yoksa boşa mı
gidecekti?
Sağ öndeki bina şimdiki Valilik, soldaki Ankara Telgrafhanesi |
Tarihi telgrafhane olayı
Yaklaşık 3 ay
öncesine, 11 Eylül 1919’a dönelim. Ankara Telgrafhanesi’ndeyiz. Müftü Hoca
Atıf, Defterdar Yahya Galip ve Hoca Hatip Ahmet Efendi, Ankaralılar adına
padişahla görüşmeye çalışıyor. Padişahı, telgraf başına çağırıyorlar. Sadrazam
Damat Ferit Paşa çıkıyor telgrafın İstanbul’daki ucuna. Israrla padişahı istiyorlar. “Millet, padişahla görüşemez!” diye
paylıyor Damat Ferit. Israr ediyorlar, Damat Ferit Paşa dinlemiyor. Ankara
Telgrafhanesi’nden, tarihin en ağır postalarından biri yollanıyor: “Öyleyse Ankaralılar da ne senin gibi Sadrazamı ne de senin Padişahını
tanımıyor!”
HEYET-İ ALİYEYİ ŞEHİR HARİCİNDE KARŞILAYAN HAYMANA KUVAYI MİLLİYESİ, ANKARA: 1335.12.27=27 Aralık 1919. |
80 bin kişi yollarda
27 Aralık günü
Mustafa Kemal ve arkadaşları, yola dökülüyor. Haberleri yok; Ankara’nın
köylerinden, nahiyelerinden, ilçelerinden Ankaralılar, Dikmen sırtlarına
akıyor. Başta kıyafetini kuşanmış 3 bin atlı ve 700 yaya seymen, 20 binlik
Ankara’da, 80 bin kişi, kilometrelerce yolun iki yanında bekleşiyor. Mustafa
Kemal, öğleden sonra saat 3 gibi Ankara’ya giriyor, göründükçe coşku dalgası
kabarıyor, Dikmen’den Ankara’ya doğru yayılıyor.
“Andolsun!”
O güne kadar hiç
görmediği Ankara’da karşılaştığı coşku ve kalabalık karşısında şaşıran Mustafa
Kemal, arabayı durduruyor ve halkın arasına karışıyor. Etrafını saran binlerce
seymene dönerek "Merhaba Efeler!
Niye zahmet ettiniz, neden geldiniz?" diye soruyor. Binlerce Seymen’in
"Seni görmeye, bu vatan uğruna
ölmeye geldik!" cevabı yankılanıyor Dikmen vadisinde. Mustafa Kemal devam ediyor “Fikrinizde sabit misiniz?” Aynı
kalabalık, gür sesiyle fikrini mühürlüyor: “Andolsun!” Bu an da bir milletin kötü talihin döndüğü anlardandır.
Uzun yüzyıllar
sonra, ilk kez böyle kalabalık zeybekler dönülüyor, seymen dizleri, Ankara
sokaklarını dövüyor. Bugün, Kuvayı Milliyeciler’e büyük güç vermiş, Milli
Mücadele, dünyayı dize getirinceye kadar sürmüş, bir millet, herkesin gözleri
önünde küllerinden yeniden doğmuştur.
Hakkıyla başkent
Sakarya Meydan
Savaşı ve Büyük Taarruz’da, hiç te içi boş bir destek vermediğini ispatlamıştır
Ankaralılar. Mustafa Kemal, “Ben Ankara’yı coğrafya kitabından ziyade
tarihten öğrendim ve cumhuriyet merkezi olarak öğrendim. Hakikaten, Selçuki
idaresinin bölünmesi üzerine Anadolu’da teşekkül eden küçük hükümetlerin
isimlerini okurken bir “Ankara Cumhuriyeti”ni (Ahi Cumhuriyeti)görmüştüm. Tarih sahifelerinin bana bir cumhuriyet
merkezi olarak tanıttığı Ankara’ya ilk defa geldiğim o gün de gördüm ki aradan
geçen asırlara rağmen Ankara’da hala o cumhuriyet kabiliyeti devam ediyor. Ankara’nın ve Ankaralılar’ın benim gönlümde
bambaşka bir yeri vardır”
demiş, Cumhuriyet, Ankara’yı başkent yaparak ödemiştir vefa borcunu.
Kızılca Gün
27 Aralık 1919,
tarihinin en önemli günü, ‘Kızılca Gün’ünüdür
Ankaralılar’ın. Karanlığın aydınlığa döndüğü, kötü gidişe “Dur” denen, umudun doğduğu gün. Memlekete ve millete sahip çıkana,
sahip çıkıldığı gün. 27 Aralık’ın, tüm ülkenin Kızılca Günü olduğu daha iyi görülebiliyor bugün.
Ya bugün?
Başka bir ülkede olsa fanus içinde saklanacak Ankara Telgrafhanesi yıkılmıştır. 27 Aralıklar ve Ankara’nın
başkent olduğu 13 Ekimler, sönük mü sönük geçiyor. Ankara içinde yaşayan
çocuklarımız bile yaşadığı şehirden ve tarihinden habersiz. Büyük alışveriş
merkezlerinin Cumhuriyet’le beraber kurulduğunu sanıyorlar. Sanki çok kolay
elde edilebilirmiş gibi umut ederiz ‘Kızılca Gün’lere, yeniden ihtiyaç
duyacak bir nesil yetiştirmiyoruz.