15.07.2014 Milliyet-Ankara Gazetesi
3
hafta oldu olmadı, Milliyet Gazetesi’nden duyduk ilk; ‘bonzai’ diye uyuşturucu bir madde varmış. Bursa’nın Meydancık
Mahallesi’nde, leblebi tozu gibi hatta leblebi tozu fiyatına satılıyormuş. 3
haftada çığ gibi arttı haberler. Meğer Türkiye’nin her yanında hızla
yaygınlaşıyormuş da ucunu Bursa’dan vermiş.
İlk 6 ayda 26 kat artmış
Sadece
2013 yılı ile 2014 yılı arasındaki fark, daha 2014’ün yarısındayken 4 katına
çıkmış. 2013’de Türkiye çapında 3 kilo bonzai ele geçirilirken 2014’dün ilk 6
ayında 26 kat artmış, 150 kilo ele geçirilmiş. Ürkütücü bir yaygınlaşma hızı. Grip
olsak bu kadar hızlı yaygınlaşırdı herhalde. Grip bir haftada geçiyor ama bu
bonzai laneti, can alana kadar bırakmıyor yakayı. Hem de kısa sürede alıyor.
Kısa
sürede çünkü diyelim kullanıcı 6 ayda eroin bağımlısı oluyorsa bu bonzai laneti
15 günde alışkanlık yaratıyormuş. Ucuz ve kolay ulaşılabilir olması nedeniyle de
bir başka uyuşturucunun bağımlılık süresinde can alacak dozlara ulaşıyor. Alana
kadar da kullanıcının ailesini ve çevresini canından bezdiriyor, dağıtıyor. O
çevreye bomba atsanız bu kadar yıkıcı etkisi olur ancak.
Ayrıca
bu bonzai melaneti, çoktan derine inmiş, kanser gibi hızla gençliğe sıçramış. Biz
“Ne oluyor?” derken sadece 1 haftada
Ankara’da, bonzai kullanan 2 gencin ölüm haberini aldık. 2014’ün ilk 6 ayında
Ankara’da ele geçirilen bonzai miktarı ise 13 kilo. Yani Türkiye’de ele
geçirilenin 10’da 1’i.
Lav
gibi gürüldeyen gençlik
Tabii
ki uyuşturucu belası bonzaiyle başlamadı ancak ucuzluğu, kolay ulaşırlığı ve
hızlı etkisiyle yeni bir sıçrama yaptığına dikkat etmek lazım. Ayrıca koca koca
adamların aklı var, tecrübesi var günahı boyunlarına yalnız gençleri kandırmak
da özendirmek de kolay. Onlara, böyle şeylere özenmeyecek uğraşlar kazandırmak
ve kandırılamayacak erken eğitimi vermek zorundayız. “Ümitsiz gençlik yetiştiriyoruz” diyorduk, en kolayı da onları
kandırmak işte.
“Gürüldeyen gençlik” demiştik biz
onlara. Taşan enerjilerinden değil kızgınlıklarından, yer altında patlamaya
hazırlanan lav gibiler.
Kızgınlar
Önce
dengesi bozulmuş, adaletsiz eğitim sistemine kızgınlar. Devlet okullarındaki
kalitesiz eğitim nedeniyle bir gelecek göremediklerine kızgınlar.
Parası
olmadığı için üniversite kazanmanın tek şartı haline getirilen dershaneye
gidemediklerine kızgınlar.
Okul
yıllarını, hayata hazırlanmak yerine üniversiteye bile değil sınavına
harcadıklarına, bu yolda kurban edilişlerine kızgınlar.
Sınavlarda,
birilerinin soruları dağıttığını duyunca, onca yıl parasını da gözünün nurunu
da boşuna akıttığına kızıyorlar.
Hele
okulu bitirip, el elde baş başta kalınca, bir de iş başvurusundaki mülakatlarda
kıyak geçildiğini öğrenince… Çok kızıyorlar.
Devletine
yöneliyor kızgınlıkları. Bu ülkeden ümit edecekleri bir şey kalmıyor. Liselere,
ortaokullara, çoktan indi bu ruhhali.
“İnsanoğlu, ekmeğini taştan çıkarır”
deyince lapacılarla kendilerini kıyaslıyor, “Adalet neresinde bunun?” diyen isyanları bizzat kulaklarımıza titriyor
sesleri gibi. Adaletsizlik duvarının önünde, onu aşma ümidi taşımayan gencecik
insanlar bekliyor.
Seçenek üretmeliyiz
Laf
olsun diye “Gürüldeyen gençlik”
dememiştik; özellikle gelir seviyesi düşük ve bir kapan gibi kısıldığı çevreden
kurtulmak isteyen çocuklara ve gençlere, seçenek yaratılmasını önermiştik.
Öncelikle devletin, meslek okullarını derhal güncelleştirmesi ve doğru
planlamayla bu gençleri yönlendirmesi gerektiğini söylemiştik. Başka
yollar da var, onları da tartışalım ama mutlaka seçenekler üretmeliyiz; gençlere
ümit olacak seçenekler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder