16 Ekim 2014 Perşembe

BAŞKENT OLUŞUNU KUTLAYAMAYAN BAŞKENT



14.10.2014 Milliyet-Ankara Gazetesi


Devletin merkezini temsil eder, hükümet, başkentte çalışır. Ankara’nın fazlası vardır:

Kolayına başkent olmadı

Daha Mustafa Kemal ve arkadaşları gelmeden 3 ay önce, 11 Eylül 1919’da, Ankara Telgrafhanesi’nden padişaha ve sadrazamına postasını koymuştur Ankaralı.

Çekinerek geldikleri Ankara’ya, kilometrelerce uzayan halkın arasından girmiş, sıkı sıkıya kucaklanmış ve korunmuştur Milli Mücadele’nin öncüleri.

Kurtuluş Savaşı’na ve Cumhuriyet’in kuruluşuna, canıyla malıyla parasıyla katılmıştır Ankaralı.

En çok şehidi, ilçeleri beldeleriyle Ankaralılar vermiştir. Silaha ihtiyaç varken pencere demirlerini, su oluklarını sökmüş, revire ihtiyaç varken her ev, evin aldığı kadar yaralıya bakmıştır.

İstanbullu vekillerin beğenmediği bozkır kasabası, binlerce lira yardımda bulunmuştur boğazından kesip.

Evlerini, arazilerini bağışlamıştır.

Ankaralı’nın önünü çekense bir müftüdür; Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi. Vatansız özgürlüğün olamayacağının, özgürlüksüz dinin yaşamayacağının bilincinde bir din adamı.



Bedelini fazlasıyla ödedi

Şimdi birer cümleyle savuşturuyoruz ama saydığımız her başlığa kitaplar, ansiklopediler yazıldı, yazılmayanlardan hariç. Kendi tarihini anlatmak için pek ağırdan alındığını, hala çıkan ve bilmediğimize şaşırdığımız kitaplardan, makalelerden anlıyoruz.



Yani efendim, başkent olmuşsa bileğinin hakkıyla olmuş, bedelini fazlasıyla ödemiştir Ankara.



Sanki vekaleten başkent

Ancak gelin görün ki hakkından olmaya yüz tutmuş bir hali var uzun yıllardır. Hele son yıllarda, içi burkan bir muameleye maruz kalıyor. Başkent oluşunu kutlayamıyor adeta Ankara. Geçiştirme törenlerle gelişigüzel birkaç etkinlikle savuşturuluyor 13 Ekim.



Üstelik bu etkinlikler ve törenlerde de bir birlik değil ayrışma var. Tüm dernekleri, odaları, yerel yönetimleri ve vekilleriyle beraber kutlanmıyor 13 Ekim. Herkes kafasına göre kimine katılıyor kimine katılmıyor. Aynı etkinlik, farklı yerlerde, bölünerek kutlanıyor. Aslında Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanları da arıyor gözler ama olmuyor işte. Olmayınca da iyi olmuyor, geçen yıl “Sanki vekaleten başkent” demiştik bu yüzden.



Devletin gücünü de yansıtamaz

Bu yıl da çok sönük geçti kutlamalar. Oysa başkent bir tane, bütün Türkiye’nin başkenti. Birçok mesajın verilebileceği,  böyle bir günü değerlendiremiyor, üstüne kendi başkentimizin itibarını sarsıyoruz. Marka, sadece maddi karşılık bulmakla olunmaz, manen ve düşünceyle tamamlanması gerekir. Bu bütünlüğü sağlayamayan kentler marka olamaz, başkentlerin de sıradan kentlerden farkı kalmaz.



Başkentliliğini kutlayamayan bir başkent, devletin gücünü de yansıtamaz. Bu, aynı zamanda, gururla sahip çıkmamız gereken tarihimizi, beraberimizde taşıyamadığımızı gösterir. Yani efendim, geçiştirilecek törenlerin, bölünmüş kurumlarla gelişigüzel etkinliklerin günü, bugün değildir.


91’inci yaş gününde, başkent Ankara’yı kutluyor, yaptıklarını hatırlayıp, içtenlikle selamlıyoruz.

Hiç yorum yok: