06.02.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi
Ankara’da
bir kıpırdanma var. 4-5 yıldır sürüyor ama son 2 yılda daha belirginleşmeye
başladı. Ekonomik olarak da sosyal olarak da bir hareketlenme. Hep bıraksanız
yayından fırlayacak oka benzetiyoruz ama yayı tutan el, bir türlü oku
bırakmıyor hedefine ulaşması için. Hem ülke hem dünya açısından çok önemli bir
döneme, ağır çekimde hazırlanıyor gibiyiz. Oku attığımızda hedef yer
değiştirmiş, biz de ıskalamış olmayız inşallah.
Sanayinin çabası
Öncelikle
şunu söylemek lazım; başkent sanayisi, üretimde bir doygunluk noktasına geldi
ve kendini aşacak yeni hedeflere yönelmek istiyor. Bu hedeflerin bir kısmını belirledi.
Bunun altyapısını oluşturacak etkinlikler içinde. Yüksek teknolojiyi kendisi
üretmek, üretim alanlarını çeşitlendirmek istiyor. Ülke dar geliyor artık,
dünya pazarlarına markalarıyla çıkmak istiyor.
Tabii
lafla değil, teknik olarak da kent olarak da altyapısını tamamlamış olarak
çıkmak istiyor. Bunu, üniversitelerle işbirliğini arttırarak ve güçlendirerek,
amaca uygun güncel müfredatıyla meslek okullarını arkasına alarak yapmaya
çalışıyor. Üniversiteler ağır kalıyor, meslek okullarını güncelleştirme
konusunda ciddi bir adım yok henüz.
Bu
arada elektrik, su, yol gibi en temel altyapı ihtiyaçları, arkasından, hatta
bazen çok arkasından geliyor başkent sanayisinin. Dalgalı ve kesintili elektrik
sorunu çözülemedi, Malıköy’de, 5 organize sanayi bölgesinin suyu yok,
Sincan-Malıköy yol ihalesi, sebepsizce 4’üncü kez iptal edilmek üzere. Bu
sorunları çözmesi gereken kurumların uygulamalarına bakarsak gündemin ya
farkında değil ya da çok gerisindeler.
Çevreyle paylaşmalı
Temel
eksikleri giderirken aynı anda etrafına da bakmalı Ankara; çevre ilçelere, azıcık
daha başını kaldırıp yakın illere bakmalı. Başkentin merkezinde önemli
yatırımlar yapılırken çevre ilçelerle de görev paylaşımı yapılmalı. Kimiyle
eğitimi paylaşmalı kimiyle üretimi. Kiminin tarım ve hayvancılık yeteneğine
destek olmalı, kiminin turizm kabiliyetini değerlendirmeli. Kiminin kendine
özgü ürünleri var pazarlayamıyor, kiminin mekanları. Kimi sağlık, kimi doğa
turizmine uygun. Yani kuru kuruya sanayi üretimiyle kalmamak, sağlıklı bir kent
olmak için yiyecekten dinlenmeye ekonomik ve sosyal, diğer ihtiyaçlar da planlanmalı.
Ankara,
hedefe, ilçeleri ve komşularıyla topyekün bir işbirliği içinde yürüyebilir. Kurumlar
ve yöneticiler, yatırımlarıyla uygulamalarıyla kendiliğinden bağlanmalı diğer
halkaya. Bu gelişmelere koşut örgütlenmeler oluşturulmalı, eksik yapılanmlar,
bu çerçevede tamamlanmalı. Böyle olursa doğru ve uzun vadeli gelişmeden
bahsedebiliriz. Herkesin aklına eseni yaptığı ya da ihtiyaç ve amaç dışı yatırımlarla
değil.
Vaazın nedeni
“Nereden icap etti bu vaaz?” derseniz,
hedefi şaşıran, çok büyük bütçeli yatırımlardan deriz. Son zamanlarda ilçeleri
dolaşıyoruz, Ankara’dan çıkınca başka bir ülkeye geliyoruz sanki. Bazısıyla
bıçak gibi kesiliyor bağlantımız. Çok temel ekonomik ve sosyal eksikleri var
çünkü. Ankara, merkezden çıkınca orada devam etmiyor. Yarım saat 45 dakikalık
mesafede bu kadar kopmamalıyız birbirimizden, doğru bir kentleşme değil bu.
İnsanların işlevini kaybedip göçmesi, göçtüğü gibi merkezde de mağdur olması,
yanlış kentleşmenin göstergesidir. Bu kadar yalpalayan arabayla virajı
dönemeyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder