28.05.2013 Milliyet-Ankara Gazetesi
Gölbaşı’nın gölü
Mogan. “Karda, yağmurda, sabahında, akşamında, her mevsimde, günün her saatinde
verecek ayrı bir pozu vardır Mogan Gölü’nün” derim anlatırken. Yakışıklı mı
desem alımlı mı desem, göz alır. Hele karda ya da yağmurda, hafif bir tepe üzerinden izlemeye doyulmaz.
Ne kadar yakından bakarsanız o kadar az görürsünüz sanki Mogan’ı. Çevresi yemyeşil
ve ferah olmalıdır ama şehir ve yapılar geldi, betonla sarıyor çevresini. Bir
de can düşmanı taş ocakları var, tozu talaşıyla dibini doldurdu bu doğal
güzelliğin. Böyle devam ederse Mogan’ın, “İmdat” çığlıkları da kalmayacak.
Yapay park göletine çevirir, kuru su birikintisinde, otururuz manzara diye.
201 kuş türü yaşıyor
Mogan Gölü, ‘A’
sınıfı bir sulak alandır. Yani bir defada 25 binden fazla sukuşu barındırıyor
demektir. Göl sadece insanların değildir, Türkiye’deki 456 kuş türünden 201’i,
Mogan sakinidir. Balıkçıllar, sukuşları, kıyı kuşları, ötücüler ve yırtıcılarıyla
201 kuş türü… Ancak bundan daha fazlasıdır Mogan; 20 yılı aşkın süredir kış
aylarında gerçekleştirilen su kuşu sayımlarında, bir defada 40 binden fazla kuş
sayıldığı dönemler olmuş. Dünya Kuşları Koruma Kurumu’nun bilimsel ölçülerine
göre Türkiye’deki 184 ‘Önemli Kuş Alanı’ndan
biridir. Kuşun sevdiği yer güzeldir.
Cennet köşesinde ölen balıklar
Mogan Gölü’nü, 11
dere besler; Sukesen, Başpınar, Gölova, Yavrucak, Çolakpınar, Tatlım, Kaldırım
ve Gölcük dereleri, başlıcalarıdır. Mogan da az ilerisindeki Eymir Gölü’nü
besler. İnsanoğlu bıraksa tam bir cennet köşesi olacak yerler. Yine bıraksak
Sazan, Kadife, Turna, Gümüş balıkları ve kerevit yuvası olacak ama her yıl özellikle
yazın, suyun kirliliği ve oksijensizlikten toplu balık ölümleri gerçekleşir. Hemen
“Konuyla ilgili inceleme başlatıldı” açıklamaları yapılır, gelin görün ki yıllarca
incele incele bitmez, balıklar ölmeye devam eder. Bir zamanlar İstanbul’da,
kokusuyla bile insanları öldürecek hale gelen Haliç gibi.
Eylem planı acil!
Ankara’nın Haliç’i
olmaya aday Mogan Gölü için 23 Mayıs’ta bir açıkoturum düzenlendi. Hacettepe
Üniversitesi’nden Prof. Dr. Sedat V. Yerli, Ankara Üniversitesi'nden Prof. Dr.
Ahmet Altındağ, Prof. Dr. Nilsun Demir ve Doç. Dr. Akasya Topçu ile Tabiat
Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü uzmanlarından Sücaattin Baran konuşmacı
olarak katıldı. Kısaca şu başlıklara dikkat çektiler:
- Elmadağ’dan inen
derelerin sürüklediği kum, çakıl ve taşlar, Mogan’ı tehdit ediyor.
- Kirlilik nedeni
Sukesen deresi için acil önlem gerekiyor. (Bu kirliliğin baş nedeni, andezit
taşı ocakları)
- Koruma, kullanma
esaslarının belirlenmesini sağlayacak bir eylem planının ivedilikle
hazırlanması gerekiyor.
- Mogan Gölü de
Haliç gibi temizlenerek kurtarılmalıdır.
Göl yoksa turizm de yok
Gölün su seviyesi 2-2 buçuk metrelere düşmüş durumda. En az 4-4 buçuk
metreye çıkarmak gerekiyor. Bunun maliyeti de aşağı yukarı 90 milyon (trilyon)
lira civarında. Tek başına Belediye’nin altından kalkabileceği bir iş değil.
İstanbul’a, nimetler sunmakta bonkör
devletimiz, önce bu kirliliğin kaynağını kurutarak, sonra da ülkenin doğa harikalarından
birini yeniden canlandırarak Mogan’ı geri kazanmamızı sağlayabilir. Sağlamazsa
sağlayacak adam yok çünkü. Kenarında yemeyi içmeyi biliyor herkes. Mogan yoksa
turizm de olmaz Gölbaşı’nda. Ankara Kalesi gibi, Atatürk Orman Çiftliği gibi,
dünya güzeli Mogan Gölüne de sahip çıkamayan Ankaralılar ve içindeki devlet
kurumları, utanır da sonra sahip çıkarız belki.