29 Ağustos 2015 Cumartesi

BU PLANI KİM UYGULAYACAK?



28.08.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi


Önceki yazımızda ucundan değinmiştik. Konu başkentte düzenli hale gelen su baskınları ve seller olunca planın kalan kısmını akıntıya kaptırdık bir nevi. Geri dönüp, başa sarıyor, Ankara’yı marka yapacak plan hakkında, kaba da olsa bir fikir oluşmasını amaçlıyoruz.



Plan, Ankara Kalkınma Ajansı’nın hazırlattığı Ankara Bölge Planı 2014-2023. Yani 2014-2023 arasında uygulanacak bir plan. Önce kentin olumlu ve olumsuz yönleri saptanmış. Sonra yapılacaklar ve yapılması gerekenler sıralanmış. Saptamalar da doğru, yapılması öngörülenler de.

Bundan sonra da yeri geldikçe zaman zaman bu plana başvuracağız.



Olumsuz yönleri sıralayarak başlayacağız öncelikle. Onları düzeltmeliyiz çünkü. Bunların bir kısmı temel, 30-40 yıl belki 60 yıl önce çoktan çözmüş olmamız gereken sorunlar. Bir kısmı, bir başkente hiç yakışmıyor. Bir kısmı da gelişigüzellik ve denetimsizliğin mührü adeta. Parantez içine yorumlarımızı ekledik, bakın ‘Ankara Bölge Planı 2014-2023’, 3 başlık altında bu olumsuzlukları nasıl saptamış:



Ankara’da Yaşamak - Kırılganlıklar

- Ankara Merkez Bölgesi’nde yerleşim alanlarının kontrolsüz (yağ lekesi biçiminde) büyümesi (Yerleşim ve ticari mekanlar, kente göre değil ranta göre yayılıyor),

- Kent içi ulaşım yapısında etkinlik, verimlilik, erişilebilirlik ve ulaşım türlerinin dengesi hususlarındaki sorunlar (Keşmekeş nazik bir dille ifade edilmiş. Ayrıca Ankara Ulaşım Ana Planı bitti, kapağını aralayacak yetkiliyi bekliyor),

- Konut imalatının bir yandan nüfus artışının çok üzerinde gerçekleşmesine rağmen, diğer yandan hane halklarının harcamalarında konut giderlerinin payının düşmemesi ve yerel ihtiyaca uygun vasıflarda konut üretilmemesi (Tamamen lüks konut üretimine odaklandı sektör),

- Türkiye ortalamasının altında olmakla birlikte varlığını sürdüren yoksulluk sorunu,

- Artan yaşlı nüfus oranı,

- Alt bölgelerdeki (kırsal yöreler, köyler, beldeler, çevre ilçeler) yüksek nüfus kaybı (Ankara köylerinin yüzde 70-80’i boşaldı, yaşlılar bile terk ediyor).



Ankara’da Çalışmak - Kırılganlıklar

- Üretim ve ihracatta yüksek teknolojili ürünlerin payının, ülke ortalamasının çok üzerinde olmakla birlikte, gelişmiş ekonomilere göre yeterli düzeyde olmaması (Ankaralı sanayiciler dersini çalıştı ama pek çok konuda bürokrasi hazretlerini aşamıyor. Yeni yasa ve yönetmelik düzenlemelerini bekliyorlar yıllardır),

- Kategorik olarak ileri teknolojili kabul edilen sektörlerin Ankara’da bulunmasına karşın, bu sektörlerde gerçekleştirilen üretimin daha çok orta ve düşük teknolojili bileşenleri kapsaması,

- Ankara ekonomisinde önemli bir yeri olan KOBİ’lerin katma değer üretme kapasitelerinin düşük olması (Devletin yönlendiriciliği ve birleştiriciliğine, acil ihtiyaçları var),

- Ankara imalat sanayinde önemli paya sahip olan birçok sektörün küçük ölçekli firma ağırlıklı olmasının firmaların kurumsallaşması ve ölçek ekonomisi önünde oluşturduğu engel (Bu da devletin yönlendirici ve birleştirici olmamasının sonuçlarından),

- Tarıma dayalı sanayinin özellikle tarımsal faaliyetlerin yoğun olduğu bölgelerde gelişmemiş olması (Ayaş’ta bir salça fabrikası, Çubuk’ta entegre et tesisi olmayışı ya da Haymana’da, un fabrikasının kapatılması gibi eksikler çok. Ürünler işlenemiyor, hammadde olarak satılıyor çoğunlukla. Büyük soğuk hava depolarının olmayışı da ürünleri işleyememenin nedenlerinden),

- Alt bölgelerde yaşanan nüfus kaybının tarımda çalışacak işgücü sorunu oluşturması (Afganlılar, Suriyeliler çalışmaya başladı tarlalarda)

- Ankara ekonomisinin sürekli dış ticaret açığı veriyor olması ve bu açığın daha çok orta ve ileri teknolojili sektörlerden kaynaklanması (Başkent, 1 satıyorsa 4 alıyor. Ekonomisinin yüzde 3’ü tarım, yaklaşık yüzde 25’i sanayi ve yine yaklaşık yüzde 73’ü hizmet sektöründen oluşuyor. Tüketen bir kent yani).



Ankara’da Çevre - Kırılganlıklar

- Ankara’nın iklim değişikliğinin muhtemel etkilerinden ciddi zarar görebilecek bölgeler arasında bulunması (Son birkaç yıldır yaşadığımız su baskınları ve sellere aldanmamak lazım. Uzun vadede ciddi kuraklıklar bekliyor başkenti. Suyu kontrol etme, depolama ve çevreyi yeşillendirme çalışmalarını hızlandırmalı, günlük yaşamda ve sanayide, çevre dostu uygulamalara geçmeliyiz),

- Ankara’daki sanayi kuruluşlarının önemli bir bölümünün hala OSB’ler dışında faaliyet göstermesi ve bu durumun çevresel etkilerle mücadele konusunda oluşturduğu dezavantaj,

- Ankara’da gerçekleştirilen elektrik üretiminin yüksek oranda fosil yakıt bağımlı olması; günlük ulaşımın yüzde 90’dan fazlasının karayolu ile gerçekleştirilmesi (Raylı ulaşım sistemlerini yaygınlaştırmamakta direniyor, kentin içinden geçen otoban kılıklı yollara itiraz edeni demodelikle suçluyoruz),

- Kent merkezindeki aktif yeşil alanların dünyanın önemli metropollerine kıyasla düşük olması.


Sorunlara önlemlerini ve öngörülerini eklemiş plan. Hedef 2023. 2015’ide bitirmek üzereyiz, kalır geriye 7 yıl. İyi de bu başlıkların çoğunda neredeyse hiç yol katetmiyoruz, kim uygulayacak bu planı?

28 Ağustos 2015 Cuma

2023 TARİHİNİ İLERİ Mİ ALSAK?



25.08.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi


Geçtiğimiz Cuma günü yağan şiddetli yağmur, geçmişi ve bütün Haziran boyunca yaşadıklarımızı, bir günde hatırlatmak içindi sanki. Daha doğrusu doğa sık sık uyarıyor ancak biz üstümüze alınmıyoruz hiç. Yarım saat içinde sosyal medyada, Ankara’nın her yanından su baskını haberleri ve fotoğrafları yağdı bir yandan.



Birkaç cisim birkaç resim

Boğazına kadar suda kalan araba tamircisi, çamurlu sular içinde sadece tepesi görünen, altgeçitlerde su içinde sağa sola savrulmuş arabalar, beline kadar su içinde arabasını ittirenler, 31 yıl sonra ilk kez konser salonu, dershaneleriyle sular altında kalan Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı, metronun klasikleşmiş çağlayan akıntıları, alışık olmayan alışveriş merkezlerindeki baskınlar, eski Cumhurbaşkanlığı, yeni Başbakanlık’ın altındaki Çankaya Caddesi ile İran Caddesi’nin kesiştiği köşede izlediğimiz ızgaradan fışkıran sular, aklımızda kalan birkaç resim.



Gök müfettişleri teftişte

Batıkent, Keçiören, Mamak’ı yine fazlasıyla su bastı ama tam iş çıkışına denk geldi, bu kez başkentin merkezindeydi gözler. Sokakları Ankara Çayı’ndan ayıramadık, başkenti, tepeden tırnağa bir teftiş etti hiddetli gök müfettişleri.



Bir insan, sağanak yağmuru duyunca şemsiyesini almayı düşünüyorsa bir belediye de önlem olarak üzerine düşen görevleri yapmayı düşünmeli. Bangır bangır ‘Küresel ısınma var, yağışlar daha şiddetli olacak’ diyor uzmanlar, sadece vatandaş mı dinliyor bu uyarıları?” demiştik 8 Temmuz 2014’de, yine bir sular seller sonrası. Her defasında daha şiddetlisine maruz kaldığımıza göre hiç adım atılmadığına, hatta bu konuda adım atmak gibi bir plan olmadığına hükmedebiliriz bu yıl yaşadıklarımızdan sonra.



Planı bile söylüyor

Ankara Kalkınma Ajansı, 2014-2023 yılları arasını kapsayan bir ‘Ankara Bölge Planı’ hazırladı. Çok var ama Plan’dan sadece 2 maddeye değineceğiz bu konuyla ilgili:

- Ankara’da Yaşamak başlığı altında, Ankara Merkez Bölgesi’nde, yerleşim alanlarının kontrolsüz (yağ lekesi biçiminde) büyüdüğü ve

- Ankara’da Çevre başlığı altında, Ankara’nın iklim değişikliğinin muhtemel etkilerinden ciddi zarar görebilecek bölgeler arasında bulunduğu belirtilmiş bu iki maddede.



Biz, planı görmeden, niye yağışlar konusunda uzmanları dinlemediklerini sormuşuz. Aynı vurdumduymazlık, kentiçi ulaşım ve toplu taşıma konusunda da devam ediyor. Ancak altyapısı ve yeterli ulaşım ağı olmayan başkentte, kentsel dönüşüm ve alışveriş merkezi inşaatları ışık hızıyla devam ediyor. Altı olmayan kente, üst yapıyoruz durmadan.



Ses geçirmez odaları bilmiyor

Doğanın müfettişleri de her denetime geldiğinde, hani haberli de geliyorlar ama, daha beter çuvallıyoruz karşılarında. Şimşekler, gökgürültüleri eşliğinde kızgınlıklarını ifade ediyor, homur homur terk ediyorlar bir sonraki teftişe kadar. Doğa ana teknolojiyi ne kadar takip ediyor bilmiyoruz ama onun da yetkililerin ses geçirmez camlı odalarda oturduğunu bilmediği besbelli. Bizim gibi duyulmadan kalıyor kızdıkları.


Altyapı-Ulaşım-Yatırım... Bu üç alanda Ankara’nın öncelikleri ve adım atış tarzı, hiç bizi 2023’e yetiştirecekmiş gibi görünmüyor. Telaşeye gerek yok, şunu 2053’e mi çeksek acaba?

24 Ağustos 2015 Pazartesi

SEÇİM TEMELİYMİŞ



21.08.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi


Taze düzlenmiş arazi, üzerinde beton dökülmeye hazır temel kalıpları, ufku yaran büyük kepçeler, yükseğe çimento pompalayan vinçler, etrafa düzenle sıralanmış, hepsinin aynı biçimde damperleri kaldırılmış kamyonlar, sahnenin önüne yığılmış halk ve sahnede baş aktörler... Akyurt’taki Ankara Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nin temeli atılıyor. Tarih, 26 Mayıs 2015.



Hızlı ilerliyoruz!

5 yıldır lafı vardı Merkez’in, bu törenden sonra şimdi sular, çamurlar içinde bir temeli var artık. O kadar. 5 yılda Ankapark kadar olmasa da hızlı ilerliyoruz yani!



Daha önemli ve stratejik bir yatırım olmasına karşın 4 yıl sonra gelip öne geçti Ankapark. Maliyeti, 2 milyarı (katrilyonu) bulacakmış bitince. Fuar ve Kongre Merkezi ise yaklaşık 20’de 1’ine mal olacak; 150 milyon lira (trilyon) civarı. Hangisine daha çok ihtiyacımız vardı, hangisini daha kolay yapabilirmişiz, biraz da baş aktörler düşünsün sahnedeki.



Bizim hesabımız şöyle:

Üniversiteler kentinin, ülkenin savunma ve havacılık sanayisi gibi yüksek teknolojili sanayisini barındıran bir kentin, bizzat ülkenin başkentinin, fuar ve kongre merkezi yok. Olanı da kaptırdı. Her yağışta etrafı çamur ve göl olan Atatürk Kültür Merkezi’ne 20 tane tezgah kuruluyor, fuar diye bildiğimiz bundan ibaret. Kongre desen... Kongreye gelecek adamı eğleyecek bir kent olmadığımız için “Aman iyi ki gelmiyorlar” diye seviniyorduk bile.



Üflemek istiyorlar

Ancak Türkiye gibi Ankara da kabına sığamıyor artık. Yola çıkmak, dünyaya açılmak, birikimlerini değere dönüştürmek, bir dünya kenti olmak istiyor. Üzerindeki ölü toprağını atmak, tozlanmış yöneticileri ve bürokrasisine üflemek istiyor. Ancak tozlu idaresi ve pas tutmuş bürokrasisiyle istemek, davranmaya yetmiyor. Akılla organlar eşgüdümlü değil, başkent ahenkli yürüyemiyor.



Ankara Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi ve motorlu araç satış yerleşkesi OTONOMİ’yle beraber kuzeydeki zayıf ayağını güçlendirecek Ankara. Akyurt, Çubuk, Kazan, Pursaklar ve Kalecik arasındaki havzada, kuzeyin ve kentin şehirleşmesi biraz daha tamamlanacak. Bölge, ciddi bir ekonomik hareketin de merkezi olacak, başkentin uzunlamasına büyümesi de dengelenecek.



Ne temeliymiş?

Tamamlandığında, dünyanın ilk 100 fuar alanı içinde yer alacağını, yine dünyada, havalimanlarına yakınlığı dolayısıyla Dubai, Paris ve Berlin'den sonra, havacılık fuarı düzenlenebilecek dördüncü alan olacağını, kendi ağzıyla söyledi yetkililer. Kim itiraz etti de bu nitelikte bir tesisi başkente ve ülkeye kazandırmayı bekliyoruz? Üretmeden eğlenebilir mi insan?



Projeler önemli, törenler gösterişli, Ankara sabırsız ama elimizdeki bu; su birikintisi içinde bir temel numunesi. Seçim öncesi “Ankara sanayisinin, turizminin ve işsizlerin, çok acil ihtiyacıdır. Seçim temeli olmaması ümidiyle ülkeye ve Ankaralılar’a, hayırlı olmasını temenni ediyoruz” demiştik. Yaprak kımıldamadığına göre ne temeliymiş?

20 Ağustos 2015 Perşembe

7 KULELİ STAT



18.08.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi


Uluslararası nitelikte çağdaş bir stadyum ve etrafına spor yerleşkesi istedik, bol gökdelenli, koca alışveriş merkezli site çıktı bahtımıza. Stadyum, parselin köşesinde öksüz gibi kalmış. Hatta sitenin stadyumu zannediliyor ilk bakışta. Dünyada kaç tane varsa 7 gökdeleniyle 7 kuleli stat...



Yerleşim merkezli stat

Proje, Ankara basınında geniş yer aldı. Sahibi Ankara Ticaret Odası Başkanı Salih Bezci. Bizzat kendisi çizmiş eskizlerini. Stadı bol bol tarif eden Bezci, 42 bin kişilik bir stat planladığını, 3 bin dolarlık koltuk maliyetiyle 120 milyon dolara mal olacağını belirtmiş. Bir cümle olarak “Göl etrafında konut ve iş merkezleri olmak üzere yaşam alanlarının inşa edileceği projede, göl manzaralı kafe ve restoranlar, kültür ve sanat merkezleri de bulunuyor” demiş. Projedeki stadın kapladığı yerle Bezci’nin demecinde kapladığı yer tam tersi olmuş.



Belli ki orayı beğeniyor, daha önce de Ankara için Amerika’daki New York kentinin Manhattan bölgesine benzeyen projeler önermişti Bezci. Bu kez de Manhattan’daki Central Park’ı (Merkez Parkı) örnek vermiş. Stadı İstanbul yoluna yanaştırmayı, Gençlik Parkı havuzunu da stada doğru genişletip, Ankara’nın Central Park’ını yaratmayı önermiş.



Merkez Residansı

Güzel de hadi stadın projede çok az yer tutmasından geçtik, Central Park, kentin göbeğinde bir orman. İçinde gökdelenler ve alışveriş merkezleri yok. İçinde büfeler, kafeler de yok, sadece park. Tek tük seyyar satıcılara müsaade edilir. Bizim projeyse bu haliyle ‘Central Residance’ olur ancak. Ayrıca Ankara’nın Central Parkı zaten vardı; Atatürk Orman Çiftliği. Onu da betonlaştırmak, asfaltlaştırmakla meşgulüz.



İhtiyaç o değil ama

Hiç üstümüze vazife olmadığı halde haddimizi aşarak, Ankara’nın spor olanaklarını, daha doğrusu olanaksızlıklarını dile getirmeye çalışıyoruz bazen. Biz bile Ankaralı sporcuların ne kadar ilkel koşullar altında spor yapmak zorunda kaldığını, tarla sahalarda maçlara çıktığını biliyoruz. Başkentin spor tesisleri, nüfusunun 10’da 1’i nüfuslu illerden daha kötü. Cumhuriyet’le beraber 19 Mayıs Stadı çevresine yapılan spor yerleşkesi de olmasa birçok spor dalı, hiç olmayacak Ankara’da.



Salih Bezci’nin projesinde, doğal olarak mesleğinin ve işinin etkisini görüyoruz. Gelin görün ki vallahi de billahi de Ankara sporunun ihtiyacı, sadece 42 bin kişilik bir stat değil, o gökdelen ve alışveriş merkezleri hiç değil. Ankara’da arazi çok, bu gözalıcı projeye yer bulunur mutlaka. Dört bir yanına, gençleri yönlendireceğimiz spor tesisleri lazım başkentin. Tabii Salih beyi bırakmıyor, o bölgeye aynı göz alıcılıkta ve dünya çapında bir spor yerleşkesi çizmesini bekliyoruz. Her türlü sporun medenice yapılabileceği bir yerleşke. Dünya sporcuları, gelmek için can atsın.



Spora yönlenmeyince
19 Mayıs Stadı ve çevresi, kentin ulaşım olarak en uygun yerlerinden. Tüm gençlerin kolayca gelip, gidebileceği bir bölge. Yerimiz zaten hazır yani. 5 milyonu aşmış nüfuslu başkentin, 1 milyonu aşkın öğrencisi var. Bunlara spor yapabilecek yaş aralığını da eklersek kaç milyonluk bir nüfusun talebinden bahsediyoruz kim bilir. Talebe arz etmeliyiz yani. Spora yönlendirilmeyen gençlerin, nerelere yönlendiğini birkaç yıldır acı örneklerle gördük; bonzai kullanım yaşı, 11 yaşın altına indi.