15 Aralık 2012 Cumartesi

ANKARA RAYINA OTURTMAYA ÇALIŞIYOR


14.12.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi



Ankara’da, uzun zamandır bir şikayet öne çıkıyor. Başka şehirlerden ve ülkelerden gelen misafirlerin de paylaştığı bir şikayet: “Ankara, bir ‘otomobil kenti’ olmuş” diyorlar.  Otomobil olsam Ankara’da gazlamak isterdim; ortasından hançerle yarılmış gibi yayalara geçit vermeyen koca koca yollarıyla otomobil olmak var Ankara’da. Yayalar, karşıdan karşıya geçemiyor otomobillerin huzuru için. Dimdik üst geçitlere tırmanıyor, caddenin karşısındaki işimizi erteliyoruz dolanması uzun sürdüğü için. 5 milyon nüfuslu, 50 kilometre yarıçaplı bir şehirde yaşayan yaya ne ister? O  kentin sakini, sahibi olmak için, önce bir semtten diğerine kolay ulaşmak ister.

150 yıl sonra hayati gelişmeler
Bu ihtiyacı zamanında kavrayan ülkeler çaresini bulmuş, 150 yıldır tramvaydan metroya, raylı sistemlerle çözmüş toplu taşıma sorununu. Bu raylar kent içinde kalmamış, ülke içine hatta komşu ülkelere kadar uzanmış. 150 yıl sonra, sıra bize gelsin artık.

Çeyrek metromuzla 16 yıldır idare ettik ama kenti yayalara  açmak, medeniyete kavuşmak için çok ama çok geç kaldık. Bu yıl Büyükşehir Belediyesi, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na devretti bitmeyen metro inşaatlarını. Bu devirle beraber inşaatlar hızlandı ancak güzel bir başka gelişme daha oldu; Ankaralı sanayiciler, metro yapımı ve trenlerin üretimine katılmak istediler. İhaleden önce Bakanlığa, yüzde 51 yerli katılım koşulunu koydurdular. “Bizim, bu trenin yarısını yapacak yeteneğimiz var” dediler yani. İhaleyi Çinli CSR firması kazandı. Bu hafta başı, sadece Ankara değil Türkiye açısından çok önemli bir toplantıya davet edildiler. Ankara, Türkiye’ye örnek bir adımı, somut olarak başlatmış oldu.

ARUS’la değişen kaderimiz
OSTİM, tüm ülkedeki raylı sistemle ilgili kurumları, firmaları ve uzmanları, ‘Anadolu Raylı Ulaşım Sistemleri Kümesi’ adı altında toplamış, raylı sistemlerde tamamen yerli üretime geçmenin ilk adımını atmıştı. Değişik kollardan bu kadar kurumu ve uzmanı bir araya getirmek çok zor bir iş. “Sektörde kimse bu kümelenmenin dışında kalmamalı” diye yola çıkıp, ilk adımı başarıyla gerçekleştirdiler.

Birincisi Ankara’da yapılan toplantının ikincisini, hafta başı İstanbul’da düzenlediler. Ulaştırma Bakanlığı yetkilileri, KOSGEB, TÜBİTAK, büyük sanayiciler, yan sanayiciler, kalite firmaları, mühendislik firmaları ve üniversitelerden katılan uzmanları yeniden bir araya getirdiler. Çinli firmanın yetkilileri de katıldı. Söylenen açıktı: “Yüzde 51 yerli katkı şartını ciddiyetle takip edeceğiz, Çin’den falan işçi getirip, burada firma kurmaya kalkmayın.” Kümelenme üyelerine yapılan uyarı da aynı açıklıktaydı: “Kümelenme, iş takipçiliği ya da fikri birliktelik için oluşturulmadı sadece. Asıl hedef,  nihai yerli tasarımı ve imalatı becermektir!”

Çocuklarımızın geleceği var burada
Ankara metro ihalesinin maliyeti, 3 milyar (katrilyon) lira. 2023 hedeflerine göre 10 bin adet daha raylı sistem aracı gerekecek ve onun da maliyeti 40 milyar lirayı bulacak. Yüzde yüz yerli üretimi becerebilirsek sadece bu para cebimizde kalmayacak, dünya pazarlarına da gözümüz kayabilir. Çünkü 20 yıl içinde dünya çapında raylı sistem ve araç ihtiyacı, 1 trilyon dolar olarak hesaplanıyor. 150 yıl gecikmenin acısı içime oturdu!

Coşkuyla alkışlarken hevesimizi kursağımızda, alkışımızı havada bırakmasıyla ünlü memleketimiz. Orta yerine çomağı sokup, bütün emekleri heba etmede marifetli. “Şeytan kulağına kurşun” deyip, bu öncü sanayicilerimizi, kurumlarımızı, uzmanlarımızı ve olması gerektiği gibi işbirliği yapan üniversitelerimizi tüm gücümüzle desteklemeliyiz. Çocuklarımızın önünü açıyorlar. Burada iş var, medeniyet var, katıksız ülke yararı var.

Hiç yorum yok: