29 Haziran 2016 Çarşamba

ÇATLATAN ÇATLAK



28.06.2016 Milliyet - Ankara Gazetesi

Bu yaz başımızı kaldıramaz olduk; her gün yeni bir tarihi yapı ya da eserin ya yıkılışı ya tahribatına uyanıyoruz. Sözleşmiş gibi, “Haydi bu yaz dalalım şunlara” demişler sanki, zincirleme birbirine bağlanıyor haberler.

Bentderesi’nde antik Roma Tiyatrosu’nu düzleyen kepçeyle açmıştık sezonu, derken Marmara Köşkü ve Çubuk Barajı Göl Gazinosu yıkıldı, arkasından Hacı Bayram’da Bizans Suru, şimdi de gözler, Kale’deki ‘meydan düzenlemesi’ne çevrildi. Meydan ve Yeni Hayat İlkokulu tarafındaki düzenleme, tarih esere uydurmak yerine, tarihi eseri bugüne uydurma çalışmasına döndü daha işin başındayken. Ankara’yı yenilemeye devam ediyoruz, tarihi bile yeni olacak, o kadarrr!

Çatlak genişliyor
10 Mayıs 2014 tarihli gazetemizde, ‘Sonunda Çatladı’ başlıklı bir haber yapmıştık ( http://i.milliyet.com.tr/Orjinal/2014/05/09/man-10-05-2014-sayfa-1-2915389.Jpeg ). Ankara Kalesi’nin Hisarkapı yani ana giriş kapısına karşıdan bakınca sağdaki dairesel duvarı çatlamıştı. Sen 2 bin yıl dayan, 4-5 yılda durup dururken çatla. Sinirden mi, özensiz inşaat ve altyapı çalışmalarından mı bilemiyoruz. Gözle ayırt edilir biçimde genişliyor o çatlak. Biz, sinirdendir diye tahmin ediyoruz, ne çalışma yapılsa sabrı taşıran bir umursamazlıkla yürüdüğü için.

2 yıl önceki çatlağın benzeri 3-4 yerde daha oluşarak açılma devam ediyor
Sessizlikle yanıtlanan müzeci
O meydana bakan Erimtan Müzesi’nin kurucusu Yüksel Erimtan’dan geldi bu sefer haber; yana yakıla Kültür Bakanlığı’ndan Büyükşehir Belediyesi’ne kapıları çalıyor, yeni düzenleme sırasında yapılan yanlış uygulamalar için uyarmaya çalışıyormuş. Yanıt, bizim pek alışık olduğumuz, sessizlik olarak dönmüş kendisine.
İstinat duvarı diye ince bir taş duvar yapılıp arkası mıcırla dolduruluyor
Surların dibine doğru çok yakın kazıldı, yapılan istinat duvarı da değil zaten, taşımaz surları, yanlış yapılıyor” demiş, sessizlik korosu konserine başlamış; çıt yok. Kale kapısından girince iç meydana yapılan havuza, Hamamönü, Hacı Bayram’da özgün mimariyle ilgisi kalmayan ytong yapılara ki şimdi Kale’de de başladı, Marmara Köşkü’yle Çubuk Barajı Göl Gazinosu’nun yıkılışına kimin izin verdiğini sorduğumuzda, hep bu koroyu dinledik. Aslında Ankara 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun da yer aldığı sessizlik korosu, bizi dinliyor hep.

Kafa da çatlıyor
Hacı Bayram’daki evleri yenileyen firmaya sormuştuk da o bile cevap vermişti; “Biz restorasyondan anlamayız kardeşim, inşaat firmasıyız biz!” diye. İşte yine bir inşaat firması olmalı Kale’yi emanet ettik, onların da inşaat bilgisi zayıf olmalı; görüntüsü istinat duvarı, özü iskambil kağıdı bir duvar örüyorlar surların dibine. Hani yapılmıyor diye şikayet ediyoruz ama yapıldığına yapılacağına eninde sonunda pişman ediliyoruz mutlaka.

O yüzden “Kale surları, yanlış ve özensiz inşaatlardan değil, sinirden çatlıyordur” diyoruz. Başkaları da bizim için “Kale’yle bozmuş, kafadan çatlak” diyor olabilir mesela. Bunlar normaldir efendim, memleketin başkenti Ankara’da.

25 Haziran 2016 Cumartesi

KEPÇESİ OLAN YIKABİLİR



24.06.2016 Milliyet - Ankara Gazetesi


Mesela kepçeniz varsa Marmara Köşkü’nü, Çubuk Barajı Göl Gazinosu’nu, Su Süzgeci binasını, Etibank’ı, Çiftlik’teki Merkez Lokantası’nı, Havagazı Fabrikası’nı, Hacıbayram Camisi’nin dayandığı Bizans Surları’nı yıkabilirsiniz. İller Bankası’nı gözünüze kestirir, hatta zaten eskimiş 2 bin yıllık, Kale’yi bile yıkarsınız da kim durabilir acaba karşınızda; kepçe var nihayetinde. Ayrıca bir yerde kepçe varsa mutlaka bir şey yıkılacak demektir.

Daldır kepçeyi, eskimiş bina, duvar, eser, taş toprak silsin süpürsün. Tarih de dahil oh tertemiz! Hiç biriktirecek bilgi olmayınca her daim taptaze, gıcır gıcır zihni olur insanın!

Turist imrenecek!
Biz de öyle yapıyoruz zaten; eskileri yıkıyor, 2000 model Ankara kuruyoruz silbaştan. Turist geldiğinde, gelecek olursa eğer bir gün, “Ne kadar da modern bir şehir, hiç eski bir şey yok, cillop gibi maşallah. Kendi tarihlerini bile silmişler. Arkadaşlarıma anlatayım da tarihi esersiz şehir neymiş görsünler, istenirse olabiliyormuş demek” diyecektir. Akın akın boca olan turistlerin Ankara’yı işgalini görür gibiyiz, şehir kapılarında konvoylar oluşuyor hıncahınç.

Frig, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı, Cumhuriyet dönemi hiç fark etmiyor, kepçe geliyor, eskiler gidiyor. Anlatırken bile zihni ferahlıyor insanın.

Binlerce yılın kutsal mekanı
En son Hacı Bayram Camisi’yle Agustus Tapınağı’na dayanak olan Bizans Surları’nı yıktık. Gazetelerde adım adım duvarın çöküşü haber olduğu halde onarmaya kimse el atmayınca, e çökecekse çöksün bir türlü çökmeyince, Büyükşehir Belediyemiz’in de kepçesi olduğu için, nihayet yıktılar da kurtulduk bu gerginlikten.

Yıkılan Bizans Suru, bin 700 yaşlarında falandı; eskimişti yani!
O bölge, geçmişi 2 bin 700 yıl geriye giden Frigler’den beri kutsal mekanı Ankara’nın. Frig, 2 bin 200 yıl önce Roma, bin 700 yıl önce Bizans, yaklaşık 900 yıl önce Selçuklu, 600 yıl önce Osmanlı’nın olmak üzere 93 yıldır da Türkiye Cumhuriyeti başkentinin kutsal mekanı olmaya devam etmiştir.

Hacı Bayram Höyüğü’ de denen bu bölgenin altı parmakla kurcalasanız tarihi eser verecek zenginlikte ama biz deşip,  hem içine hem üzerine çirkin çarşılar, dükkanlar ve otoparklar yapıyoruz. Uzmanlar bütün Ulus bölgesinin ‘müze denetimli kazı bölgesi’ olması gerektiğini söylerken kepçeyle ağızlarına bir tane patlatıyor, yenilemeye devam ediyoruz şehrimizi.

Birinci derece değil artık
Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 12 Nisan 1980 tarihli ve A-2167 Sayılı Kararı’yla Ankara il merkezi ve Ulus bölgesi, ‘Arkeolojik ve Kentsel Sit Alanları ile Taşınmaz Kültür Varlığı’ olarak tescil edilmiş. Hacı Bayram Camisi ve Agustus Tapınağı’nın olduğu höyük de Birinci Derecede SİT Alanı olmuş.

Şehir ve Bölge Yüksek Plancısı Prof. Dr. Mehmet Tunçer hocamızın notlarını kurcalamaya devam ediyoruz; 1986 yılında açılan Ulus Tarihi Kent Merkezi Proje Yarışması’nda birinci olan ve 1992 de yürürlüğe giren ‘Ulus Koruma Islah İmar Planı’nda da burası Birinci Derece SİT Alanı’ymış.

2005 yılında ‘Raci Bademli Planı’nın uygulandığı Hacı Bayram Meydan Düzenlemesi’nde zemin kaplaması için biraz kazıldığında dahi Koruma Kurulu suç duyurusunda bulunmuş, 2006’da o plan iptal edilmiş.

Hacı Bayram’da kepçe serbest
Derken SİT alanı sınırlarıyla oynanmaya başlanmış ve Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 15 Mart 2013 tarih ve 490 Sayılı Kararı ile yeni ‘Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı (KANİP)’ kabul edilmiş. Bu planda, sadece Roma Tiyatrosu ve Roma Hamamı ilan edilmiş, Hacı Bayram ve Agustus Tapınağı’nın olduğu bölge Birinci Derece Sit Alanı olmaktan çıkarılmış. O bölgede kepçe, o yüzden kolay giriyor işte istediği yere.

Oysa diyor uzmanı, “Bir arkeolojik SİT alanı, kazısı tamamlanmış olsa bile tarihsel verilerin sürekliliği açısından bu niteliğini devam ettirir.
Fotoğraflar: ODATV
Aman unutmayalım
Bizans Suru’nun yıkılışı, basit bir çökme değil o zaman; Hacı Bayram nasıl yepis yenilenip özgünlüğünden eser kalmadıysa Hacı Bayram Höyüğü’nün de ne altında ne üstünde eski bir şey bırakılmayacak demektir.

Şehirle beraber tarihi de yenileniyor ne güzel. Yalnız Hacı Bayram Camisi duracaksa eğer, üzerine 1428’de yapıldığını yazmak lazım. Yüzyıl sonra türbeyle camiyi gören, hazretin 2015’lerde hakka yürüdüğünü sanabilir çünkü.
Ekim 2014'de Sur'un önündeki yol yapımı sırasında da kanalizasyon çalışması yapılırken sıra sıra sütunlar çıkmış, üstü kapatılıp yola devam edilmişti.

22 Haziran 2016 Çarşamba

BAĞLUM’UN UYANIKLARI



21.06.2016 Milliyet - Ankara Gazetesi


Geçen hafta söyleşiye gittiğimiz Solfasol köyünden sonra bir güzellik daha yaşadık. Kenara atılmak üzere ama Bağlum’un eski köy merkezi, özgün köy evleri ve çeşmeleriyle neredeyse bozulmadan duruyor. Eski Bağlum hakkında fikir sahibi olma, eski köyü koklama fırsatıydı. Betonarme canavarı, usul usul yaklaşıyor, tepeden kesiyor kerpiç duvarları. Merkez Camisi’nden öteye geçirmemek lazım” demiştik rahmetli Fehmi Kılıçarslan’a eski Bağlum’u anlattırdığımız söyleşimizde. Tarih 9 Temmuz 2014.

Bağlumlular kaybeder
Ve devam etmiştik; “Çok hoş köy evleri var, turistik olarak değerlendirilmeli mutlaka. Köy kahvaltısına gelelim, 500 yıllık çeşmelerinden su, asmaların altında çay içelim, tavuklar, kazlar gezsin ortalıkta, geniş avluların tahta masalarında lezzetli etini tadalım. Ankara’nın bu kadar yakınında, böyle güzel korunmuş kaç tane 500’ünü aşmış köy bulacaksınız. Çok yazık olur; eski köy merkezinin kaybı, Bağlumlular’ın en büyük kaybı olacaktır.

“Para etmez, elinizde kalır”
Aradan 1 yıl geçmiş geçmemişti, gitmek de nasip olmuyor, bir tanıdık Bağlum’dan dönmüş, ona sorduk “Köyü gördün mü, ne kadar güzel” diye. “Yıkmaya başlamışlar” dedi. “Gazetede bir haber çıktı burayı korumaya alacaklarmış diye, millet satmaya başladı” demiş ahali. Bizim “koruyun” dediğimizi Bağlum uyanıkları çevirmiş, “Korumaya alınacak, şimdi satmazsanız sonra para etmez, elinizde kalır” demiş, başlamış alışverişe, başlamışlar yıkmaya.


Merkez Camisi’nden öteye geçirmemek lazım” dediğimiz sınırı nihayet aşmış, duvarlarından sarkan asmalarıyla yemyeşil avlulu sapasağlam kerpiç köy evlerini yıkmaya başlamış, eski usul çamaşırhanesi de olan üstü kapalı 500’den fazla yaşıyla Yeni Çeşme’nin üstünü yıkıp bozulmaya açık hale getirmiş, Isıtma Çeşmesi’nin suyunu kurutmuş, muradına ermeye başlamışlar çok şükür.

500 yaşını aşmış Yeni Çeşme'nin yukarıda eski, aşağıda yeni hali

Merkeze 20 dakikalık yayla
Keçiören’e 10 dakika, merkeze de 20 diyelim haydi, bin 200 metre rakımlı bir yayla Bağlum. Şehir insanın aradığı mesire. Etiyle övünür ama çiftçiliği gibi hayvancılığı da bitmek üzere. Beldenin eski köy kısmında hala tavuklar, ördekler, kazlar eşiniyordu, yakında tarihe gömeceğiz hepsini. Uyanıkların aklına uyup, altın yumurtlayacak tavuğunu kesecek Bağlum.

Bizim önerimiz şöyleydi: Çok bozulmadığı için köyü koruyun, her eve bir işlev kazandırılsın, birkaçı kahvaltıcı, kimi etini tadabileceğimiz, kimi gözleme hamur işleri yapılan lokanta olsun, kimi kahve, kimi manav, kasap, köy ürünleri satılan dükkan olsun, hatta bazı evlerde oturmaya devam etsin köylüsü, biz de haftasonu hem kahvaltıya mangala hem de alışverişe gelelim Ankara’dan demiştik. Çocuklarımız 20 dakika mesafede gerçek köy yaşamını görsün, özgün mimarisi ile geleneği göreneği yaşasın, hem de eski Ankara’dan bir laboratuar kalsın bize korunmuşken.

Yazıklar olsun!
Kafanın çalışma şekline bakın ki adam bizim iyi niyetli öneriyi tehdide çevirmiş, bu öneriyi kullanarak rant canavarının betonarme pençesini, bağrına saplamış Bağlum’un.

Hatırlatalım; yok ettiğimiz Karapürçek köyüne Kastamonu’dan ev taşıyıp köy kurduk da “Altınköy’de çocuklara köy yaşamını tanıtıyoruz” diye övünüyoruz şimdi. Oysa Kıbrıs köyünü, Solfasol’ü, Bağlum’u korusaydık hem de kentin öz kültürünü korumuş olacaktık. Yazıklar olsun!..

“Koruyalım” derken uyanıkların aklıyla celladına dönüşmüşüz Bağlum’un. O zaman yazıklar olsun kendi eserine de kültürüne de sahip çıkamayan bize, yazıklar olsun meydanı bu uyanıkların aklına bırakan yetkililere.
2 dönem belediye başkanlığı da yapan rahmetli Fehmi Kılıçarslan ile eski Bağlum'un son demleriymiş