19 Temmuz 2010 Pazartesi

RENKLİ ÇAPA

17.07.2010 Milliyet-Ankara Eki

Ankara adının, çapadan geldiği söylenir. Bildiğiniz gemi çapası. Başka seçenek yokmuş gibi anlatılıyor bazı yerlerde. Ankyr, Anchor, Anküra, Ankara demişler. En yakın deniz 270 kilometre uzaklıkta ama adı çapa olan bir kent!

Kenti kuran ya da adını koyan hala tartışmalı. Öncelikle Frigler ve Galatlar’dan şüpheleniliyor.       
-->Frigler, milattan önce 8. Galatlar, 3. yüzyıla denk geliyor. Galatlar, Mısırlılar’la yaptığı savaştan zaferle çıkınca, düşman gemilerinin çapalarını zaptetmişler. Zaferin simgesi olarak hatıra diye aldıkları çapaların adını, yeni kuracakları kente vermişler. Frig Kralı Midas’ın kurduğuna ve kente adını verdiğine inananların açıklamaları, karışık biraz. Tarihi kayıtlarda, Midas’ın icat ettiği ve Gordion’daki Zeus Tapınağı’nda bulunan bir çapadan bahsedilir. Oysa çapa, aynı zamanda, çengelli iğne anlamına da gelir; Frigler’in, ‘fibula’ dediği.
Frigler’i neyle simgelersiniz diye sorulsa eminim bütün tarihçiler, ‘fibula’ der. Bir çengelli iğneden öte süs, takı, mücevher gibi kullanılmış, simge olmuştur. Ankaralı modacıların, keşfetmesini bekliyor!

Ank
Bir de Hint-Avrupa dillerinde, ‘kıvrıntı’, ‘çengel’ ya da ‘kıvrılmış kol’ anlamına gelen ‘ank’ kökü var. Ya Kale ile Ankara Çayı’nın, coğrafi durumuna işaret eder ya da bu çengel, eski bir Anadolu tanrısı olan ‘Men’in omuzlarındaki ‘hilal’e benzetilmektedir(1). Rivayet çok ama nihayetinde ille de bir çengel ya da çapa var.

Şimdi eğer gemi çapası olduğunu düşünürsek Galatlar’ın, müthiş bir espiri yeteneği olduğunu da kabul etmeliyiz. En yakın deniz 270 kilometre uzaktayken kente koydukları isme bakın! Sonradan gelenlerin bu isme dokunmamasını, muzipliğin devamı olarak düşünebiliriz. Zafer, Galatlar’da, derin bir iz bırakmış olabilir ama günümüzde, muzip bir kent adına sahip olduğumuzu düşünüyordur bilmeyenler.

Frigler’in başkenti Gordion’dur. Her ne kadar tarihte fazla sahiplenmiş görünmeseler de Ankara’ya, en değerli icatları ‘fibula’ demeyi tercih etmeleri daha mantıklı olmaz mıydı? Ankara sözcüğünde, ‘fibula’yı çağrıştıran ne harf görüyor ne de ses duyabiliyorum ben.

Ankara adına yönelik tezler arasında tarafsızlığımı kaybedip, ‘ank’ kökünden türeyen ‘çapa’, ‘çengel’ yaklaşımına göz kırpıyorum ben. İster coğrafi konumu simgelesin ister tanrı ‘Men’in omuzlarındaki hilali; Ankara, ‘ank’ köküyle Frigler ve Galatlar’dan daha eskiye giden bir isim olmalı. İddiamı, birçok kurulan ya da çöken imparatorluğun, Ankara’yla kesişen kaderine dayandırıyorum.

Terazi
Ankara, beyliklerin, krallıkların, imparatorlukların, terazisi gibi bir kent. Kararları ve idareleri tartıp, tam kilosunu söylüyor. Yanlış karar ve idareler, geç anlaşılsa bile, mutlaka Ankara’da karşılığını buluyor. Kale’nin sarp kayalıklarını sabırla tırmanamayan, düşüyor. Belki de Asya’ya açılan kapı, hala Ankara’dır!

‘Çapa’, her zaman tarihi ve renkli olaylara takıldı, başrolü paylaştı. ‘Çapa’ya takılan boşbalon hayalperestler, sönmekten kurtulamadı. Çengeli taktı mı, ince söker. Binlerce, yüzlerce, onlarca yıl, söküğünü fark etmeyenler vardır.

Ankara’yı, ‘gri’ bir kent olmakla küçümseyenlere anımsatmak için.. haftaya devam edeceğiz.

(1) Küçük Asya’nın Bin Yüzü: Ankara, s. 34.

Hiç yorum yok: