2 Şubat 2011 Çarşamba

MEDENİYETİN SOKAKLARI


01.02.2011 Milliyet-Ankara Gazetesi

Çok soğuktu. Gazeteye 50 metre yürüdüm, soğuktan gözlerim yaşardı. Böyle soğuklarda dedelerimizin, ninelerimizin ağzından eksik olmayan “Allah, olmayanın yardımcısı olsun” sözleriyle büyüdük. Bu temenni cümleleriyle yetinilmezdi tabii, mahallenin, sokağın mağduruna sahip çıkılırdı. Resmi kurumlar, yardım kurumları ilgilenmiyorsa ortalığa reklam edilmeden mahalleli sahip çıkardı. Kalacak yer, yemek, yakacak, giyecek ihtiyacı sessizce paylaşılır, yardım edilirdi. Mahallenin ‘vicdan ölçer’i, delisi dahil, gözetilirdi zorda kalan.

Şımarık medeniyet
Zamanla annelerimizin, babalarımızın ağzında, “Allah sokakta kalanın yardımcısı olsun” sözlerine dönüştü. Olmayan, sokağa düşmüştü artık. Zenginleşme, ilerlemenin, medeniyetin göstergesi sayılıyor, ‘Bilgi, Teknoloji Çağı’nı yaşıyorduk. Yalnız bir şey, insanlığımızı, vicdanımızı törpülüyordu bu çağda. Zenginlik mi, teknoloji mi, gereksiz, yanıltıcı bilgi mi, kestirmek zor. Çocukluk terbiye ve görgümüze ters bir medeniyetin kucağına itiliyorduk; bireyselliği yücelten, ‘kendini kurtar arkana bakma’ medeniyeti. Hepimiz bu çarpıklığı ve şımarıklığı yaşıyoruz, o yüzden uzatmıyorum.

Evsiz ve kimsesizler nereye?
Gözlerimi yaşartan soğukta, gazetenin önüne geldiğimde birini ikna etmeye çalışanları gördüm. O soğukta, sokakları aşağı yukarı arşınlayan bir vatandaşımız, Evsiz ve Kimsesizlere Hizmet Aracı’nın başında görevlilerle pazarlık ediyordu. Alışık olmadığı için başına gelecekleri öğrenmek istiyordu. 23 Kasım’da, Vali Alaaddin Yüksel’in emriyle evsiz ve kimsesizlere yönelik başlatılan çalışmaya canlı şahitlik ediyorduk. Haber, gazetemizin kapısına gelmişti. Saçı başı dağınık, kıyafeti dökülen, rahatsızlık derecesinde kuruntulu vatandaşımız, sonunda ikna edildi ve arabaya bindi. Sonra?

Sonra Valiliğin anlaştığı otellere götürülecek, önce banyosunu alacak, tıraş olacak, temiz elbiselerini giyecek, sıcak yemeğini yiyecek, muayene edilecek, bir rahatsızlığı varsa hastaneye sevk edilecek, yoksa televizyonun karşısında kurulup, sıcak odanın rehavetiyle derin bir uykuya dalacak. Bir iş sahibi olana ya da yakınları gelip, sahip çıkana kadar Valiliğin misafiri olacak. Üç öğün yemek verilecek, çamaşırları yıkanacak, bakımı yapılacak, insanlığına kavuşup, insafla buluşacak. Erkekler Maltepe Köprüsü’nün altında, kadınlar AŞTİ’de sürünmekten kurtulacak.

İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü ile Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Müdürlüğü, şu ana kadar bu çalışmayı başarıyla götürdü. Şimdiye kadar 376 kişi misafir edildi. Henüz 11’i kadın, 112 kişi yararlanmaya devam ediyor. 10 kişi, iş sahibi olmuş, bazıları ailelerine kavuşmuş. Değişik illerden telefonlar geliyormuş Valiliğe; “Bu kışı orada geçirebilir miyiz?” diye.

Kanıksamayın, görün
Her sokakta soğuktan, açlıktan ve pislikten ölüm haberi, soğuk bir bıçak gibi saplanır yüreğime; “Milyonluk kente, bir sen fazlaymışsın!” derim. Büyüklerimizin terbiyesiyle yoğrulan vicdanım, o soğuk bıçakları tek tek taşır unutmadan. Dünyanın en fakir ülkesi olsanız bile, tok komşunuza düşer yardım etmek. Tok ülkede böyle ölüm, basiretsizliğe, beceriksizliğe işarettir. Vicdan yoksa insanlık ölür.

Alaaddin Yüksel’e ve emeği geçen yetkililere, yüreğimi soğuk bıçaklardan, medeniyet sokaklarını, vicdansızlıktan korudukları için teşekkür ediyorum. Bu yazıyı güzelleme olsun diye değil, soğuktan, açlıktan ve pislikten ölen çaresizleri, kanıksamayın aksine artık görün diye yazıyorum.

Hiç yorum yok: