8 Mart 2014 Cumartesi

BİTİRİLMİŞ ÇİFTLİĞİN DAVASI



07.03.2014 Milliyet-Ankara Gazetesi

Ağlayanı yok. Aldığı tek karşılık sessizlik. Yalnızlığının tescili bir sessizlik. Atatürk Orman Çiftliği, çok yalnız. Rant canavarının dişleri, şantiyeler olarak söküp, parçalayıp, dilimlere bölerek yok ediyor Çiftliği. Mahkeme kararı açıklandı, başta Ankaralılar olmak üzere sahip çıkanı yok. Bu sessizlik, aynı zamanda Çiftliğin 92’de 1’i kadarlık Gezi Parkı’nda çıkarılan gürültünün yapaylığına da işaret ediyor. ‘Bilinçsiz çevrecilik’ diyelim nazikçe.



Şaşırtan karar

Kararı alan mahkeme; Ankara 11’inci İdare Mahkemesi.

Davacı; Mimarlar Odası Ankara Şubesi.



Mahkeme, Atatürk Orman Çiftliği(AOÇ)içindeki Atatürk Evi, bira, şarap, meyve suyu fabrikaları, tarihi köprü ve MİT sosyal tesislerinin de bulunduğu 7 hektarlık alan ile yeni Başbakanlık binasının yapıldığı 46 hektarlık alanın, tarihi SİT durumunun kaldırılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanlığı işlemlerini iptal etti. Kararda, AOÇ’deki 7 hektarlık alanın SİT durumunun tarihi açıdan bir özellik ve nitelik taşımadığı gerekçesiyle kaldırıldığı ancak bu gerekçenin hangi inceleme ve araştırmaya dayandığının ortaya konulmadığı belirtildi.



Sahiden böyle mi olmuş? İncelemeden, araştırılmadan, kanaate göre mi SİT alanı olmaktan çıkarılmış bölge? Hayret!!!

Davaya konu arazi ve üzerindeki Başbakanlık inşaatı


Raporlara sığamadı
Ayrıca kararda, dava konusu alanın SİT durumu değerlendirilirken tarihe tanıklığı, anısal ve anıtsal şekli, toplumsal olaylara konu olup olmadığının belirlenmesi gerektiğine de işaret edilmiş.



Türkiye Cumhuriyet’i kurulurken bin yıl önceki yöntemlerle tarım ve hayvancılık yapan çiftçilere ve besicilere, çağdaş tekniklerle üretim yaptırmayı amaçlayan örnek bir laboratuar değil miymiş Çiftlik? Devlet Denetleme Kurulu yazmıştı ama bilirkişi de yine yazsın raporunu, zararı yok. Cumhuriyet’in  kuruluşundan haberdar her Türk vatandaşının bildiklerini yeniden yazsınlar. Tabii okullarda öğretiliyorsa eğer.



Kokoreç Çiftliği ve Betonpark

Ayrıca ‘toplumsal olaylara konu’ olması açısından, halkın hoşça zaman geçireceği bir yer olarak tasarlanan Çiftlik, kurulduğu ilk yıllardaki tesislerden bile mahrum. Ulaşımı yok, tesis yok, gideni de olmuyor tabii. Kokoreççilerin olduğu 50 metre içine sıkıştırılmış sözde tesisler de “Var mı?” derlerse “Var” demek için sanki. Oysa ulaşım daha zorken Ankaralılar, akın akın Çiftlik’te alırmış soluğu.

Çiftlik arazisindeki Betonpark, namı-ı diğer Ankarapark inşaatı


Bu mahkeme kararını, genişletilmesi düşünülen hayvanat bahçesini de içeren yeni Ankarapark açısından da değerlendirmek lazım. Şimdiden belli olan yapılaşma ve betonlaşma oranına bakılırsa ‘Betonpark’ımız, bir kez daha Çiftliği, çiftlik olmaktan çıkaracak başka bir gelişmedir. İçinden geçen otoban kılıklı yolları da eklersek bundan sonra, ‘bitmiş çiftliğin davası’nı görürüz artık mahkemelerde.



Bor’da kaldı hak

Sonra sorarlar adama, “Bu hale gelmeden önce neredeydiniz?” diye. “Neredeydi hukuk, vasiyet çiğnenirken?” derler. “Vasiyet, insan hakkıdır, hiçbir yasa bu hakkın üstünde olamaz” derler. “Vasiyet Atatürk’ün, o da devletin kurucusu. Onun vasiyeti bile çiğnenirse!..” diyecek olurlar.

Bu da 1930'daki hali

60 yıldır Çiftlik’te olanlara uzay boşluğu gibi suskun bir halk ve devlet var. SİT alanı olup olmaması pek bir şey değiştirmemiş. Özünde, vasiyet çiğnenmiş hep. Vasiyet koşullarına aykırı, günden güne amaç dışı kullanımın yolu açılmış. Şimdi sanki daha önce bu davada ardı ardına zorluklar çıkarılmamış gibi bir kararla karşı karşıya kalıyoruz. Bitirilmiş Çiftliğin davasında, o zorlukları geçiştiren bir unutkanlıkla Bor’un pazarında kalan hakka seviniyoruz!

Hiç yorum yok: