24.06.2014 Milliyet-Ankara Gazetesi
“Ağabey, bizzat Melih Gökçek’e mektup
yazacağım. Mavi masa falan olmuyor; form doldur diyor, e bekle, ne zaman cevap
verecek belli değil.” Çalıştığı lokantadan eve yetişme derdinde. Batıkent’te
bir lokanta bu. Batıkent’ten Ulus’a, oradan otobüsle Keçiören’e gidecek. Üstelik
lokanta, bu yüzden gece 9 buçukta, erken kapatmak zorunda kalıyor. 14 kişi
çalıyormuş, hepsi aynı dertten muzdarip.
Herkes memur değil
Çok
acar gazeteci olduğum için gittiğim her yerde soruyordum. Tunalı’daki, Kuğulu
Park’taki lokanta da aynı nedenle aynı saatte, erken kapatıyor. Sincan’daki,
Kayaş’taki de. Kızılay’dakilerin, yarım saat kazancı var, o da Batıkent yönüne
gidiyorlarsa. “Gece seferleri niye bitti”
diye sorup, devam ediyor “Herkesi memur
zannediyorlar, özel sektörde çalışanları düşünmüyorlar.”
Müşterisi
olduğumuzu varsayalım; yemeği yiyip, garsonla beraber koşa koşa eve yetişmeye
çalışıyoruz düşünsenize.
- Birader, sen yemekle
beraber hesabı da getir, metroyu kaçırmayalım.
- Ağabey, ne kadar
düşüncelisiniz, ağlamak istiyorum!
Niye araban yok?
Gece
seferlerinin asıl müşterileri onlar; garsonlar, komiler, otel personeli,
vardiyalı çalışan işçiler, AŞTİ’den binen-inen yolcular. Daha önce
Yenimahalle’de, saniyelerle kaçırdığı metronun arkasından ağıt yakan vatandaşı
anlatmıştım. Onunla beraber bineceği otobüsü de kaçırdığı için Karşıyaka’ya
yürüyecekti Macunköy’den. Gece ıssız oluyor oralar, cesaretine hayranlığımı
gizlemiştim.
Daha
sonra bu gece seferlerini gündeme getirince öğrendik ki Sincan’a yürüyenler,
AŞTİ’de sabahlayanlar, en yakındaki tanıdığına zoraki misafir olanlar varmış.
Gece muhabbetçilerini saymıyorum, onların talepleri, turistler de dahil, kayda
değer bulunmuyor pek. Araban yoksa muhabbet neyine, eğlenmek neyine a şaşkın. Gelen
de bir avuç zaten, paran yoksa Ankara’ya niye geldin a turist.
“Biz seni bırakırız”
Korka
korka gidiyordum, gece birileriyle yemeğe çıkmaya iyice korkar oldum. “Aman gece gelme gündüz gel” diyorum, “Niye?” diyorlar.
- Metroyu iyice erkene
aldılar, ne yediğimi ne konuştuğumu anlıyorum kardeşim.
- Ya biz seni bırakırız.
Çankaya’da
oturan adam, niye beni Batıkent’e bıraksın bir kere. Öte yandan “Ya bu herifle gece çıkma, Batıkent’te
oturuyor” biçiminde yayılırsa şanım, çok varmış gibi, askeri disipline
giren sosyal yaşamım tamamen bitti demektir. Bitti zaten.
“Köyde yaşasam yatsıyla yatar, sabah
namazıyla kalkar, tarlaya giderim” diyeceğim ama tarla olayımız yok bizim,
sorun orada. ‘Köy-kent’ dedikleri
böyle bir şey mi yoksa? Onu mu bilemedik biz?
Fayton isteriz!
Gece
seferlerinin en az sabah 2’ye kadar uzatılmasını, en geç 5-5 buçuk gibi
başlamasını, bütün bunları bilerek öneriyorduk. Nasıl bir sinyalizasyonsa
Sincan metro hattı kadar sürüyor yapımı, sefer saatleri geri çekilince mum
dikti yaşamımızın ortasına. “Ankara,
gece de yaşamalı” derken kıvırdık dizimizi oturuyoruz evde.