31 Mayıs 2014 Cumartesi

ANKARA TARIMI ALLAH’A EMANET



30.05.2014 Milliyet-Ankara Gazetesi

Başkentin tarım ibresi, özellikle hububat üretiminde, Polatlı’dır. Türkiye’nin en kaliteli buğdayı, Polatlı’da üretilir. Ancak bütün Ankara’da olduğu gibi tarımsal üretim, Polatlı’da da Allah’a emanet edilmiştir. Yağış olursa ürün alınıyor, olmazsa ağlayarak sulamaya çalışıyoruz tarlaları. İnsanlığın tarımı keşfettiği günden bu yana, bütün teknolojik gelişmelere karşın, pek yol kat etmişe benzemiyoruz yani. Tarımın, ağlatma ihtimalini seviyor Ankaralılar!



Çifte karabasanın bedeli

Karsız bir kış geçirdi Ankara. Yağmurlar da gecikti. Çiftçi, çifte karabasanla geçirdi bu yılı. 3 gün önce de Polatlı ibresinin vurduğu son noktayı öğrenmiş olduk:



Yılda ortama 400-450 bin ton hububat elde edilen Polatlı’nın, Mart ve Nisan aylarındaki yağışlar gecikince bu yılki beklentisi yarıya, 200 bin tona düşmüş. Bazı bölgelerde kaybın daha da artması bekleniyor. Polatlı Ziraat Odası’na kayıtlı 13 bin çiftçinin bankalara borcunun ise 250 milyon(trilyon) lira olması bekleniyormuş.



Ne istiyor çiftçiler? Borçların ertelenmesini, tohum, gübre ve akaryakıt desteğinin sağlanmasını. Doğal olarak kuraklık, hayvancılığı da vuracak, besicilerin durumları da çiftçilerden pek farklı değil. Ancak düşülen durum, biraz bitmişin davası oluyor. 1 buçuk milyon dönüm hububat ekilen bir araziyi, Allah’a emanet etmeden önce insanların yapabileceği bir şeyler yok muydu? Vardı tabii ki olmaz mı.



En büyük dert sulama

Ankara’nın 1 milyon 200 bin hektar kullanılabilir tarım arazisi var. Bu arazinin sadece 100 bin hektarı sulanabiliyor. 10’da 1’i bile değil. Gerisi Allah’a emanet. Hatta kalan arazide, tarım yapılmıyor bu yüzden. Sulama göletleri ve kanalları, bütün ülkede olduğu gibi Ankara’da da büyük bir dert.



Oysa Çamlıdere, Güdül gibi birkaç ilçesi hariç, tarıma en uygun arazi yapısına sahip illerden biri Ankara. Geçtik Haymana’dan, Bala’dan, işte dibimizdeki Gölbaşı; göl kenarındaki ilçenin, sulama göletleri ve kanalları olmadığı için, yağış olmayınca tarımı bitiyor. Kuraklık vurunca gözyaşlarıyla sulanıyor Ankara tarlaları.



Ya tutarsa!

“Nasıl ürün zenginleştiririz, nasıl verimi arttırırız” diye düşüneceğimize ağzımızı açmış gökyüzüne bakıyoruz. Doğayla kumar oynuyoruz karşılıklı; “Ya bu yıl tutarsa!



Tarımı keşfeden insanlarla aynı noktadayız neredeyse. Aklını kullanmayana “müstehak” denir.



Sözün özü efendim; devlet, lüks konut üretimi ve lüks araçlar için harcadığı para kadar bu işlere de para ayırmalı. Uzun vadede, çok ama çok daha ucuz maliyetli, bütün ülkeye hayırlı  bir iş olur. 2014 yılında, teknoloji çağında, kadercilikle tarım yapmak, aklımızla 2014 yılına ulaşamadığımız anlamına gelir.


Polatlı çiftçisinin bankalara borçlandığı paralar, su  kanallarının yapılması, arazilerin geliştirilmesi için harcanabilseydi daha iyi olmaz mıydı?

Hiç yorum yok: