29.05.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi
Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül, “Ankara, Türkiye’nin başkenti. Bundan büyük marka olamaz. Bu marka yeter
aslında. Bu markayı harekete geçirmek gerekiyor” diye başladı
konuşmasına. “Bütün Türkiye buradan idare ediliyor. Bütün önemli, stratejik kararlar
buradan alınıyor. Dolayısıyla Türkiye güçlüyse Ankara’da alınan kararlar
sayesinde güçlü” diye devam etti. Her başkentini seven vatandaşın,
özellikle her Ankara’yı seven Ankaralı’nın kulaklarına, tatlı bir nağmeydi bu
sözler. Uzun yıllar hasret kaldığı bir sahip çıkmaydı Ankara için. Uzun yıllar
ardı ardına kaybettiği markalarından, sonuncusuna sahip çıkma uyarısıydı. Belki de elde kalan sonuncuyla
başlayıp, eski markalarını geri kazanma uyarısı.
Uzun vadeli hedef
Bu sözleri
sarfettiği yer Şopping Fest (Shopping Fest) açılış töreniydi. Şopping Fest’in
Türkçesi Alışveriş Şenliği. ‘Ankara Alışveriş Günleri’ desek vatandaşlarımız
tarafından daha iyi anlaşılabilirdi belki. Konu alışveriş olunca ‘marka’
sözcüğü, tamamen ticari içeriğiyle algılanmış olabilir salondaki konuklar
açısından. Ancak defalarca okudum Cumhurbaşkanımızın sözlerini, ticareti aşan
bir içeriği olduğu izlenimi edindim. Öyle 24 günlük bir etkinlik için söylenmiş
gibi gelmedi. Daha fazlası vardı sanki içinde. Daha uzun vadeli çalışmalar
öneriyor, uzun menzilli bir hedefi işaret ediyordu sanki.
1 yılı aşkındır uyarıyorlar
Yaklaşık 1 yıldır bu
yönde açıklamalar ve uyarılar yapılıyor ancak bazı vekillerimiz tamamen
duyarsız, ilgilenmiyor, bazı yöneticilerimizse duymazdan gelip, bildiğini okuyordu.
Geçen yıl Mart ayında Meclis Başkanı Cemil Çiçek, “Kişiye göre işleyişler yapıyoruz, ilerisini hesaplayın, bir
ülkenin ne imkanı ne zamanı bu kadar kolay heba edilecek bir şey değil. Ankara’yla
övünüyoruz ama planlamalar, buna göre yapılmadığı takdirde sıkıntılar yaşıyoruz” demişti. Bilim
Sanayi ve Teknoloji Bakanı, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı, Savunma
Bakanı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, hatta Sağlık Bakanı, başta OSTİM
olmak üzere ziyaretlerde bulunuyor, sanayicileri ve Ankara’nın ileri gelen
girişimcilerini, yönetici ve
akademisyenlerini uyarıyordu. Yerli kaynakların, yerli üretim için biran önce
harekete geçirilmesini talep ediyor, yerli araba, yerli uçak, yerli tren gibi
hedefler bile koyuyorlardı.
Anlayan
anladı
Bir kısmı anladı, görevi üstlendi, gereğini yapmak
için çalışmaya çoktan başladı bile. Bir kısmıysa eski usul, üretim değil,
tüketim ekonomisiyle büyüme hayallerinden uyanamadı. ‘Yeni Türkiye’ tabiri, üreten
Türkiye’yi tarif ediyordu oysa.
Ankara Valisi, 6 ay önce ilk kez, ‘Ankara Milletvekilleri Bilgilendirme
Toplantısı’ düzenliyor, o günden bugüne 3 partiden 31 Ankara milletvekili
arasında, sahnede sadece ikisi görünüyordu; Aylin Nazlıaka ve
Levent Gök. Parti ve meclis koridorlarında kayıptı diğerleri. Türkiye
Cumhurbaşkanı, “Ankara, Türkiye’nin başkenti. Bundan büyük
marka olamaz. Bu markayı harekete geçirmek gerekiyor” diyor, kentin
oylarıyla koltuğa oturmuş vekillerden çıt çıkmıyordu. Acaba Ankara gibi,
Türkiye’nin gidişatından da mı haberdar değillerdi?