11 Temmuz 2012 Çarşamba

YOLDA DAĞILMASIN ANKARA?

10.07.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi

Israrlı selleriyle bir İstanbul efsanesine dönüşen Ayamama Deresi’nden ders alınmayınca doğanın şiddetli tokadı, bu kez Samsun’dan geldi. Baştan aşağı yeni bir ibret hikayesiydi adeta. Bu yazı sırasında 12’ydi kaybettiğimiz can sayısı. Maddi kaybın hesabı verilmedi henüz. Ancak evlerin değil de  kapıcı dairelerinin yerini değiştirme kararıyla doğaya kafa tutmaya devam edeceğimiz anlaşıldı. Dere yatağı bir kez TOKİleşmişse hata derededir; göre göre niye taşıyor arkadaş!

Göçük tokadı
Ordu’dan gelip, belki daha işyerini bile görmeden, devletin en yüksek kurumları arasında kayboldu Kadir Sevim. Devletin en yüksek kurumları arasında, 17 saat bulunamadı. Devletin en yüksek kurumlarıyla beraber kentin en yüksek kurumlarından da kimse “Ne oluyor?” deme gereği duyup, o çukurun başına gitmedi. İşte bu göçük, Ankaralılar’ı bilmem ama bana çok şiddetli bir tokat oldu.

Ne beklerken
Çünkü ben, İkinci Dünya Savaşı’ndan beri gerileyen Ankara’nın, yeni atılım sürecini anlatmak, bu süreçte atılan adımları günü gününe paylaşmak, kentin başarılarıyla yarım yüzyılı geçkin zaman sonra yeniden gururlanmak istiyordum. Yeni yatırımlara hazırlanan sanayisini, girişimcisini, bilgisini onunla paylaşmaya başlayan öncü üniversitelerini, motoru güçlendirecek teknokentleriyle Bilişim Vadisi’ni, ayağa kalkacak Kalesi’yle binbir tür turizme açık birikimini, ülkenin ve dünyanın her yanından kolay ulaşılabilmesini, modern tarım ve hayvancılığı ile bunların destekçisi meslek okullarının önemini anlatmaya çalışıyordum.

Hızlandıkça arıza dökülüyor
Oysa kaportası fena değil ama kalanı dökülen Ankara, hızlandıkça gıcırtıları, yalpaları artan, gaza bastıkça arızaları daha da ortaya çıkan yorgun bir arabaya benziyor. Kılıfı kurtarıyor ancak içi paslı, vidaları gevşek, eklemleri oynak. Bu arabaya mı yepis yeni bir motor takmaya çalışıyoruz?

Sünger ve hava süzgecimiz AOÇ
Ankara Çayı hariç, 20’den fazla deresi kayıp Ankara’nın. Yapıların, yolların altına gömdük, ne alemdeler, bilmiyoruz. İçine göçünce öğreniyoruz. İsminde ‘dere’, ‘çay’ geçen semtler, bakınsınlar etrafına “Neredeler?” diye. Yakında, Akpınar Mahallesi gibi, bir bir o dereler üzerine kurulu semtlerin kaderini tartışıyor olabiliriz. Yetmezmiş gibi kentin fazla suyunu emen süngeri Atatürk Orman Çiftliği’ni, hergün açıklanan yeni bir projeyle betonlaştırma ve asfaltlaştırma inadımız sürüyor. Hem süngeri hem hava süzgecidir Ankara’nın, anlatıyorlar, anlamıyoruz.

Otoyolda dağılmayalım
Araba, hızlandıkça sarsıntı artıyor. Kullanmayı seven ama bakım yapmayı sevmeyen şoförler direksiyonda. Kaportaya, görünüşe güvenip, yola çıkmaya, hız yapmaya çalışıyorlar. Motorunu yenilemeye, dünya otoyoluna çıkarmaya çalıştığımız bakımsız bu Ankara, yola çıkamadan dağılmasın sonra?

Hiç yorum yok: