29.03.2011 Milliyet-Ankara Gazetesi
Sorunlarla devam...
Metin Özaslan: Diğer bir sorun, merkez ile çevre arasındaki gelişmişlik farkı. Ankara’dan, çıkar çıkmaz görüyorsunuz zaten bu farkı. Doğu ve Güneydoğu’dan farksız bir manzarayla karşılaşıyorsunuz. Özel bir politikayla Ankara kırsalına eğilmek lazım. Buraya uzanan devlet yollarını, ilçe bağlantılarını, ilçelerle köylerin bağlantılarını çok iyi yapmak lazım. Sağlık yatırımlarını, üniversitelerin meslek yüksek okulları gibi okulları, buralara taşımamız lazım. Ayaş’ta yapılmış bir okul var, Ayaşlılar’ın istemediği bir amaçla kullanılmak isteniyor; cezaevi ya da mülteci kampı gibi. Halbuki Gazi Üniversitesi’nin fakültesidir orası. Bir gölet yapılmış, tesisler var, herşeyiyle hazır ama devlet, okul dışında kullanmak istiyor. Ayaşlılar’da buna direniyor. Uzun yıllardır sürüyor bu. Aksine Ankara’daki okulların fakültelerini, özellikle Beypazarı, Ayaş gibi ilçelere kaydırmalıyız. Ayaş, eskiden, Osmanlı’nın bir üniversite şehridir. Osmanlı’nın en gelişmiş eğitim merkezlerinden biridir. O yüzden çok sayıda ‘Ayaşi’ lakaplı devlet adamı vardır. Çok sayıda bilim insanı vardır. Üniversite düzeyinde eğitim kurumları çok yaygındır Ayaş’ta. Değerlendirilemediği için zamanla kaybolmuşlar. Oxford, Cambridge, bir köydür, kasabadır. Ayaş’ta niye yapamayalım bunu; tarihinde vardır. Bu, Ayaş’ın ayağa kalkması demektir. Ayrıca tarihi konakların, sokakların, çeşmelerin ayağa kaldırılmasıyla Ayaş, Beypazarı, Nallıhan hattı, 1-2 günlük bir turizm paketi olarak sunulabilir. Ankara’nın merkezindeki projeleri, çevresine taşıyacak sistemi bulmalıyız. Organize sanayi bölgelerini artık ilçelerde kurmamız lazım.
Devlet Planlama Teşkilatı verilerine göre bazı ilçelerimiz, Türkiye’nin en geri ilçelerinin arasında yer alıyor ve her yıl gerilemeye devam ediyor. Özellikle Bala, Türkiye’deki 872 ilçe içerisinde 601’inci sırada. Türkiye’de 5 gelişmişlik grubu var en az gelişmişlik 5’inci derece. 4 ve 5’inci derecede gelişmiş ilçeler, genelde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da. Bala, 4’üncü derece gelişmişlik gurubunda.
Ali İnandım- Ankara’nın, 70 kilometre dibindeyken?
Metin Özaslan- Evet. Haymana, 585’inci sırada, o da dördüncü gurupta. Kalecik, 435’inci sırada, üçüncü gurupta. Evren, Güdül, Çamlıdere, üçüncü gurupta. Yıllar itibariyle düşmeye devam ediyor bu ilçeler. 1996’da Haymana, 504’teyken, 2004 sıralamasında 585’e gerilemiş. Kalecik, 374’ten 435’e gerilemiş. Gerileme devam ediyor, devletin resmi verisidir bu; TÜİK ve DPT verileridir.
|
Geniş görmek için tabloya tıklayın |
Ali İnandım- “Bir yandan merkezin bazı işlevlerini çevre ilçelere kaydırırken diğer yandan ‘Bilişim Vadisi’ gibi büyük ölçekli yatırımlara yoğunlaşmalı Ankara” mı diyorsunuz?
Metin Özaslan- Evet. Ankara’nın önemli bir gücü de çevresindeki çok büyük arazilerdir. Bilişim Vadisi, büyük eğlence ya da fuar alanları gibi büyük alanlar için imkanları var Ankara’nın. Anadolu’nun, her tarafına ulaşma imkanı da var. Yetişmiş insan gücü sermayesini de düşündüğümüzde, tüm altyapı, kamu politikalarıyla desteklenmesi gerekir. Kentsel, hizmet sektörüne yönelik yatırımlar; bankacılıktır, danışmanlıktır, sağlıktır, eğitimdir, merkezde olmalı.
Ali İnandım- Atatürk Orman Çiftliği, değerlendirilebiliyor mu sizce, çiftlik, mesire yeri ve turizm açısından?
Metin Özaslan- Maalesef maalesef. Çiftlikte sahipsizlikten, talandan nasibini alan yerlerden birisidir. Atamız, orayı 2 koşulla emanet etmiş: Diyor ki “Burası örnek tarım işletmesidir.” Atatürk Orman Çiftliği, bir öncüdür. Ankara’da denenecek, ona göre Anadolu’ya taşınacaktır gelişmeler. Örnek işletmedir. İkincisi; Ankara’nın, mesire yeri ihtiyacını karşılamaya yöneliktir. Üçüncü madde yok. Atatürk’ün devrettiği dönemde 70 bin dönümlük bir araziden bahsediyoruz. İçine safari park bile kurabilirsiniz, değil hayvanat bahçesi. Vasiyet eden, bu ülkenin kurucusu. Sahip çıkmayarak O’nun vasiyetine, ihanet ediyoruz.
Ali İnandım- Bu kadar mı olumsuzluklar?
Metin Özaslan- Bu kadar olur mu? Ankara, bir de önemli bir işsizlik havuzu. Türkiye ortalaması ya da üzerinde bir işsizlik oranı var. Ankara, çok göç alıyor, ekonomik olarak daralmasına, küçülmesine rağmen nüfusu artıyor. Genelde çevresindeki illerden, ilçelerden geliyor bu nüfus. Nitelikli olmayan bir işgücü geliyor, diğer yandan yetişmiş elemanını da kaybediyor. Doldur, boşalt yapıyor. Günümüzdeki ekonomi, “yetişmiş iş gücü” diyor. Biz, yetişmiş adama iş veremiyoruz, diğer yandan nitelikli olmayan bir iş gücü geliyor kırsal tabanlı. Onlara da iş bulamıyoruz, işporta gibi alanlara yöneliyorlar. Bırakın bir başkenti, bir şehirde bu kadar işporta olmamalı. Ankara olarak iş yaratmamız lazım. Ankara’daki genişleme sadece perakende sektöründe; büyük alışveriş merkezleri üzerinden bir gelişme var. Bu da Ankara’nın, kapasitesinin çok üzerinde gidiyor. Tüketici üzerinden nereye kadar gidecek bu iş? Kamu yatırımlarından az pay alıyor, Büyükşehir Belediyesi borçlu, yatırım yapamıyor. Kim yatırım yapacak? Yatırım yapılmayan ortamda bir şehir nasıl büyüyecek? Bu ne zamana kadar sürdürülebilir bir durumdur? Halbuki tersine, Türkiye’nin başkenti, özel olarak desteklenmelidir.
Özetle;
1-Ankara, bilişim merkezidir. Bilişime dayalı alanlarda mutlaka gelişmelidir.
2- Ankara, bir eğitim merkezidir. Ulusal ve uluslararası ölçekte, özellikle yüksek eğitim alanında, dünyanın her yanından öğrenci çekmeye uygundur. Buna yönelik politikalar gözetilmeli ve üniversitelerin alt yapıları güçlendirilmelidir.
3- Ankara, sağlık merkezidir. Sağlık altyapısına ilişkin tüm sorunlar giderilmeli, araştırma merkezleri desteklenmeli, üniversiteleri, güçlendirilmelidir.
Bu 3 alan, Ankara’nın, 1 numara olduğu alanlar. Bunun dışında turizm gibi alanlar, ikinci derecede önemli. Ankara, inşaatta iyi bir noktada, bunun farkında olmalı, sahip çıkmalıyız. Bu alanda, müşavirlik, mimarlık, müteahhitlik hizmetleri açısından, iyi bir yerdeyiz. Devamını sağlamalıyız. Ankara çevresinde, değerlendiremediğimiz önemli bir tarımsal birikim var. Çiftçiyi de özendirerek çeşitli projelerle el atmalıyız tarım alanlarımıza. 1990’lı yıllarda, 2000’li yıllarda, sanayide bir hareketlilik başladı. Organize sanayi bölgelerinde, sanayi yatırımları ivme kazandı fakat şu anda olması gerektiği noktanın çok çok altında.
Ali İnandım- Devam ediyor mu ivme?
Metin Özaslan- Buna ivme diyebilmek için bir plan halinde, bütünlüklü bir program halinde takip edilmesi lazım. Yoksa kendiliğinden, bir takım sanayicilerin bir araya gelip, kendi başlarına çabalamasıyla olmaz. Belediyeler de dahil olmak üzere, kamu kurumlarıyla işbirliği içinde, Ankara’nın bir sanayi kalkınma planı olmak zorunda. Bilişim de dahil olmak üzere içerisine. Nerelere yerleştireceğiz, hangi sektörlere öncelik vereceğiz belli olacak, alt yapısı tam olacak. 1980’lerde, 1990’larda bu gelişme oldu, ihracat rakamlarına da yansıdı. Bugün sevinemiyoruz çünkü ithalat rakamları ihracatın çok üstünde. Örneğin 2009’da Ankara, 4.9 milyar dolarlık ihracat yapmış, buna karşılık 16 buçuk milyar dolarlık ithalat yapmış. Yaklaşık 3 buçuk katı. Ankara’nın, Türkiye ihracatı içindeki oranı, 6.9, ithalatının oranı 11.7. Bunun içerisinde Botaş’ta var; petrol ürünleri, doğal gaz alıyor. Botaş’ı çıkarsak bile hala Ankara’nın ithalatı, ihracatının 2-3 kat üzerinde. Ankara’nın ithalat şehri olmasını istemiyoruz. Ankara, neden havacılık sektöründe dünyanın önemli noktalarından biri olmasın da dünyaya, ürünler satmayalım? Aselsan gibi, TAI gibi firmalar, neden dünya ölçeğinde firmalar haline gelmesin? Bunlar olmayacak şeyler değil ki.
4.Bölüm: Kale'nin durumu, lobisiz ve sahipsiz Ankara