30.01.2018 Milliyet - Ankara Gazetesi
Metroyu, üst
geçitleri kullanmayanın anlayamayacağı, milyonlarca yolcunun, yayanın derdiydi.
Sabır taşlarını un ufak etmiş, aklı kilitleyen bir vurdumduymazlık destanıydı
başkentin yürüyen merdivenleri. Asansörleri de sık sık eşlik ederdi
kendilerine.
3 Temmuz 2010’du ilk
‘Yürü-me’yen Merdivenler’ deyişimiz
yürümesi gereken yürüyen merdivenlere. Bir ara ‘bekleten merdiven’, sonra ‘yürütülemeyen
merdiven’ derken en sonunda ‘illallah
merdiveni’ şeklinde ifade bulmuştu isyanımız. İlk yazıdan beri takan
olmayınca zamanla mizah sınırlarımızı zorlar hale gelmiştik bir yürüyen
merdivenle ilgili ne kadar yapılabiliyorsa. Ne dağcılığımız ne doğa
belgeselciliğimiz ne Mars’a gidilen çağda merdivene güfte yazarlığımız kalmıştı.
Şiir bile yazdık!
Hatta
Ümit Yaşar Oğuzcan’ın ‘Beni
kör kuyularda merdivensiz bıraktın’ şiirini güncellemiştik:
Derin
metrolarda merdivensiz kaldık
Öyle
yıkıldı ki umudumuz
Mars’tan
önce yeryüzüne hasret
Umursamazlığın
ilk basamağında takatsiz kaldık!
Münir
Nurettin Selçuk bu haliyle bestelese, oyun havası mı kantoyla mı hicvederdi
acaba?
Eh
bunca yıl yaza yaza oluşan birikimi, ‘Bir
Delinin Merdiven Günlüğü’ başlıklı bir esere mi dönüştürseydik acaba daha
iyi olurdu? Ruh hali o kadar yani; 5 buçuk milyonluk şehirde sözü edilmeyecek
şey, yıllara yayılarak edebiyat üretecek kadar zamanımızı almıştı. Tesellimiz,
şehircilik tarihine ve kent arşivine bir katkısı olurdu belki, şehir yönetimine
olumsuz örnek arayanı olursa hasından bulsun diye.
Ne durması ne tamiratı bitti yıllarca.. |
Neden yapılamıyordu?
Geçtiğimiz
yıl Büyükşehir Belediyesi’nin istek, şikayet ve öneri merkezi Alo 153 Mavi Masa
Hattı’na, bin 920 başvuru olmuş yürüyen merdiven ve asansörlerle ilgili.
Kendisine bağlı 173 engelli asansörü ve 44 yürüyen merdivenle ilgili 8 ayrı seyyar
ekip oluşturmuş Belediye. Her gün şikayetleri değerlendirip, çalışıyorlarmış.
E
oluyormuş işte!.. Yaşadığımız, duyduğumuz örnek olayları da anlatıyorduk,
özellikle yaşlı ve engellilerin karşılaştığı. Bizi de Alo 153’den ümidi kesen
buluyordu zaten. Daha önce ne engel oluyordu acaba yapmaya; tembellik mi kamu
hizmetine bakış açısı mı?
Bakın
göreceksiniz, bir süre şikayet edilmeyen aksamalar olacak. Şikayet ya da
önerilerin, karşılıksız kalmasına alıştırıldı çünkü Ankaralı. Duymaz,
dinlemezler, koltuk işgal etti çünkü yıllarca.
İyiye iyi denebiliyormuş
Daha
önce de belirtmiştik; hep olumsuz eleştiri yapmak, eleştirenin akıl sağlığı
açısından da iyi bir şey değil diye. İnsan güzel şeyleri de paylaşmak istiyor.
Ancak bir şehrin altyapısı ve temel hizmetleri sürekli aksarken güzel şeyler
söyleyince de bir garip oluyor; ‘dünyadan habersiz arpası bol’ durumuna
düşebiliyorsunuz. Sizden, ihtiyaçlarını seslendirmenizi bekliyor vatandaş.
İyisi
doğrusu yapılınca, ‘iyi-doğru’ da denebiliyormuş değil mi? Kamu hizmetlerine
duyarsız bakış açısı, tembellikle birleşmeyegörsün, Allah korusun bir ülkenin
başkentini, bir asır öncesinin bile gerisine götürmeye yetiyormuş şehircilik ve
insanlık açısından.