1 Şubat 2017 Çarşamba

DİKEY YAPILAŞMA MI YATAY YAPILAŞMA MI?



31.01.2017 Milliyet - Ankara Gazetesi


Mustafa Kemal de sözünü geçirememiş arazi ve emlak rantçılarına. Delik deşik edilmiş güzelim yaşanılası şehrin planları. Değişen bir şey yok, daha beterini yaşıyoruz, iyice zemberek boşaldı. Bütün şehircilik ilkelerini altüst ediyor, evler yığını, arapsaçı yollar ağı içinde yaşıyor, toplu taşıma fakiri trafikte tavuklar gibi arabaların önünden kaçışıyoruz. İnsan doğası ve toplumsal dokuya aykırı bir yaşam tarzına zorlanıyor, geleneği göreneği de kaybediyoruz yüce rant ilahının gönlü hoş olsun diye.

İşyerleri yüksektir
Dünyanın gökdelenli ülkelerine bir baksanız, ya arazisi yoktur Japonya’da Hong-Kong da olduğu gibi ya da nüfus çoktur Çin’de olduğu gibi. Ya da bazı ülkelerin gösteriş aracıdır; zenginlik ve teknoloji gösterisidir gökdelenler, kütlesel yapılar. Gelişmiş ülkelerde gökdelenlerin konut olarak kullanılmasını, New York gibi küreselci politikanın temsilcisi şehirlerde görürsünüz. Akıllı gelişmiş ülkeler, işyerlerini yüksek yapar ama konutları az katlıdır. Hatta vatandaşı, şehir çevresinde müstakil evlere yönlendirir mümkünse. Yaşam alanlarını, yeşil kuşakları gökdelene boğmazlar.

İnsan, doğayla vardır. Doğadan kopan insanın, insanlığı tartışılır. İnsan, insan gibi davranamayabilir özünden koparılınca. Öyle de oluyor zaten.
Büyük şairimiz Ahmet Muhip Dıranas’ın, Gavur Mahallesi’nden Atpazarı’na çıkarken esnafla sohbetini hatırlatmıştık 6 yıl önce. İkinci Dünya Savaşı sonrası, pazarın bereketi yok, esnafın şikayetine isyan etmiş, “Buhran. Her zaman her yerde bunu duyuyoruz. İnsanlar zehirli gazdan, 42’lik mermiden ve koleradan daha çok buhrandan korkuyorlar. Yeryüzünde, Allahı ‘buhran’ olan yeni bir din kuruldu. Ne İsa’nın ne Muhammed’in Allahı bununla baş edemiyor” demişti 1949 yılında Zafer Gazetesi’ndeki köşesinde.

Bir küçük değişiklik yapacağız ustanın cümlelerinde; “Yeryüzünde, Allahı ‘para’ olan yeni bir din kuruldu. Ne İsa’nın ne Muhammed’in Allahı bununla baş edemiyor.”

İnsan maddeye indirgeniyor
İnsanın yaşayamayacağı, insanlıktan çıkacağı şehri, ne için kuruyorsunuz o zaman? 2 bin 500 yıl önce Frigler’in, 2 bin yıl önce Romalılar’ın kurduğu Ankara, daha düzenli, yaşanılır bir şehirdi. Rant baskısı yine vardı ama 60-70 yıl öncesine kadar hala düzenli bir şehirdi başkent.

Şehir niye yaşanılmaz hale getirilir? İnsanın insanlığını bozmak için mi? Toprağa dokunamayan çocuklar yetiştirip, onu robotlaştırıp, maddeye indirgemek için mi?
Bu toplumun en önemli yapıştırıcılarındandı mahalle kültürü, şehirleri geçtik, ilçelerde bitiyor artık. Karşı komşumuzu, istesek de tanıyamayacağımız kadar yüksek binalara, gökdelenlere tıkılıyoruz. Küçük çaplı bir ilçe yaşıyor binada, hangi birini tanıyacaksınız. Baş edilemez kalabalığa, duyarsızlaşıyor sinirler. Mahallenin akrabalaşmış esnafı gidiyor, adını sorma gereği duymadığınız barkod okutan robotsu kasiyerleri geliyor toptancı zincir marketlerin. Eh, gökdelen de bir nevi insan toptancılığı...

Konu daha derin
Niye? Birkaç kişinin kazanç hırsı aşkına... Birkaç kişinin kazanç hırsı aşkına mı acaba sadece? İnsan doğasının, toplum dokusunun genetik yapısı, bu kadarcık bir şey için mi değiştiriliyor? Arazi sorunu olmayan bir şehrin ortasına konut niyetine gökdelen dikiliyorsa aslında bu, kazanç hırsını da aşan bir siyaseti işaret ediyor belki de; kalabalığın içinde zayıflatma ve yalnızlaştırma siyaseti.

27 Ocak’ta, bazı odaların ve çoğu uzman akademisyenin davet edilmediği biraz tartışmalı ‘Şehircilik Şurası’ başladı. Olsun, tartışmalı olsun; sessizlikten iyidir. Bu Şura’nın açılışında Bakan, Başbakan, Cumhurbaşkanı konuştu. 4 yıldır konuşuyorlar ama ne Cumhurbaşkanı ne Başbakan ne Bakan dinleyen, ne de devlet tanıyan bir yaklaşıma sesleniyorlar. Siyaset ya da konu diyelim, dikey ya da yatay yapılaşmadan çok daha derin yani.

Ne demişlerdi:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (Nisan 2013 - İstanbul):  “..Bizim metropollerimiz (büyükşehir) vardı ama o metropoller beceriksiz ve estetik dünyası olmayan, estetik ruhu olmayan ellerde adeta nekropole, yani ölü şehirlere dönüştü. Eskiden yeşilin içine, yeşille uyumlu yapılar inşa edilirken şimdi artık saksılarda çiçekler yetiştiriliyor.. Şuradan daha fazla rant elde edelim. Onun için emsali 1,5 değil, 3'e çıkaralım! Allah aşkına bu mantıktan vazgeçin.. Fevkalade bir hal olmadıkça bu tür yapılanmalarda gökdelenler dikilmemeli. ..insanoğlu toprağa yakın yaşamalı. Biz, çocuklarımızın rahat rahat inip çıkabileceği konutlar inşa etmeliyiz..”

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan (Eylül 2014): “..İmar mevzuatındaki problemler nedeniyle Türkiye’de dikey yapılaşma arttı. 2-3 katlı yapılara izin verilen bir bölgede, çok katlı binalara izin veriliyor.. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız’ın rol tanımının yeniden yapılması gerekiyor. Bakanlığın kendisine, düzenleme ve ülke genelinde harmonizasyonu sağlamak gibi bir misyon biçmesi gerekiyor.."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (Ekim 2014 – Ankara belediye başkanlarının ziyaretinde): “..Şehirlerin geneline, dikey yapıların hakim olmaması lazım..

Hiç yorum yok: