14 Kasım 2015 Cumartesi

POLEMİK DEĞİL ÖNDERLİK LAZIM



13.11.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi


Polemik, söz dalaşı demek. Siyasetin besin kaynaklarındandır. O görüşçülerle bu görüşçülerin, kendi saflarını sıklaştırma taktiğidir. Arada kalanlar da tercih etmeye zorlanır böylece. Siyasetin tuzu biberidir söz dalaşı ama tamamen siyaseti onun üzerine kurma çağını da çoktan geride bırakmıştır gelişmiş toplumlar.



Bizim de en geç 25 yıl önce bitirmiş olmamız gerekiyordu bu siyaset tarzını. Çünkü şehirlere biriken geniş kitlelerin karnı sabun köpükleriyle doymuyor, günlük hayat, uzaya dağılan karşılıksız seslerle düzenlenemiyor. Aslolan icraat, eylem, etkinliktir.



24 saat ilişkideyiz

Kapımızdan çıkmadan evimizdeyken bile muhtabımız olan ilk siyasi ve idari kurum, belediyelerdir. Vermekle yükümlü olduğu temel hizmetlerden dolayı, 24 saat sürer ilişkimiz. Şimdi özel şirketlere devrediliyor ama elektrik, su, altyapı, ulaşım gibi temel hizmetler, aslen belediyelerin görevidir. Özel şirketlere devrederek sorumluluğu atamazsınız üzerinizden, belediyenin varoluş gerekçesi bu hizmetlerdir çünkü; hizmetin doğru verildiğini denetleyeceksiniz o zaman. Değilse o kurum, işlevini kaybetmiş demektir, kapatacak, milletin sırtındaki yükü hafifleteceksiniz.



2 yıl önce 2013 Ağutosu’nda belediyelerin gelişme göstergelerini değerlendirdiğimiz yazımızda şöyle demiştik: “İnsan yaşamak için vardır, devlet, insanları bir düzen içinde yaşatmak için. İyi yaşatırsanız, insanlar da daha iyisi için çabalar. Daha iyisi için çalışmak, evrimini sürdürmek demektir. Temel sorunlarını çözmemiş bir kentte yaşamak, bir yandan da evrimleşmek için bekliyorsunuz demektir.” Ve tabii ki insan rahat ettiği yeri sever, sevdiği yere de sahip çıkar.



Sahiplenmeme hastalığı

Başkent Ankara’da grip gibi yayılan ve Meclis’ten sokağa her yana bulaşan bu ‘sahiplenmeme’ hastalığı, büyük ihtimalle kent olma koşullarının, rahatsız edici eksikliğinden kaynaklanıyor. Rahat etmediği kente, sahip çıkma isteği duymuyor sakinleri. Ucunu bıraktıkça bir ucubeye dönüşmesi de hızlanıyor haliyle.



1950’lerden itibaren başlayan bozulma, 1980’lerden sonra mimari tabirle ‘yağ lekesi’ne çeviriyor başkenti. Gelişigüzel, düzensiz büyüme için kullanılan bir tabirdir. Aynı zamanda plansızlığı ifade eder. Oysa şehirleşmenin temeli, binlerce yıl önce de olduğu gibi ‘plan’dır. Plan, devletin de idari yeteneği, düzen kabiliyeti ve dahi gücünü sergileme ortamıdır. İyi yapılanmış bir şehir, niteliğinin vitrinidir.



‘Etkin icraat’

Gelişigüzel, plansız kentinse umursamaz siyasetçileri ve sakinleri oluyormuş böyle. Yukarıdan aşağıya, herşeyi ‘yağ lekesi’ gibi. Bir de bu kent, öncülüğüyle değil söz dalaşlarıyla gündeme geliyorsa eğer, mum dik seyreyle alemi. Küflenmiş taktik, bizi sadece geciktirmekten başka işe yaramıyor. Ki Ankara, çok uzun zamandır bu taktiğin mağdurudur.


Gelişmiş ya da gelişmeyi talep eden toplumlarda, yeni model yönetim biçimini, iki sözcükle özetleyebiliriz; ‘etkin icraat’. Birçok belediyemizin başkanları, bu modele uygun idareciliği uygulama mücadelesi veriyor ve uygulayabildiği kadarıyla da başarılı oluyor. Seçimlerden sonra idaresini siyasi görüşlerden arındırmayı becerenlerse şehrini, halkıyla beraber gelişme rayına oturtuyor. İşte Ankara’dan öte, tüm ülkenin ihtiyacı olan yeni model budur; söz dalaşıyla değil, icracı önderlikle idare.

Hiç yorum yok: