19 Kasım 2016 Cumartesi

İŞTE DEMEK İSTEDİĞİMİZ



18.11.2016 Milliyet - Ankara Gazetesi


Televizyonda izleyince ‘cız’ etti içimiz; Vakıfbank Spor Sarayı’nın reklamı... Dokunaklı bir reklamla İstanbul Üsküdar’da açılan spor salonu, bize, Ankaralılar’a daha çok dokundu. Övünülecek böyle değerli bir tesisin açılışını bilmek, gençler için sevinirken öte yandan içini burktu Ankaralılar’ın.

Ortada bırakılan gençler
2012 yılının başlarıydı... Yaklaşık 1 yıldır Telekom, Tarımspor, SGK ve Emlak Toki, Ankara’daki voleybol alt yapısını feshetmiş, alt yapıdaki gençleri ortada bırakmıştı. En son Vakıfbank Ankara 3’üncü Lig Bayan Voleybol Takımı’nın kapanma haberi gelince konuyu köşemize almıştık. Kapanan takımlarla toplamda bine yakın gencimizi etkileyen kararlardı.

Banka merkezi İstanbul’a gitmişti zaten. Zamanın Vakıfbank Genel Müdürü Süleyman Kalkan kaygılarımıza ilgisiz kalmamış, bizzat 120 sporcu gencimizin spor yaptığı takımı, başka bir kuruma devretmeden kapatmayacakları güvencesini vermişti. Dediğini de yaptı; sevinsen mi üzülsen mi, başkentin gençlerine İzmir sahip çıktı, Temmuz 2012’de Karşıyaka Kulübü’ne devredildi takım.

Başka ile taşındılar
4 yıl sonra bu reklamı izliyorduk; 7 buçuk hektarlık alanda 30 bin metrekarelik 9 katlı, 2 bin kişilik, voleybol öncelikli kapalı spor salonuyla spor sarayının reklamını. Antrenman salonları haricinde açık 6 kulvarlı yarı olimpik yüzme havuzu, jimnastik salonu, serbest spor alanları, fitness ve spa merkezi, sauna, hamam, buhar odaları, kamp merkezi, konferans salonu, çocuk oyun alanları, basın çalışma merkezi ve 170 araçlık otoparkı vardı bu sarayın. Ankara’ya hiç yapılmayanın, çok fazlası yapılmıştı İstanbul’a.
Ankara'ya yapılmayan İstanbul'a yapıldı; Vakıfbank Spor Sarayı
Oysa Ankaralı gençler, salon bulamadığı için semt semt dolaştırılıyordu o tarihte, Vakıfbank dışında kapanan takımların ortada bırakılan oyuncularıysa aileleriyle başka illere taşınmak zorunda kalıyordu. Taşınıyorlardı çünkü aileler, çocuklarının yeteneğinin de o güne kadar verdiği emeğin de boşa gitmesini istemiyordu. Düzenlerini bozdular...

Buraya niye yapılmıyor?
Hak mıdır? O tesis de bizim tesisimiz, o gençler de bizim gençlerimiz ama iki şehir arasındaki tercih, şimdi bakınca adil midir?

Ankara spor camiası ve yazarları, yıllardır tesislerin yetersizliğinden, ihtiyacın çok altında kaldığından şikayetçi, dinleyen yok. Amatör kulüplerin, varolan tesislerin hali içler acısı. Son 5 yıldır ilçe belediyeleri el attı konuya ama yetmiyor. Koca ülkenin başkentinin bir uluslararası stadı yok, yapmak için yer konuşuyoruz yıllardır. Efendiler, 5 milyonu aşmış bu kentin 1 milyonu öğrenci, 3’te 2’si genç nüfus. Olabilen, buraya niye yapılmıyor?

Başkentliği lafta
Demek istediğimiz budur yıllardır; insan öncelikli bir şehir değil çünkü artık Ankara. Başkentliği de lafta. Bakın, Boğaz’ın iyotu kafa açıyor herhalde, Ankara’da büyüyen resmi ve özel kurumlar merkezini İstanbul’a taşıyınca zihni açılıyor. Kireçlenmiş ve küflenmiş bürokrasiden kurtulan, arkasına bakmadan başkenttekini de alıp gidiyor.

O tesis de gençler de bizim ancak spor sarayı, anlatmakta çaresiz kaldığımız başkente yapılan muamelenin, iç burkan çok açık örneklerinden biri olmuştur aynı zamanda.

Bir kitap: Çevresini Arayan Ankara
Çağdaş, planlı, doğal ve tarihsel çevresini korumuş, yaşanabilir bir başkent için 25 yılını şehir ve bölge plancılığına, 20 yılını hala devam ettiği üniversite hocalığına veren bir tecrübenin eseri ‘Çevresini Arayan Ankara’. 40 yıllık Ankaralı Prof.Dr. Mehmet Tunçer hocamız, Ankara’yla ilgilenenin de ilgilenmeyenin de çok şey öğreneceği, güncelliğini yitirmeyen makalelerini toplamış. Şehirleşmeyi anlamak isteyene, bir arşiv ve danışma kitabı...

Hiç yorum yok: