25 Aralık 2016 Pazar

KARŞILIKSIZ EYLEMLER



23.12.2016 Milliyet - Ankara Gazetesi


Neredeyse 1 haftaya 2 bombalı saldırı bir suikast sığdırdılar. “O kadar işler ters gidiyor, o kadar sabırsızız” demek istiyor herhalde yapanlar. “Bizim dediğimiz olmadıkça, memleket kargaşaya sürüklenmedikçe hatta mümkünse parçalanmadıkça, sadece Türkiye’nin değil, Afrika’yla Avrupa’yı Amerika’dan ayıran Atlas Okyanusu’ndan Çin’e, Afrika’dan Rusya’ya, koca bir bölgenin kontrolünü kaybedeceğiz” demek istiyorlar herhalde.

Ver kaosu çök tepesine
Alışmışlardı istediğini getirip istediğini götürmeye, istediğini bölüp istediklerini kırdırmaya. Ya da yıllar yıllar boyu bitmeyen kavgalar içinde yaşamak zorunda bırakmaya. Bunlar da kesmedi, ‘Yaratıcı Kaos Doktrini’ diye bir şoklar öğretisi icat ettiler, 2001 yılında İkiz Kuleler’in çöküşünden sonra insanlıkla zerre ilgisi olmayan bu planı uyguluyorlar şimdi.

Ekonomik, sosyal, kültürel, siyasi, askeri, iç güvenlik yapılarına sert şoklar uyguluyor, devlet ve toplumsal işleyişi sersemletiyor, “Ne oluyor?” derken çöküyorlar tepesine.

Olmuyor eskisi gibi
Konuyla ilgisiz masum insanların arasında patlatılan bombalar,  Güneydoğu’daki hendek savaşı, Ergenekon türü davalar, 15 Temmuz darbe girişimi, ani kur artışı, borsa hareketleri ya da ambargolarla ekonomiyi yönlendirme çalışmaları, insan zaafını en ileri seviyede istismar eden televizyon programları, dün basında yayınlanması akıldan geçirilmeyecek haber ve görüntülerin olağanlaşması, polise büyükelçi vurdurtma... Bunları, bu şokları bir araya getirince insan zihni hepsini kaldıramıyor, doğal olarak ruh sağlığı etkileniyor, daimi güvensizlik duygusu yerleşiyor ne olduğunu anlamaya çalışanlar için.

Yapmak istedikleri de budur zaten; “Bu ülkeyi de hiç yönetemiyorlar, biz yardımcı olalım bari, çare bizde” vaadiyle dirençsiz toplumları kontrol etmek. Şimdiye kadar iyi gidiyordu da ne olduysa işte bu Türkiye’nin yine damarı kabardı, son 70 yılda tutan maya tutmaz oldu. O yüzden de dozunu günden güne arttırıyorlar şiddetin ve şokların.
19 Aralık 2016 akşamı Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov'a süikast düzenleyerek öldüren polis Mevlüt Mert Altıntaş'ın cenazesine, ailesi sahip çıkmadı.
Her şeyi istiyorlar
Hatta “Delirdiler, cinnet..” diyebiliriz, kendi mantık zinciri de koptu çünkü şok ve eylemlerin. Evet hepimizi ziyadesiyle rahatsız ediyorlar ama karşılığı yok toplumda. Çoğunluğa sirayet edemiyor, boşuna çatlatıp patlatılıyor, günahsız insanların kanına giriliyor. 15 Temmuz’da art niyet fark edilince daha da zorlaştı işler. Şartlar eskisi gibi olgunlaştırılamıyor, sanki bizden beklenirken kendileri deliriyor medeniyetin kaos yaratan ‘sözde’ beşikleri.

Çaresi var, çok basit ama zoru, insanlık dışı olanı tercih etmeye devam ediyorlar. Çünkü her zamanki gibi ‘her şeyi’ istiyorlar.

Bizim de konumuz
Yani Ankara’nın o kadar derdi var derman bekleyen, bizim de yazmamız gereken ancak insan, görüldüğü gibi kendi derdini iletmeye utanıyor böyle bir ortamda. Artık ülkenin herhangi bir yerinde olan, bizim de konumuz. Halka açık Eymir’i halka açmayı vaat eden Başkanımız Melih Gökçek’i bekletecek, yeri geldiğinde sorunları tartışmayı erteleyeceğiz.

Eğer bu kadar niyeti bozmuşsa adamlar, biz de şokların üzerine gidecek, kirli elin sahiplerine odaklanacak, bir millet olarak dönebileceğimiz bu tarihi dönemeçte, beraberlik ve direnci esas alacağız öncelikle. İki ayrı yöne bakan baykuş misali,  bir gözümüz de başkent Ankara’dan hiç ayrılmadan pek tabii.

Hiç yorum yok: