29.08.2017 Milliyet - Ankara Gazetesi
Milli
de olsa dini de olsa bayramlarımız tavsamıştı, takvimden tatil hesabı
yapıyorduk ‘bayram’ denince. Gereklerini yerine getirmez olduk. Yeni nesle
aktaramadığımız amacı, işlevi ve heyecanı boşlayıp, hızla uzaklaşıyorduk beraberlik
meydanından. Bu meydana gelmeyen yalnız kalır, yalnızın gücü kendi kadar olur,
unutmuştuk.
Hatta
daha ileri gitmiş, bayramları ayrıştırmıştık bu milletin bağrından doğdukları
halde. Siyasete, ideolojiye alet ettik, güç bölündü, zayıfladı, seyrekleşti birlik
meydanı. Bir toplumu bölmek için bulunmaz nimet, çatışma aracı haline
getirilmeye başladı.
Fırsatçılara fırsat olmasın
Taraf
oluşturmak için bayramlar arasında ayrım yapanlar, kendi bayramını siyasetin ya
da çıkarlarının kuyruğuna bağlayanlar, bağrımızı yakarken meydanı boşaltıyordu
göz göre göre. “Yapmayın” diyenleri duymazdan geldikçe ayrışma keskinleşmeye,
bayramın içeriği boşalmaya başladı. Öbürünün bayramını, beriki aşağılıyordu
kendisinden bağımsızmış gibi.
Milli-dini
bayram ayrıcılığının ölçüsü kaçtı, kendi tarihini inkar seviyesine indi yer
yer. Fırsatçılara gün doğdu, bu ayrışmayla milleti daha küçük dilimlere bölme
olanağı geçti ellerine. Elinden geleni artlarına koymadılar, elalem ülkelerinin
de damağı kamaştı, “Bu küçük dilimleri yutması
daha kolay olacak” diye.
Gücün ölçüsü bu meydandır
Yüzlerce
yıldır kutlayarak geldiğimiz doğa şenlikleri, dini bayramlar, milli günler,
kendini bu ülkeye ve millete ait hisseden herkesin buluştuğu birlik meydanıdır.
Nevruzu da kutlarız, Ramazan’ı da Muharrem’i de 1071’i, 1453’ü, Çanakkale’yi,
29 Ekim’i, 30 Ağustos’u da. Hangisini inkar etseniz, kendinizden eksilir. Unutulmuş
ve unutturulmuş günlerini de hatırladıkça güçlenir meydan.
Bu
günlerin hepsi, halk desteklediği için değer kazandı. Hiçbiri, bir kesimin
hanesine yazılamaz. Devletinin görevi de o günleri, bayramlarını, hakkıyla
yaşatmaktır halkına. Milletini, ayrım yapma zorunda bırakmak değildir. Siyasetin
etkisi, seçim değil, asıl bu meydanların kalabalığıyla ölçülür, bu coşkunun
yaşatılmasıyla güçlenir. O meydan ortadadır ve dini, mezhebi, kökeni, dili fark
etmeksizin herkes, o ortanın sahibidir.
Bilinçsizin işi değil
Bayramlar,
ayrımcıların, kaş yaparken göz çıkaran yöneticilerin, kraldan kralcı
bürokratların yönlendirip, şekillendireceği günler değildir, halkın, milletin
tutkalıdır. O tutkalı gevşeten, bizden değildir.
Bize,
ayrımcıların mumu sönene, bilinçsiz yönetici ve bürokratların sayısı azalana,
bayramlar ve önemli günler hakkıyla kutlanana kadar, sözcükleri evire çevire
yeniden aynı şeyi söylemek, hatırlatmak düşüyor. 26 Ağustos’ta 1071 Malazgirt
Zaferi’ni kutladık, yarın 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 95’inci yılı, 1 Eylül’de
Kurban Bayramımız başlıyor. Safları sık tutmaya, birbirine 3 yakın gün.