5 Eylül 2012 Çarşamba

ÇANKAYA MUHAREBELERİ


04.09.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi


6 yüzyıl önce 1402’de aksak Timur’la Yıldırım Beyazid’in, Çubuk Ovası’ndaki Ankara Savaşı’nı idrak ettik. Ova olduğu için tam bir meydan savaşıydı. 1921’de Polatlı’da, Yunan Ordusu’yla Sakarya Meydan Muharebesi’ne girdik. O günden bu yana gelmiş geçmiş en çetin muharebe, 20 Yıl Savaşları gibi, Ankara Büyükşehir Belediyesi’yle Çankaya Belediyesi arasında icra ediliyor. Ankara’ya hiçbir yararı dokunmayan, 20 yıla yakındır süren, içi boş bir çekişme. En son Meşrutiyet Caddesi’yle Karanfil Sokağı birbirine bağlayan üst geçitin altına Çankaya Belediyesi tarafından yapılan, Büyükşehir Belediyesi tarafından yıkılan 6 metrekarelik çiçekliğe kadar inmişti seviye. Bildik çekişmeden Ankaralılar bir şey elde edemediği için, bu yöntemle idare biçimine “Hiç Hizmetler İdaresi’ demiştim. Seçim yaklaştıkça çekişme, yeniden şiddetleniyor.


Çukurambar’da hizmet aşkı
Bu muharebenin meydanı, duruma göre değişiyor sürekli. Yeni çatışma meydanı Çukurambar. Yenimahalle Belediyesi’ne bağlı Batıkent İnönü Mahallesi’nde de yaşandı ama Çukurambar Seymen Çim Amfi Park arazisindeki çatışma, açık ara öne çıktı şu aralar. Amansız bir Büyükşehir ve Çankaya Belediyeleri meydan muharebesi.

Çankaya park yapmak için çalışmaya başlıyor.. Büyükşehir,  Belediye Meclisi’nden ‘Bölge Parkı’ kararı çıkarıp, parkı  kendi yapmak istiyor.. Yapılan yıkılıyor.. Çankaya, park bölgesini kamyonlarla çevirip, yıkımı engellemeye çalışırken çalışmaya devam ediyor.. Onun kamyonlarını Büyükşehir kamyonları çeviriyor.. Sabahın 3’ünde kimliği belirsiz kişiler, parkı basıyor, yemeyip içmeyip, yıkıma kaldığı yerden devam ediyor. Ertesi gün Büyükşehir Belediye Başkanı, kimliği belirsiz kişiler muammasını aydınlatıyor, “Bizim ekip yıktı” diyor. Böyle hizmet aşkı, dünya yüzünde görülmemiştir. Aşkın ateşi, yine Ankaralı’yı yakıyor!

Hukuk devletine ters uygulama
Sabahın 3’ünde olup bitenler, ertesi gün çok normal bir açıklama gibi gazetelerin manşetinde yer alıyor. Aman neyse kimliği belirsiz değilmiş, belirliymiş. İçimiz rahatlıyor.

Şimdi efendim, yasaya aykırı bir durum varsa o ülkenin kolluk gücü, hukuk adamları vardır. Polis gelir, yasaya karşı gelen adamı gözaltına alır. Savcı, konuyu inceler, suç işlendiğine kanaat getirirse mahkemeye sevkeder. Hakim, suçluysa tutuklama kararı verir, cezasını çekmek üzere cezaevine gönderir. Suçu yoksa adamı, kendi evine gönderir. Bu düzenle idare edilen ülkelere, hukuk devleti denir.

Kişisel kanaatlere göre oluşmuş hukuk düzeni, Libya gibi aşiret devletlerinde uygulanır. Aşiretten aşirete değişir kurallar. Hatta işine geldiği gibi, saatten saate de değişebilir. Yaklaşık 90 yıl önce modern hukuka, 60 yıldır demokrasiye geçmiş ülkemizi, ‘hukuk devleti’ diye biliyoruz biz. Adaleti, devlet dağıtır, eline sopayı alan değil. O yüzden ürkütücüdür sabahın 3’ünde bir resmi kurumun, başka bir resmi kuruma tavrı. Türkiye Cumhuriyeti’nin 5 milyonluk başkentinde, hukuk düzenini devre dışı bırakan uygulamalar, düşünülemez. Kurumlarımız ve hukuk düzenimiz görevde, çözüm makamı yerindeyken.

AOÇ’un günahı ne?
Çankaya muharebeleri, particiliğin bu kente ve ülkeye verdiği zararlara en iyi örneklerden biridir. O semt, başka bir ülke sınırları içinde olsa sakinleri, daha az etkilenemezdi. Bu muharebe, Çukurambar’da, park bahanesiyle rayından çıkmak üzere.

Bir de bu park ve hizmet aşkı, şu soruyu da kafamın içinde çın çın yankılandırıyor: Parklar için çekişiyor, birbirinden büyüklerini yapmaya çalışıyorsunuz ama zaten bu iş için bağışlanmış Atatürk Orman Çiftliği’nde, niye aynı hassasiyeti göstermiyor, kıtır kıtır dilimlere parçalayıp, küçültmeye çalışıyorsunuz? Hazırı dururken olmayanın kavgasına giriyorsunuz. Bu yaman çelişkiler, aklı, mantığı zorluyor anne!

Hiç yorum yok: