24 Temmuz 2014 Perşembe

SOKAKARASI ESKİ ANKARA



18.07.2014 Milliyet-Ankara Gazetesi

Eskiyi sevmiyor bizim millet. Tarihine el sallar, yarına yüz vermez, anı yaşar. Bir toplum yeniliğe açık olur ama tarihini, eserlerini yok edecek kadar da olmaması lazım. Sonra gidip elalemin yazdığı kitaplardan kendi tarihini öğrenmeye, başka ülkelerin yüzlerce, binlerce yıllık eserlerini, oralarda gezmeye çalışır. “Biz, burada oturuyorduk” dediği yerde çatlasa 15 yıllık apartman ya da işyeri vardır. Üstelik yıkılmış, yeniden ve yeniden yapılmıştır. Çocuğunun bile anıları kalmamıştır.



Teneke merdivenli Suluhan

Bu hafta söyleşi için gittiğimiz Ulus’ta, bir kez daha yüreğimiz hopladı. Posta Caddesi’nden (yeni adı Şehit Teğmen Kalmaz Caddesi) Çerkes Sokak’a ineceğiz, Suluhan’dan inelim dedik. Suluhan, 500 yaşlarında bir han. Harabeyken 1971 yılında başlayıp 1984 yılında biten 13 yıllık bir tadilattan geçmiştir. Daha inmeden, merdiven başında pancar motoru gibi homurdanmaya başladık. Tarihi taş hana, hala teneke merdivenlerden iniliyor. 1984 yılında geldiğimde, merdivenlerin geçici olduğunu düşünürdüm. Değilmiş. Ankara’da taş bitmiş, tenekeye dayanmışlar demek!



Beyaz plastik sandalye ve plastik çiçeklerin hakim olduğu han içini anlatmıyorum, kafanız plastik faraşa döner maazallah. Hanın meczubu olduk, homurdanarak Çerkes Sokak’a yöneliyoruz.

Çerkes Sokak'ın arkalarındaki evler yıkılmayı bekliyor


Çürüyen Ankara evleri

Çerkes Sokak’ın, Pala Sokak’ka kesiştiği yere kadar, çok hareketli bir çarşısı var. Çarşıda, 1933’de açılan Ertürk Şekerlemecisi gibi, 70-80 yıllık sakinler var. Çoğu esnafın çocukları, hala işletiyor o dükkanları. Bir de yine Pala Sokak’a kadar sağlı sollu, haritalarda olmayan çıkmaz sokakları var Çerkes Sokak’ın. O sokakların içinde, arkasında ve ilerisinde, çürüyen güzelim Ankara evleri.



Çöksün diye gözünün içine bakıyorlar sanki. İçi göçmüş, duvarları bel vermiş, ahşabı, işlemeleri çürümüş çok güzel evler. “Kafamı nerelere vurayım” diyorsunuz ama vurunca altında kalabilirsiniz, mel mel bakıyorsunuz sahipsizliğe.

Çerkes Sokak tarafından Pala Sokak girişindeki evler


“Ekmek lazım mı?”

Biraz ilerleyip Pala Sokak’a geldiğinizde, cumbaları tokalaşma mesafesinde, yanmış, çökmüş, konak olmasa da büyük evlerin, köprü gibi altından geçiyorsunuz. Böyle bile yandaki çirkin betonarmelerden çok güzeller. Sesleneyim de Zehra teyze çıksın cumbaya, “Ekmek lazım mı?” diye sorayım istiyor insan. Kültürümüzün güzel olduğu kadar sıcak yanı bu evler, güzelliğin de sıcaklığın da yok edilmesini bekliyoruz.



Sabrımız çok
Bu hisleri Kale’de, Ulucanlar’da, Yahudi Mahallesi’nde, İsmetpaşa’da olduğu gibi, eski evlerin kaldığı her semtte aynen yaşıyorsunuz. Eski onlar, bize gelmez. Rantı düşük. Eğer kendi yıkılmazsa biz yakarız. ‘Yıkılsa da yenisini diksek’ bekleyişindeyiz her zaman; başka ülkeye gezmeye gittiği evlerin, kendini memleketinde yıkılmasını bekleriz. Korumaya değil ama beklemeye sabrımız çok.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Belediyeler
Anıtlar Kurulu
Kültür Bakanlığı
NE İŞ YAPAR ACABA ?
Kültür Varlıklarımıza SAHİP ÇIKALIM...!