26 Mayıs 2012 Cumartesi

KÜSKÜN DOST AKKÖPRÜ

25.05.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi

Anadolu Selçuklu Sultanı Birinci Alaeddin Keykubat, bir arabulucu gibi, Çubuk Çayı, İncesu Deresi ve Hatip Çayı’nın birleştiği noktaya yaptırmış Akköprü’yü. Bu yıl 790 oldu yaşı. Ne yaşına ne de hizmetlerine saygısız, önünü, berisini doldurduk; haşmetini gizleyip, gözlerden uzak, sessizce ölmesini bekliyoruz şimdi. Taşı kırmızı, yakıştırması ak, bahtı kara Akköprü!

Yalnız komşu
Bahtı kara Eski Kızılay Binası gibi. Onu, çocukken öldürdük. 1929 yılında kurulan Eski Kızılay Binası, 1979 yılında, daha 50 yaşındayken yıkıldı. Taşları, toz oldu. Akköprü dedesi, çok ağladı arkasından. Taşhanlar’a, Belvü Palaslar’a, Karpiçler’e, ne hanlara hamamlara, mescitlere, konaklara ağladı yüzyıllarca. Birkaç akranı mescitle cami, birkaç çeşme, bedestenle han kaldı yarenlik. Eskiden görüşürlerdi, şimdi bir benzinlik, bir yüksek yol, bir de alışveriş merkeziyle komşuluk ediyor. Artık arkadaşları görünmüyor uzun boylu binaların arkasında. 3 soğuk komşu arasında, hiçbiri yüzüne bakmayan.

6 ton 2 gün 60 metre
Evvelki gün çıkan bir haber yüzünden, hepsi gözümün önünden geçti. “Avrupa tarihindeki en büyük yer değiştirme projesi” diye sunuldu haber. İsviçre'nin Zürih kentinde, 122 yaşındaki bir bina, olduğu gibi yeni yerine taşınmıştı. Demiryolunu genişletirken kıymamış, 6 bin 200 tonluk binayı, 2 günde, 60 metre ileriye taşıyıvermişti adamlar. Bina da bina olsa Taşhanlar’ın, Belvü Palaslar’ın, Karpiçler’in yanında. Öyle dememiş, tarihlerine sahip çıkmıştı İsviçreliler. Görünce Akköprü dedenin hüngür hüngür yaşları, derelere, çaylara süzüldü kemerlerinden.

Sanki
Kervanlar, Bağdat’a selam salsın diye yapılmamıştı sanki.  Yüzyıllarca damatlar gelin almaya, genç kızlar gelin olmaya onun bağrından geçerek gitmemişti sanki. Davul zurnalı sünnet alayları, neşesini onun başucunda dönmemiş, hacılar, onun bağrından uğurlanmamıştı sanki. O bağra, Seymenler diz vurmamıştı sanki. Kınalı kuzular, peygamber ocağına, kucağından yolculanmamış, Ankara’ya vali olan, ilk onunla tanışmamıştı sanki. Çaylar, dereler gibi, insanların da arasını bulan Akköprü, sen olmamıştın sanki.

Acına da yaşlarına da ortağım
Hergün metroyla önünden geçiyorum. Ortasından sırt vermiş, kenarları çökük kaşlarınla hüzünlü insan gözlerine benziyorsun. Kıymetbilmez bir bacaksızın oyuncağı olmuş, başedemiyorsun. Bütün olgunluğun, bilgeliğin ve engin sabrınla acımasızlığa katlanıyorsun. İçin için inlemelerini, ne sağır Ankaralılar ne de devlet duyuyor. Vefasızlığımızı yüzümüze vurmadan, 7 kemerli gözlerinden akan yaşları, Ankara Çayı’na karıştırıyorsun.

Taşı kırmızı, yakıştırması ak, bahtı kara Akköprü! Bir gün acına da yaşlarına da ortak olduğumu sana söylemek istiyordum.  2500 yaşındaki Ankara Kalesi’nin omzunda kolum, derdiyle ağlaşırken yine seni gördük. Aç kemerlerini biraz çünkü Hatip Çayı’ndan doğru küskün Ankara Kapısı, yaşlarımız, sana da akıyor artık!

Hiç yorum yok: