14 Mart 2014 Cuma

METRO EZİYETİ




11.03.2014 Milliyet-Ankara Gazetesi

Nazikçesini söylüyor ‘eziyet’ diyoruz ama vatandaş başka türlü şeyler de söylüyor. Ulaşımda bir medeniyet göstergesi olan metronun medeniyet hali, Ankara’ya gelemiyor nedense. Başkent, neredeyse tam bir arabasever kent oldu, belki o yüzden metroyla arası iyi değil. Hatta bazen toplu ulaşımdan rahatsız olduğunu bile düşündürüyor insana. Pazartesi(dün) günkü metro maceramız, “Ha halloldu ha halolacak” diye boşuna beklediğimizi bağırır gibiydi adeta.



Sen miydin metro isteyen!

Sincan hattı açıldıktan sonra metrodaki yolcu yoğunluğu 3-4 katına çıktı. Sincan’dan binenler, Batıkent durağında iniyor, Kızılay’a gitmek için yeniden diğer trene biniyorlar. Dönüşü de aynı biçimde aktarmalı yapıyorlar. Sincan seferleri başlamadan önce bile, özellikle işe gidiş ve dönüş saatlerinde, Batıkent’te aşırı yoğunluk olurken bu hat açılınca cehenneme döndü metro seyahatleri. Plansızlık, programsızlık akıyor metro seferlerinden. Hani “Sen miydin metro isteyen, al sana metro!” dercesine cezamızı çekiyoruz.



Ucu kaçtı

Plansızlık, programsızlık akıyor hatta yapılan planın da  yoğunluğu görmeden masa başında hazırlandığını düşündürüyor. Yani yürümeyen yürüyen merdivenlerinden trenine kadar eziyet oldu çıktı başımıza bu metro. Dünyanın en büyük şehirlerinde, İstanbul’da, İzmir’de, Konya’da, Eskişehir’de tıkır tıkır işliyor da Ankara’nın ikliminde ne var da aksaklıkların arkası gelmiyor onu bulamadık. Önceki halinde sineye çektiğimiz sorunlar varken Sincan hattının açılmasıyla ucu kaçtı tam tabiriyle.



Pazartesi günü, aslında yoğunluk saatinin bitmediği bir zamanda, saat 09:25 gibi, Batıkent’te 3 tren “servis dışıdır” denerek yolcular bekletildi, 4’üncü trene binebildiler. Bu arada Sincan hattından gelen yolcularla doldu taştı durak. Batıkent’ten bindiğimizde tıka basaydı tren. Diğer duraklardan yolcu binmeyecek sanki. Yolcular, daha kuyrukta rahmet okumaya başlamıştı, yolda hatim indirdiler maşallah!



Sefer aralıkları uzun artık

Gündüz saat 10:30 a kadar, akşam 20:30’a kadar bir yoğunluk oluyordu ama bu yoğunluk Sincan hattıyla değişti; düzenli bir yoğunluk oluyor artık. Seferlerin sıklaşması lazım. Kızılay’da, 10 saniye sürüyor durağın dolması. Batıkent’te, Sincan’dan tren geldiği anda doluyor zaten. Buna karşılık  sefer aralıkları, hala uzun. Uzatılmış bir hattı planlayamıyorsanız Çayyolu, Keçiören hatları açılınca ne olacak, söylemeyin bilmek istemiyoruz!



Metro panayırı

Daha nedenini çözemediğim başka bir konudur; bir de o kalabalığın, durmadan peronu değiştirilen trenlere yönlendirilmesi var ki metroyu panayıra çeviriyor. Önceden uyarmıyorlar, tam girerken trenin peronu belli oluyor. O güruh, haydiii babasını tanımıyor öbür perona koştururken. Uzun yıllardır bir de böyle bir derdi var metronun. Marka şehir Ankara’nın, bir marka işlemidir, arıza dışında başka hiçbir yerde görmedim böyle orijinal bir uygulamayı. Memurlar, amirler, çok eğleniyordur bu manzarayı izlerken.



Yöneticiye sormak lazım

Beceriksizliği andıran bir plansızlık örneğiydi dünkü seferimiz. Bir yönetici, buna bilerek göz yummuyorsa “Masa başından iş yapıyor” denir böyle durumlarda. Bilerek işe gidiş ve dönüş saatleri dışında binmeye çalıştığım halde bu duruma düşüyorum, mecbur kalanlara Allah sabır versin.


Herkes homurdanıp, rahmet okurken durakta, arkamda bekleyen hanımefendi “Kurtuluşa gidecek başka bir araç yok mu?” diye sordu yanındakine. “Ona bineceksek metroya da gerek yoktu hanımefendi” diyecek oldum. Metro olan bir kentte, başka bir araca muhtaç hale gelmek, yöneticiye sorulması gereken bir sorudur. Başka şehirlerde medeniyet göstergesi, bizde nasıl eziyet makinesine dönüşüyor, sormak lazım.

Hiç yorum yok: