17 Eylül 2011 Cumartesi

ÇATIŞAN DEĞİL ÇALIŞANLA İLGİLİ


16.09.2011 Milliyet-Ankara Gazetesi

Yeterince ilgisizliği tattı Ankara. İlgisizliğe ilgisi yok artık. Ne zaman kaybına, ne hiçbir şey üretmeyen kavgalara, ne de üretimle desteklenmeyen gelişme tarzlarına. Yeni gelişme ve yönetim anlaşıyla kendini toparlamaya ihtiyacı var. Dışı süslü içi boş, vurunca tınlayan sandıktan çok, içindeki değer dışına yansımış, önder bir başkent olmaya ihtiyacı var. Faydasız  kavgalar, çekişmeler, son ihtiyacımız.

Sanayi bölgeleri ve ihtiyaçlar
Ankara Sanayi Odası’nın, haklı gururu, ‘ASO Birinci Sanayi Bölgesi’nden bahsetmiştim. Çevreye, insana ve teknolojiye duyarlı, gelişmelere açık, çağdaş, örnek bir sanayi bölgesi. Umarız  meslek okullarının, yaygınlaşması ve geliştirilmesine katkıda bulunarak taçlandıracaklar bu çağdaş adımı. Yakında ‘Anadolu Organize Sanayi Bölgesi’ Malıköy’de hizmete girecek. 15 bin kişiye iş yaratacak. Malıköy’ü, şenlendirecek. Meslek okullarını, onlar da gündemine ekleyecek inşallah. OSTİM var kent içinde. Birçok ciddi yatırımın altına girebilecek ama kolunun, ilçelere uzanması gereken bir güç.

Memleketin, ciddi bir kaynakçı sorunu olduğunu biliyor muydunuz? Modası geçmiş eğitim yöntemleriyle meslek okulları, piyasanın ihtiyacı olan kaynakçıyı yetiştiremiyordu. Sırf bu yüzden ‘Ankara Kaynakçılar Derneği’ kuruldu. Derneğin asıl kurulma nedeni, talebe uygun kaynakçı yetiştirmek için eğitim verebilme isteğiydi. İlgilenen olmayınca, söküğünü kendi dikmeye kalktı çaresiz. Yine yaklaşık 1 ay önce, Türkiye Mobilya Sanayicileri Derneği,  sektörün 30 bin kişiye ihtiyacı olduğunu söylemişti. İşsiz çok, işçi yok!

Yatırımlar ve 2 şey
Başkent Üniversitesi, yaklaşık bir ay önce, Kazan’da bir sağlık meslek yüksekokulu temeli attı. Haymana’da, 5 yıldızlı bir kaplıca otel açıldı. Gölbaşı’nda, turizm meslek okulu yapılıyor. Bazı sanayiciler üniversitelerimizi, bazı üniversiteler sanayicilerimizle işbirliğini keşfetti. Bir şeyler oluyor. Oluyor ama sistemli değil. Birileri bizi ileri götürmeye çalışırken birileri de paçamızdan asılıyor.

2 şey söylemeye çalışıyoruz: Birincisi; iş var ama nitelikli iş gücünü yetiştiremiyoruz. “Aman bari siz ilgilenin” diyoruz ama eğitim, ne sanayi ve ticaret odalarının ne de derneklerin görevi. İş mi yapacak, adam mı eğitecekler? O eğitime katkıları olabilir ancak.
İkincisi; nüfusu, yatırımı ve hizmetleri, Ankara merkezine yığmak, yaşanmaz ve denetimi zor bir kent yaratır. Ankara’ya, 4 buçuk milyon nüfusu yığacağınıza, ilçelerine paylaştırın diyoruz. Kontrolden çıkmış bir İstanbul yeter, niye ders çıkarmıyoruz? Bütün ilçeleri uygundur. Bala, Haymana, Evren, Ayaş, Çamlıdere, Kalecik, Güdül, yatırım açlığı çekiyor. Bazı yatırımları, okulları, fakülteleri kaydırmayı düşünmeliyiz.

Taraf olmayı aşan aciliyet
Her şeyi üretmeye muktedir sanayicisi, sanayi bölgeleri ve  üniversiteleri var. Denizi olsa gemiyi de yapar Ankara. O’nu ayıracak, İstanbul’un kendi haline bırakılmışlığının aksine, sistemli geliştirilmesidir. İddia ediyorum; 5 yıl sonra dikkati çeken, 10 yıl sonra İstanbul’dan bile ciddi göç alan kent olur Ankara.

Sessiz sedasız çalışan ama bir şey üretenlerle ilgileniyoruz. Gazete manşetlerinin müdavimi kavgalarla ilgilenmiyoruz. Bir şey üretmeyen çekişmelere, taraf değiliz. Siyasi görüşleri aşan bir aciliyet var çünkü. Yeni tarz üretim ve siyaseti gözlüyoruz. Sandığın dışını süslediği kadar içini de doldurana bakıyoruz. Bu beklentiyi yanıtlayacak çatışan değil ama çalışan, emin olsun, layıkıyla alkışlarımızı duyacaktır.

Hiç yorum yok: