9 Haziran 2012 Cumartesi

SANAYİYE ÖDÜL ÇİFTLİĞE BETON

08.06.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi

1 buçuk yıl önce, bir organize sanayi bölgesinin bahçesinde yetişen elmaları tatmıştık. Tadını özlediğim lezzette, kütür kütür sulu elmalardı. Yanımda eserini gururla sunmanın zevkini yaşayan Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir beyefendi. Elma bahçesi, çevreyle barışık sanayi üretimini haber veren bir simge sanki. Temelli, Malıköy’deki Anadolu Organize Sanayi Bölgesi’nde de badem ağaçlarıydı o simge. Çevreci bir üretim eğilimi, Ankara’da ilk somut örneklerini gerçekleştirmişti bile.

Anımsayalım
8 ay sonra, Ankara Sanayi Odası’na (ASO) bağlı ASO Birinci Organize Sanayi Bölgesi’nin çevreciliğini ayrıntılı anlatan “Aklın Sesi” başlıklı yazımı yazmıştım. Anımsatayım: “Sincan’da, 954 hektar alana kurulu 235 fabrika üretim yapıyor” demiştim. Yeni fabrikalar, tezgahlar eklenmiştir mutlaka. “Yeşil kuşaklar hariç, bölge genelinde, 1 milyon 25 bin metrekarelik yeşil alan ayrılmış. 40 bin ağacın yanı sıra 2 bin 200 bodur elma bahçesi olan bir sanayi bölgesi. Çöpler otomatik makineyle toplanıyor, cadde ve sokaklar, otomatik makinelerle süpürülüyor, kağıt, plastik gibi geri kazanılabilir atıklar, kaynağında, ayrılarak  değerlendiriliyor” diye anlatmıştım.

Türkiye’nin en büyük ‘çevre laboratuvarı’ burada. Atık su, içme suyu, baca gazı, hava kalitesi, gürültü ölçümleri yapılıyor. Ayrıca sektör araştırma analizleri, soğutucu gazların toplanması, geri dönüşüm ve iyileştirme çalışmaları, yine bu laboratuarın görevleri arasında. Yani artık sanayi bölgeleri, çevreyi kirleterek üretmek zorunda değil. Üretimde başka bir çağ, başlamış bile” demiş ASO Başkanı Nurettin Özdebir’in, toprağın önemini vurgulayan “Domates fidesi ekilen toprak, Hazreti Adem’den daha yaşlı” sözüyle bitirmiştim.

Gönüller ödüllendirmişti
1 buçuk yıl önce gönüllerin ödüllendirdiği ASO Birinci Organize Sanayi Bölgesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, 'Temiz Türkiyem' çevre yarışmasında, birincilik ödülü aldı. Perçinlendi kalitesi. Temelini kendim atmış, fidanlarını elimle dikmiş kadar gurur duydum bir Ankaralı olarak. Ülkesine öncü başkente, bu yakışırdı.

Çiftlikte anlaşılamayan gelişmeler
Ancak bir de anlayamadığım başka gelişmeler vardı. 5 Haziran Çevre Günü çerçevesinde etkinlikler yapılıyor, bütün devlet temsilcileri, ruhumuzu okşayan, çevre bilincinin yayılmasını amaçlayan konuşmalar yapıyorlardı. “75 milyonun, çevre bilinci kazanması için çalışıyoruz” diyorlardı. Anlayamadığım; Atatürk Orman Çiftliği’nin, niye bu ‘çevre’ye dahil edilmediğiydi. Yasalar falan değiştiriliyor, hali hazırda zaten ‘çevre’ olan bir yer, ısrarla TOKİleştirilmeye çalışılıyordu. ‘TOKİleştirme’, artık kütlesel betonlaştırma demek benim için. Yer bitmiş gibi, Başbakanlık inşaatı başlatılıyordu bu arazide.

“Çiftliğin değil, Orman Genel Müdürlüğü’nün(OGM) arazisi orası” dediler. Vasiyete göre edilmemesi lazım ama OGM’ye, ormancılık faaliyetleri dolayısıyla tahsis edilmiş diyelim. Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun’ Çiftliğe girmenin kapısını açtı. E 75 milyona yayacağımız çevre bilincimize ne oldu? 5 Haziran Çevre Günü’nde söylenenler, içi boş laflar mıydı?

Hangisine inanayım
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün, kendi parasıyla alıp, kendi parasıyla yeniden canlandırdığı, sonra da kendi halkının kullanımına adadığı araziyi niye ‘çevre’den saymıyoruz, anlayamıyorum. ASO’yu, çevreciliği için  ödüllendirirken Çiftliğe beton dökme gayreti, aynı paragraf içinde, iki aksi yönde kurulmuş cümleler gibi. Devletin ağzından hangi çıkana inanayım, şaşkın, kavrayamıyorum.

Hiç yorum yok: