26.08.2014 Milliyet-Ankara Gazetesi
Biz, çocuklarımız için, çocuklarımız, gelecek için bilmeli sihirli topacı. “Bilmek” diyoruz çünkü sadece görülmüyor bu topaç, müthiş bir hikayesi var, onu da dinlemek gerekiyor.
Biz, çocuklarımız için, çocuklarımız, gelecek için bilmeli sihirli topacı. “Bilmek” diyoruz çünkü sadece görülmüyor bu topaç, müthiş bir hikayesi var, onu da dinlemek gerekiyor.
Hikayesini
dinlemeden de satılmıyor.
Dinledikten sonra çocuklar topaçcı amcaya sarılmak isteğine, büyükler, gözyaşlarının isyanına engel olamıyor. Katı yüreklerin, kahveye damlatılan süt gibi koyusunu, acısını alan bir hikaye. Üzeri renk renk 10 santimlik bir topaca, belki ömür boyu alınamayacak bir ders sığıyor.
Dinledikten sonra çocuklar topaçcı amcaya sarılmak isteğine, büyükler, gözyaşlarının isyanına engel olamıyor. Katı yüreklerin, kahveye damlatılan süt gibi koyusunu, acısını alan bir hikaye. Üzeri renk renk 10 santimlik bir topaca, belki ömür boyu alınamayacak bir ders sığıyor.
Amerika’yla Kıbrıs’tan gelen
çocuklar
Birgün bu topaçlardan biri, Amerika’da bir çocuğa hikayesiyle hediye gitmiş. Çocuk, Türkiye’ye gelmek için ailesinin başının etini yiyerek Samanpazarı’ndaki Pirinç Sokak’a kadar gelmiş fakat o gün İstanbul’da olduğu için topaçcı amcayla görüşememiş. Ağlamış!..
Bir başka topaç, hikayesiyle Kıbrıs’a gitmiş, Kıbrıslı çocuğumuz, Pirinç Sokak’ın sonundaki Ahiler Antikacılar ve El Sanatları Çarşısı’nda Elif ismindeki dükkanı ve topaçcı amcayı bulmuş, bu kez hasretle sarılmışlar birbirine!
Birgün bu topaçlardan biri, Amerika’da bir çocuğa hikayesiyle hediye gitmiş. Çocuk, Türkiye’ye gelmek için ailesinin başının etini yiyerek Samanpazarı’ndaki Pirinç Sokak’a kadar gelmiş fakat o gün İstanbul’da olduğu için topaçcı amcayla görüşememiş. Ağlamış!..
Bir başka topaç, hikayesiyle Kıbrıs’a gitmiş, Kıbrıslı çocuğumuz, Pirinç Sokak’ın sonundaki Ahiler Antikacılar ve El Sanatları Çarşısı’nda Elif ismindeki dükkanı ve topaçcı amcayı bulmuş, bu kez hasretle sarılmışlar birbirine!
Başka
Kıbrıslı çocuklar gibi her yerden başka çocuklar, o dükkana gelmeye can atıyor.
Topacın, dantel gibi işlenmiş hikayesinin ayrıntılarına girmeyeceğiz ama bir fikir vermek istiyoruz. Verdiğimiz fikirle konuyu kavradığını sanan, hata etmiş olur. O ayrıntılarla sihirleniyor çünkü topaç.
Topacın, dantel gibi işlenmiş hikayesinin ayrıntılarına girmeyeceğiz ama bir fikir vermek istiyoruz. Verdiğimiz fikirle konuyu kavradığını sanan, hata etmiş olur. O ayrıntılarla sihirleniyor çünkü topaç.
"Dikkat! Bazı topaçlar büyülüdür. Sorumluluk kabu edilmez, bilincinizde değişikliğe yol açabilir" |
İnsanlık aynası gibi
Dediğimiz gibi 10 santimlik ama armut biçimli olanlardan değil, elips biçiminde olanlardan sihirli topacımız. Çeşit çeşit renkler, çeşit çeşit biçimler var üzerinde. Aynı bizim gibi, toplum gibi ya da örneğin bir okul sınıfı gibi. Kaç kişi varsa o kadar farklı kişilik, o kadar farklı düşünce, o kadar farklı inanç var içinde. Kimse tıpatıp aynı değil. Herkes farklı, önce çeşitliliğin ahengi, gözü ve aklı alıyor.
Rengarenk topacı yere koyuyor, çektiğimiz gibi ipini, döndürmeye başlıyoruz. Dönmesiyle biçimler tek bir biçim, renkler tek bir renk oluveriyor. Farklar kayboluyor. Öz renk ve biçim kalıyor geriye, ‘bir’ oluyorlar.
İnsanların da olabileceği gibi; kökenimiz ne olsa, ne düşünsek, neye inansak da eninde sonunda insanız işte.
Dediğimiz gibi 10 santimlik ama armut biçimli olanlardan değil, elips biçiminde olanlardan sihirli topacımız. Çeşit çeşit renkler, çeşit çeşit biçimler var üzerinde. Aynı bizim gibi, toplum gibi ya da örneğin bir okul sınıfı gibi. Kaç kişi varsa o kadar farklı kişilik, o kadar farklı düşünce, o kadar farklı inanç var içinde. Kimse tıpatıp aynı değil. Herkes farklı, önce çeşitliliğin ahengi, gözü ve aklı alıyor.
Rengarenk topacı yere koyuyor, çektiğimiz gibi ipini, döndürmeye başlıyoruz. Dönmesiyle biçimler tek bir biçim, renkler tek bir renk oluveriyor. Farklar kayboluyor. Öz renk ve biçim kalıyor geriye, ‘bir’ oluyorlar.
İnsanların da olabileceği gibi; kökenimiz ne olsa, ne düşünsek, neye inansak da eninde sonunda insanız işte.
Dönmez, sema eder
Ayrıca
topaç, gelişigüzel dönmüyor, sema ediyor. “Sema,
güzel dönüştür, terbiyesi vardır. İçi güzel insanlar, sema edebilir. Herkese
çatan, laf yetiştiren, kesik kesik düzensiz, kötü döner” diyor topaçcı
amca.
Özürlü topaç
Yine bir gün, başlarında öğretmenleriyle ilkokul çocukları geliyor çarşıya. Üzerine atlıyorlar ancak topaç alamıyorlar çünkü gezi ekibine alışveriş yasakmış. Ama hikayeyi dinliyorlar. Ayrılırken bir kız çocuğu dönüyor ve “Sizi öpebilir miyim?” diyor. Aksayarak topaçcının yanına geliyor, sarılıyorlar. “Hasretle kaç dakika, kaç gün kucaklaştık acaba?” diyor topaçcı. Yine aksayarak arkadaşlarına katılıyor, ayrılıyorlar çarşıdan.
O duyguyla tezgahına geri dönen topaçcı, topaçlardan birini ucundan kesiveriyor. Anlatırken hala gözleri ıslanıyor. “Bu topaç, o kızı bekliyor, kimseye satmıyorum” diyor. “Belki onun gibi gönlüyle dinleyen bir çocuğa...”
Özürlü topacın, özrü güce dönüştüren bir püf noktası daha var ki onu topaçcı amcaya saklıyoruz. Boğazımızda takılmış, yutkunamadığımız olmayan bir yığın, “Neye nasıl bakarsan o da sana öyle bakar. Güzel bakarsanız güzel görürsünüz” sözleri kafatasımızın çeperlerine çarpa çarpa içinde dönüyor.
Özürlü topaç
Yine bir gün, başlarında öğretmenleriyle ilkokul çocukları geliyor çarşıya. Üzerine atlıyorlar ancak topaç alamıyorlar çünkü gezi ekibine alışveriş yasakmış. Ama hikayeyi dinliyorlar. Ayrılırken bir kız çocuğu dönüyor ve “Sizi öpebilir miyim?” diyor. Aksayarak topaçcının yanına geliyor, sarılıyorlar. “Hasretle kaç dakika, kaç gün kucaklaştık acaba?” diyor topaçcı. Yine aksayarak arkadaşlarına katılıyor, ayrılıyorlar çarşıdan.
O duyguyla tezgahına geri dönen topaçcı, topaçlardan birini ucundan kesiveriyor. Anlatırken hala gözleri ıslanıyor. “Bu topaç, o kızı bekliyor, kimseye satmıyorum” diyor. “Belki onun gibi gönlüyle dinleyen bir çocuğa...”
Özürlü topacın, özrü güce dönüştüren bir püf noktası daha var ki onu topaçcı amcaya saklıyoruz. Boğazımızda takılmış, yutkunamadığımız olmayan bir yığın, “Neye nasıl bakarsan o da sana öyle bakar. Güzel bakarsanız güzel görürsünüz” sözleri kafatasımızın çeperlerine çarpa çarpa içinde dönüyor.
Kim bu topaçcı amca?
O topaçcı amca Haluk Zeki Sineklioğlu.
Beştepe’de atölyesi var ama Cumartesi-Pazar, çocuklar için Pirinç Sokak’taki dükkana geliyor. Çarşının koridorunda, herkesin içinde topaçlar yapıyor. Dükkanında, hikayesini dinlemeyene topaç satılmıyor. Hikayesiz alınanın sihri olmuyor o yüzden. Dokunanın yüreğindeki seması bittiğinde, güzel dönüşün sihriyle çarşı, çıkışta ‘iyilikler ile güzellikler’ dünyasına açılıyor.
--------------------------------------------------------------------