25 Eylül 2013 Çarşamba

KARGAŞA KALESİ


20.09.2013 Milliyet-Ankara Gazetesi



Üçüncü yazını da bitirdi, kargaşası bitmiyor. Üçüncü yazdır gelen turisti, geldiğine pişman ediyoruz. Pişman olanlara, hoş bir hafta sonu geçirmek isteyen Ankaralılar da dahil. “Ne yapalım?” diye soranlara Kale’yi, Hacı Bayram’ı, Hamamönü’nü öneriyorum ama Kale’yi gören şaşkınlığını ve şikayetini paylaşmadan edemiyor. 3 yıldır toz toprağı bitmedi. Altyapı çalışmaları uzadıkça uzadı. Altyapı bitmeden başlayan, önlem alınmadan gelişigüzel yapılan bina tadilatları, patlayan su boruları, kopan elektrik kabloları, önce mahalle sakinleri ve esnafın, sonra ziyaretçilerin burnundan getirdi. Getirmeye de  devam ediyor. Bu plansızlığın devamı halindeyse Ankara Kalesi’nin adını değiştirmek gerekiyor; “Kargaşa Kalesi” diyelim olsun bitsin. Gitmek isteyen, daha adını duyunca  nereye gideceğini bilir böylece.



“Kale, aynı Kale” dedirtmeyin
Köşemizi takip edenler, neredeyse 3 buçuk yıldır Kale’yi yakından takip ettiğimizi de biliyor. Laf olsun diye değil, Ankara’nın üzerine oturduğu hazine sandığını bir an önce keşfetmesi gerektiğine inandığımız için Kale’nin üzerinde gözümüz. Aynı biçimde Hamamönü’nün, Hacı Bayram’ın da üzerinde. Daha Yahudi Mahallesi, İsmetpaşa, Bentderesi, Kayabaşı, Anafartalar, Gar’a kadar uzanan tarihi güzergah sırada. Termal, sağlık, eğitim, doğa turizmlerine yönelik planlar var ama Ankara’da turizmi, bu bölgelerin düzenlenmesi başlatacak. Turizmin kilidi, başta Kale olmak üzere, bu bölgedir. O yüzden üçüncü yıldır Kale sokaklarında yeni bir gelişme göremeyip, toz toprakla karşılaşan ziyaretçileri, daha dikkatle düşünmeliyiz. “Kale, aynı Kale” dedirtmemek lazım. Bu arada 3 yıl aynı kazılmış sokağı kapatamayana da yan gözle bakarlar.



Plansız ve önlemsiz yürüyor
Kale’deki altyapı çalışmaları geciktiği gibi bir de kargaşa içinde yürüyor. Sokakları sözde trafiğe kapalı ama yayaları yıldıracak sıklıklıkta, vızır vızır işliyor arabalar, inşaat kamyonetleri. Tabii ki eğer bundan sonra eski Ankara evlerinde onarımlar ve düzenlemeler yapılacaksa inşaat olacak. Ama boş arazide yapmıyorsunuz ki inşaatı. Hem yerleşim hem ticaret hem turistik tesisler var çevrede. Planlayacaksınız, güvenlik ve temizlik önlemlerini alacaksınız. Bundan sonra belki 10 yıla yayılacak bu çalışmalar, iş, turizm ve inşaat bir arada yürüyecek. Denetleyeceksiniz. Tadilatını yapan, Kale’nin sahibi olmayacak.


Kale’nin sahibi olmuyorsunuz
Geçtiğimiz hafta editörüz Ömür Ünver’in haberindeki fotoğrafa bakıyorum. Bina tadilatı bitmiş, Kale Kapısı’nın tam girişindeki duvarın üzerine, 'Bursa Evi' diye kocaman tabelayı çakmışlar. Ankara’da, hem de simgesi Kale’de, Ankara Kalesi yazsa kızar insan, ‘Bursa Evi’ni dikmiş bayrak gibi. Oh bir de direkleri çakıp, arasını camla çevirip, seyir terası da yapmışlar mı Kale duvarına? Tarihi eser değil, Gölbaşı iskelesi sanki. Sonra arkadaşımızın haberi üzerine belediye görevlileri kaldırdı tabelayı. Bu cesareti ya da  denetimsizliği kutlayamayacağımıza göre, eleştiriyoruz. Bu arada o binanın içinde asansör olduğu geldi kulağımıza, tarihteki ilk asansör Ankara Kalesi’ndeymiş demek. Yeni yapmamışlardır herhalde, eskisini onarmışlardır mutlaka!


Kale’de, bir şeyler oluyor ama iyi mi oluyor daha kötüye mi gidiyor, tam kestiremiyoruz şimdilik. Plansızlık, başıboşluk ve denetimsizlik ürkütüyor çünkü. Kale için “Hazine sandığı Ankara’nın” diyoruz ama kıymet bilmeyene, konserve kutusu, teneke görünüyor anlaşılan.

Hiç yorum yok: