12 Temmuz 2010 Pazartesi

KOKUSU KAYBOLAN KENT

10.07.2010 Milliyet-Ankara Eki

Bakanlıklar’da yürürken Ankara kokardı. Meclis ve çevresi Ankara kokardı. Ulus, Meydan’ı ayrı, Eski Meclis’ten aşağı doğru ayrı, Bentderesi ve Kale tarafına doğru ayrı kokardı. Cebeci’den Ulus’a eski mahallelerde, Hacıbayram, Samanpazarı, Gar hatta bit pazarı ve Tunalı’da, Ankara’ya has bir koku vardı.

Bir histir ama koku gibi gelir bana. Yapay olmayan, insanın içine işleyen bir his. Başkent olmadan önce yokluklar, olurken acılar yaşayan, olduktan sonra yüreğimize, aklımıza ışıklar saçan bu kentin, tecrübeleri kokardı. Olgunlaşmış, derin kişiliğini hissederdik.

Kale’de, bitmiş imparatorluklara ev sahipliğini, yıkık duvarlarından anımsardık. Eski Meclis’in Arnavut kaldırımlarında, dünyaya şapka çıkarttıran adamların adımlarına basardık. Yeniyle eskiyi kıyaslar, ikisinin de kıymetini ayırt ederdik. Kentin ya da binaların değişmesi, yenilenmesi önemli değildi; hepsine sinen olgunluk ve kendine güveni önemserdik.

15-20 yıl önceye kadar alıyordum ama artık zorlanıyorum; azalarak kayboluyor bu koku. Bazı yerlerde kaybolmuş. Evrimleşme değil, olsa olsa bozulmadır bu. Yanılsam keşke!

Neden Kayboluyor
“Ne bozmuş, nasıl bozmuş olabilir?” diye düşünüyorum. Eski Meclis ve komşularını, neredeyse ezercesine yükselen kaldırımlar, suçlanabilir mi acaba? Ya da Kale içinde, evlerin içine akarcasına ve ev sakinlerinin kulaklarından çıkarcasına dökülen asfalt? Onarılıp, yenilenmiş birkaç konağın ya da resmi binanın, örümcek ağı gibi yayılan, sarkan kabloların arasından görünüşü de olabilir. Apartman yüksekliğindeki kavşakların, eski binaların pencerelerinden girip, arkasından çıkmadığı kalmış. Kişiliksiz, çirkin binaları, tarihin içi dışı demeden her yere sokuşturmanın da etkisi olabilir. Yarı tarihi kalsaymış. Tarih, lafta kalmış!

Ankara, kişiliğini oluşturan değerlerine kıydığı için kokusunu kaybediyor, yenilendiği için değil. Kişilikli, kendine güveni tam olan bir kent, üçüncü kez kendi simgesini değiştirir mi?

Dünyayı dize getiren adamların, çorak bir arazide yeşerttikleri başkent, kişilik bunalımı yaşıyor. Üstüne kurulduğu tarihi ve değerleri koruyamadığı, kim olduğunu unutmaya yüz tuttuğu için.

Ulus Ruhu
Ulus Meydanı’ndaki ruhu, nereye taşıyabiliyorsak eski, yeni demeden orası Ankara kokacaktı. Ankara, değişimi ve yenilenmesini, bu ruhun kılavuzluğunda devam ettirecekti. Ruh şaşırıp, kişilik bozulunca, herkes kendi meşrebince koku yakıştırıyor.

Olmaz Ankaralılar olmaz! Metro’da cilt cilt kitap okuyan memurlar ve tomar tomar kağıtlardan derslerini çalışan öğrenciler, eğer memur ve öğrenci kenti Ankara, kimliğini kaybediyor ve siz izliyorsanız okuduklarınız, metroda boş zaman doldurmaktan öteye geçmiyor demektir. Dünya’da, tarihine sahip çıkılacak ender başkentlerden birinde yaşıyorsunuz, anımsayınız!

Önce Ulus, sonra ruhu geri gelmeli. En ücra köşesine ya da en yeni semtine yine Ankara kokusu sinecektir. Başkent, sakinlerinin sahiplenmesiyle yeniden kendini bulacaktır. 

Son cümlelerimi söylerken cetvelle tahtaya vuruyordum, kusura bakmayınız! Yeni bir devlete ve cumhuriyete ev sahipliği yapan başkentinize, duyarsız kalmayınız.

Hiç yorum yok: