2 Ağustos 2012 Perşembe

PARKTAN BAHANE

31.07.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi

Ağğğlamak istiyorum Ankaralılar! Hizmet için, gerekirse göğüs göğüse vuruşur hale geldik çünkü. Düne kadar “hizmet” diye inleyen memleketin başkenti, “Vallahi olmaz, ben yapacağım” diye yarışan belediyelerin muharebelerini izliyor şaşkınlıkla. Hizmet vermek aşkıyla yanıp, tutuşan Büyükşehir ve ilçe belediyelerimizin, birbirine girişine şahitlik ediyoruz. Ne saadet yarabbim!

Hizmet muharebeleri
En son Batıkent İnönü Mahallesi’nde karşı karşıya geldiler. “Vay efendim bu parkı ben yapacağım, yok efendim katiyen bırakmam, en çok ben yapacağım” tarzında, polis nezaretinde, bir hizmet tartışması yaşandı. Daha önce de Çukurambar’da ve Kızılırmak Mahalleleri’nde yaşanmıştı benzeri. Daha daha önceleri, neler neler yaşanmıştı. Laf parklardan açıldı diye  iç bayıltan sayısız muharebelere girmiyoruz.

Mücadelesinden hizmete güç kalmadı
Ne oldu bu muharebelerin sonucu? Dünyanın en ilgiye muhtaç başkentlerinden birine sahip olduk. Hizmet verme mücadelesinden, hizmete gücü kalmıyordu belediyelerimizin. Aynı anda hem haklı hem haksız, kendine has, açıklanamayan koşulları vardı Ankara’nın. Yasalar karşısında aynı anda hem haklı hem haksız nasıl olunabiliyor, çözemedik yıllardır. Örneğin Akpınar’da, evler kayıyor ama hem Büyükşehir Belediyemiz hem de Çankaya Belediyemiz aynı anda haklıydı. Ama aynı anda haksız!.. Devletin göbeğinde, çukurda, bir adam kayboluyor, kaderiyle baş başa kalıyordu. Haklı ve haksız yoktu çünkü. Daha çözebilen yok bu muammayı. Çözsek yerimizde saymayı bırakıp, dünya başkentleri arasına karışmış olurduk zaten. Nasreddin Hoca yaşasa “Sen de haklısın Aliciğim” derdi!

Yürümeyen arabanın içinde
İnsan, iki ayağıyla araba kullanabiliyor. Yola göre, gaza ve frene basıyor hatta üçüncü pedal debriyaja bile yetiyor iki ayak. Ancak bir ayak gaza diğeri aynı anda frene basınca istop eder araba, yürümez. Ankara, bu yüzden yürüyemiyor. Yol almaya  uygun görev almıyor ayaklar. Yetkiler ve kurumlar, ortak çıkarlara uyumlu hareket etmiyor. Hele seçimler yaklaşırken iyice sert basılıyor pedallara. Yürümekte zorlanan arabanın içinde, oturuyoruz sessiz sedasız.

Yerel Yönetimler Yasası yolda. Yasaya ilişkin ilk duyumlar gelmeye başladı. Halimizden ders çıkarıp, ayakların yerini ve hareketini, iyi ayarlamak lazım. Mümkünse bu ülkenin başkentini, kollayıcı önlemler almak lazım. Cumhurbaşkanlarının, başbakanların, bakanlar ve milletvekillerinin yaşadığı kent, duramaz. Burası yürümezse ülke durur.

Sevinçten değil dertten
Ağğğlamak istiyordum Ankaralılar ama sevinçten. Parktan bir bahaneyle geldiğimiz noktaya bakılırsa ağlamaya devam ama  bıktığımız bir döngü başa sarmış, derdimizden ağlayacağız. İstop ettirilen bir arabada, yolculuk etmek zorunda bıraktırıldığımız için ağlayacağız. Bu kent hiçbir zaman hak etmedi ama ısrarla bu muameleye layık görüldüğü için!..

Hiç yorum yok: