30.12.2016 Milliyet - Ankara Gazetesi
Çok
güzel yağdı değil mi kar? Yağış biçimi güzeldi. Damalı çay tabağı altında, ince
belli çay bardağından çay içer gibi sakinleştiriciydi. Memlekete çökmeye
çalışan, ruhunu yağlı is bağlamış kirli düşünceleri kapatmaya çalışıyordu sanki.
Nefes oldu boğulacak gibiyken. Özlemiştik, Ankara, en şık giysisini, en
gösterişli gelinliğini giydi yine.
Şehrin
ışıklarını her yerden yansıtıyor, bu yıl da cümleten kutlamayı beceremediğimiz
27 Aralık gibi, her biri birer kar tanesi Kurtuluş’un çocukları gibi gecemizi
aydınlatıyordu hemen ertesi günü. Bu kar, böyle değişik yağıyor da yoksa
bizimle konuşuyor muydu?
Ankara Kalesi - Koyunpazarı Yokuşu |
Kar diyordu ki..
Güzeli
hatırlatıyor, “Sahip çık ki senin olsun”
mu diyordu bir nevi? “Karanlığı, iyi
düşünceler aydınlatır” mı demeye getiriyordu? Kendini izletmek için o kadar
alımlı serpiliyordu ki “Güzel düşüncelerle
dinç ve diri kalabilirsin” diyordu sanki. Karanlığın üzerine yürüyecek
cesaret ve azim biriktiriyordu düşen her tanesiyle.
Çok
mu ihtiyacımız varmış da bir kar yağışını hayranlıkla izleyecek, onu duyup
dinleyecek kadar hassaslaşmışız? Olur, olacaktır; insanlığın tarihi bu
çekişmelerle yazılmış, kaybetse bile mücadele edenlerle doldurmuştur
sayfalarını. 26 Aralık 1919’a kadar karanlıkken ateşle barut, yani Mustafa
Kemal ve arkadaşları nasıl halkla buluşmuşsa 27 Aralık’ı o ateşin şavkı
aydınlatmıştır. Zaman o zamandır; bizim payımıza ateşi harlamak, o aydınlığın
menzilini genişletmek düşer.
Anası babası madde sanki
Günümüzü
karartmaya, yerimizi dar etmeye uğraşanlar, tarihte olduğu gibi yine karşımıza
çıktı, ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Her defasında “Bu sefer becereceğiz” diye hamle
ediyor, insanlıklarından biraz daha kaybettikleriyle oturuyorlar gerisin geri.
Yağlı
is kirli düşüncelerini, buzul çağı gelse kapatamıyor. Anası babası maddeymiş
gibi insanlığı değil maddeyi yüceltiyor, koca küreyi o ruhsuzluğun içine
sürüklemeye, o uçurumdan ittirmeye çalışıyorlar. Doğanın tersine yürümekte
ısrar ediyorlar.
Sabahımız hep var
Arkadaşım,
biz karla ateşle konuşuyoruz, hazine sandığımızda altın, elmas değil gönül,
vicdan, şefkatten kavrulmuş insanlık taşıyoruz. Ne kadar uğraşsanız bu sandığı
koruyacak bir Adem evladını da hep bağrımızda saklıyoruz. Ateş olmaya
çalışıyorsunuz ama düşünceniz küçük, cirminiz kadar yer yakıyorsunuz.