26.07.2016 Milliyet - Ankara Gazetesi
Gördüğüne
inanamıyor insan, anlatsalar ‘şehir
efsanesi, ara gazı’ dersin. Akıl dışı darbe girişimini bastıracak
çılgınlıkta direndi Çılgın Türkler. Girişimcilerin çoğu, direniş karşısında
hatasını büyütmek ya da vazgeçmek zorunda kaldı. Darbe girişiminden habersiz
askerler, vatandaşı görünce ne olduğunu fark etti. Ele geçirildiği sanılan
orduda, kalanlar yetti darbe makinesini bozmaya.
Darbecilere hoşgörü!
Bu
arada Türkiye aleyhine çalışan ülkelerin cinnet seviyesi de anlaşılmış oldu.
Çok geç kaldı, hatta sahteden bile eleştiremedi bazı ‘gelişmiş’ denen ‘demokrasi
beşiği’ çok ‘hoşgörülü’ ülkeler.
Yapa yapa darbe girişimcilerine ‘hoşgörülü’
davranılması çağrısı yapıyordu kendi ülkesinde silah patlasa olağanüstü hal
ilan edenler.
Darbe
gerçekleşmediği için üzüntüsünü saklayamayanlar vardı. Dünya çapında tanınan
isimlerden, akla zarar yorumlar geldi. Ya arkadaş, bu gelişmişlik, bir yerden
sonra kafa yapıyor herhalde, sarhoş gibi ne dediğini de bilmiyor siyasetçisi, akademisyeni,
gazetecisi. Neyse sayelerinde, hangi ülkenin Türkiye’ye demokrasiyi layık
görmediğini anlamış olduk. Saklama gereği duymayacak kadar da kabalar yani!
İki tankın üzerine yürüyen, altında kalan ve yaşayan adam Sabri Ünal |
Güncel bir destan örneği
Hareket
halindeki tankın önüne duranlar, altında kalmayı göze alan, kendisine
doğrultulan namluyu eliyle kapatanlar... Açılan ateşe rağmen ilerlemeye devam
eden, ateş altında yaralıları almaya çalışan, silaha pet şişeyle karşılık
verenler... Kazan’daki gibi erişemeyeceği uçağı, helikopteri, hasat edilmemiş tarlasını
yakarak engellemeye çalışan, çatıdan uçağa “İn” diye işaret eden, Polatlı’daki
gibi füze rampasını lastiğini indirerek durduranlar... Anladığı anda silahın
sahibi askeri, birliğinden çıkarmayanlar...
Tank düşünsün, indirmeyecektiniz sokağa! |
Darbe
girişimini ve şiddetini hala idrak etmekte zorlanıyoruz ama bu direnişin
idraki, mümkün değil. Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı’ndaki direniş destanlarının,
güncel bir örneğine şahit olduk resmen. Dünyaya yine kötü örnek olmuş,
başkasının lokmasını pervasızca önünden almaya çalışanlara yaklaşık 100 yıl
sonra kabusu yaşatmıştık; “O kadar çelme
taktık, o kadar darbe yaptırdık, geldiğimiz noktaya bak, başa döndük. Vallahi
bu Türkler adam olmaz, kahr-ü bela!..”
Çocuklar sabahın müjdecisi
Destan,
meydanlarda yazılmaya devam ediyor. Çoluk çocuk, genç ihtiyar meydanları
dolduruyor, sabahlara kadar bayraklarını sallıyor, sonra o bayrağı üzerine
çekip uyuyor orada. Meydanlarda bayrak altında sabah kadar saf ve duru yan yana
uyuyan çocuklar, sabahın müjdecisidir bize. Onları aydınlık günlere uyandırmak
da bizim görevimiz.
Su kadar saf ve duru çocuklar, Demokrasi Nöbeti'nde bayramlıklarıyla uyuyor.. |
Uçurumdan aşağı iteceklerdi
Rejimin
değişeceğinden şikayet edenler, değişikliğin hasını hazırlıyormuş meğer. Meğer
az gelişmiş ülkelere bile yakışmayacak, kabile devrini özletecek idare biçimi
ve yaşam tarzını uygun görüyorlarmış bize. Değil tam tersine geri dönmek,
uçurumdan aşağı iteceklermiş, bir Türkiye kalırsa kalanın da tırmanması zor
olsun diye. 21’inci yüzyılda, dünyanın 17’inci ekonomisine uygun gördükleri
vahşete bakın, başarılı
olsa hazır sofraya konacaklar.
Duracak
değiller elbette cinnetleri bu seviyeye gelmişse. Bu ülkede 90’larda başlayan
ve özellikle 11 Eylül 2001’den sonra devletteki ve halktaki değişimi ve değişim
isteğini, hala kavrayamayanlar var. 30-40 yıl öncesinin bakış açısıyla siyaset
yapıyor, kendini aydın olarak tanımlayan birçok kişi, o dönemin kutuplaşmasına
fikir üretiyor.
Uyuşmuş aydınlar
O kadar uyuşmuşlar ki
devlet tarihimizin en vahim darbe girişimlerinden birini, ‘senaryo’ ve
‘tiyatro’ zannederek atladılar. Evet senaryo ve tiyatroydu ama senaryo bizden
değil, tiyatrocular, yaşamımızı ters yüz edecek hışımla oynayacaktı oyunu. Okumuşların,
aydınların göremediğini, beğenemedikleri halk gördü ama. O halkın çılgınlığı da
hep böyle zamanlarda kendini göstermiştir zaten.