6 Ağustos 2014 Çarşamba

“EVSİZDEN ÇOK BOŞ EV VAR”



05.08.2014 Milliyet-Ankara Gazetesi


Kentlerde ev ya da yaşam alanlarının artık kullanım değeri değil değişim değeri var. Bu nedenle yatırım amaçlı alınıp atıl bekletilen mekân sayısı büyük boyutlara ulaşmış durumda. O kadar ki kapitalist kentlerde artık kullanılmayan ev sayısı, evsiz insan sayısından daha fazla" demişti.



“Üretmeden kazananlar karar veriyor”

Mart ayında Boğaziçi Üniversitesi’nde konferans veren İngiliz akademisyen David Harvey, tüm dünyada baş gösteren ciddi bir soruna dikkati çekiyor, şöyle devam ediyordu:

"70'lerin kentleri ile bugün karşılaştırıldığı zaman tehlike açıkça ortada. Aynı hızla devam edecek bir büyümeyle 50 yıl sonra nasıl bir tabloyla karşı karşıya kalacağımızı düşününce, bugün kapitalist kentleşme hızının önüne geçmemiz gerektiğini net bir şekilde görebiliriz. Birkaç yıl kullanılmayan evlerin devlet malı haline gelmesi bile düşünülebilir."


Bitmedi. Gerekçesini de açıklıyordu Harvey:



Artık para fiziksel boyutunu yitirdi. Hem miktar hem mekân olarak sınırsız bir hal almış durumda. Üretmeden para kazanan sermaye sahipleri, aynı zamanda kentlerin yapılanması hakkında kararları veriyor. New York'ta yüzde 1'lik bir kesimin yıllık geliri 3.5 milyar dolarken halkın yüzde 50'si yıllık 30 bin dolar kazanıyor. Ve bu çoğunluk şehirle ilgili kararlara neredeyse hiç dahil olamıyor. Bu şekilde yaşanabilir kentler oluşturmak çok zor."



Amerikan ekonomisinin kriz nedeniydi

2012 Haziran ve Temmuz aylarında, “Türkiye Üretmiyor Tüketiyor” ve “Nasihat Dinlemeyenin İlacı Musibet” diye David Harvey’den habersiz, iki yazı kaleme almıştık. Yanlış konutlaşma politikaları ile sermayenin ranta yönlenişiydi derdimiz. Sanayi üretimine, özellikle de yüksek teknolojili sanayi ürünlerine yönelmemiz gerekirken herkes kolaya kaçıp, 20 yılda kazanacağı parayı 2 yılda kazanmaya odaklanıyordu.



Üstelik alt ve orta gelir grupları için konut ihtiyacı varken herkes lüks konut inşaatı ve ihtiyaç fazlası büyük alışveriş merkezleri dikmeye uğraşıyordu. Durmaya niyetleri yok, uğraşmaya devam ediyorlar. Ancak biz, bugüne fazla daldık, geleceği hepten boşladık.



Önümüzdeki kötü örnekten ders almayı beceremedik. Koca Amerikan ekonomisinin, bu konutları almak için krediler çeken ve onları ödeyemeyen insanlar ve firmalar yüzünden krize girdiğini görmemekte ısrar ediyoruz. Ve Harvey’in altını çizdiği gibi, evsizden çok kullanılmayacak ev üretme yolunda devam ediyoruz.



1 milyon konut stoğu

Nereden geldik bu konuya? Geçtiğimiz hafta Ankara Genç İşadamları Derneği (ANGİAD) Başkan Yardımcısı Emre Altındağ’ın yaptığı açıklamadan. “Bugün Türkiye’nin ana kentlerinin büyük bölümünde, haddinden fazla konut yapılmıştır. Bu da 1 milyonun üzerinde konut stoğu oluşmasına yol açmıştır. Üstelik satılmayan bu konutların azımsanmayacak kısmı da sağlıksızdır” demişti.



Bir müteahhit olarak konuya kendi açısından bakarak “İnşaat sektörünün kârlı gözükmesinden dolayı konut işine giren firmaların beton yığınına çevirdiği kentlerden biri de Ankara’dır. Bu plansız yapılaşma, aynı zamanda yaşanabilir alanları tıkamak, şehre ihanet etmektir” diye devam etmişti.



Bu hata, her yerde yapılıyor. Ankara’daki kentsel dönüşümün yüzde 92’si, boş arazilerde gerçekleşiyormuş. Şehrin çok dışına yapılan devasa sitelerle bir de altyapı yükü biniyor belediyelerin ve tabii ki bizim üzerimize.



Orta gelir tuzağına düşeriz

Ülke olarak ‘orta gelir tuzağı’na düşmek üzereyiz. Yeni icatlarla yeni teknolojiler ve üretim gerçekleştirmediğimiz için. Kuyruğumuzu kovalıyoruz yani epeydir. Kuyruğun ucunda inşaat sektörü kaldı son olarak. İnşaat için kredi çeken firmalar da ödeyemiyor, bir bir iflas ediyormuş. O da bitince ne olacak?



Rant ekonomisinin sınırındayız. Durmalı, biraz nefeslenmeli,  geleceğin yaşanabilir kentlerini ve sermayenin yöneleceği yeni üretim alanlarını kurmak için düşünmeliyiz. İstanbul gitti ama Ankara’nın hala şansı var. Çabuk karar vermeliyiz.


Efendim bir de bu David Harvey Marksistmiş. Şu işe bakın, bu arada biz de ‘gomonist’ mi olmuş olduk acaba onun fikriyatını beğenirken!

Hiç yorum yok: