10 Kasım 2010 Çarşamba

BÖYLEYKEN BÖYLE ATAM

09.11.2010 Milliyet-Ankara Gazetesi

Atam,
Özellikle son 30 yıldır hızlanan, ülkeyi Ankarasızlaştırma çabaları seyrinde yürüyor. Ancak buna karşın Ankara, pabuç bırakmayıp, yeni dernekleri, vakıfları, yatırımları, etkinlikleri ve arayışlarıyla direnç gösteriyor. Bu direnci, yeni bir sıçrayışın habercisi olarak değerlendiriyorum. Kabına sığmıyor artık Ankara, çılgın projeleri var.

Atam,
Tarımdaki sorunlar, bu yıl biraz daha hissedildi. Kulağımız Polatlı, gözümüz Ayaş’ta. Domates, bir rekor denemesi yaptı. Çubuk’taki besiciler, hayvancılık politikalarına ilişkin görüşlerini kamuoyuyla paylaştı. Kurban Bayramı yaklaşıyor, kurban tasası sardı hepimizi. Çubuklu besiciler, içimizi rahatlattı ama tasalarımıza önlem olacak önerilerini de sıraladılar.

Atam,
I.Ankara Turizm ve Tanıtma Konseyi Toplantısı yapıldı. Üniversite rektörleri, kamu kurum temsilcileri, Büyükşehir Belediye Başkanlığı yetkilileri, ATO, ASO, Borsa Başkanları, sivil toplum örgütlerinin başkanları ile turizm sektörünün temsilcileri katıldı. Uzun yıllar sonra en çok heyecanlandığım girişim diyebilirim. Meyvelerini bekliyoruz Ankaraca.

Atam,
Ankara içi ulaşımda, metronun eksik ve yarım hatlarının tamamlanacağı günü merakla gözlüyoruz. İlk sırayı veriyorum ihtiyaç olarak. Ancak Ankara dışına, füze gibi çıkabiliyoruz; hızlı tren var. ‘4 buçuk saatte İstanbul’a az kalmış. Ankara’nın, İstanbul’a dönüşünü sevenlere müjdeler olsun; aman en hızlı biçimde, geldikleri gibi gitsinler! Darısı diğer illerimizin başına.

Atam,
Nesli tükenmeye yüz tutan keçileri ve tiftiğinden ‘sof’ kumaşına, kedilerine, tavşanlarına yanı sıra balına, 38 çeşit armuduna, 10 çeşit üzümüne, elmasına, ceviz gibi vişnelerine, yuva kavunu ve Ayaş domatesine, halıları, kilimlerine ilgiyi, bu yıl da bekliyoruz. Yeni üretim çiftlikleri ve müzeler açılacakmış, söyleyenin yalancısıyız.

Atam,
Bendeniz, olmayan otobüs durakları, yürümeyen yürüyen merdivenler, okunmayan yol tabelaları gibi yazılar yazıyorum.. Okuyucularımız ses vermese kendim çalıp, kendim dinliyorum zannedeceğim. Bir de Ulus ve Kale çevresiyle Atatürk Orman Çiftliği’ni taktım kafaya. Ağaçkakan gibi, ısrarla aynı yeri gagalıyorum. Buralar, yeniden düzenlenip, canlandırılırsa Ankara’nın çehresine, kan geleceğine inanıyorum. Kentin, kişiliğini, ruhunu tekrar kazanacağına da...

Atam,
10 Kasımları, yas değil, hesap günü gibi algılıyorum. Sizinle yarışımızda, nerede olduğumuzu saptamaya çalışıyorum. 1000 yıla sinmiş devlet geleneğini, 18 buçuk yılda çağa uygun hale getirip, bizi, ruhuna fatiha okunmak üzereyken yeniden devler masasına oturtuşunuzla kıyaslıyorum. Unutmayalım diye, size anlatırken kendimize not düşüyorum.

Atam,
Cehaletim dolayısıyla şaşkınlıklar yaşamış olsam da ülkemizi, daha güçlü ve güzel günlerin beklediğini düşünüyorum. Yüzyılı dolmadan yeni bir dünya kurma ihtiyacı doğdu. Biraz çukurlu ve tümsekli bir yoldan geçeceğimizi düşünüyor ama sonunda bize yakışır yerimizi alacağımıza inanıyorum. İşadamlarımız civa gibi, avuçta kıstırmanın imkanı yok. Ümitvarım. Gereğinin, adabına uygun biçimde gerçekleştirildiğini düşünüyorum.

Atam,
Bu yılki bilgi ve kanaatlerim, böyleyken böyle. Tutuşturduğun meşale, aynı harda yanıyor. Koyduğun çıtayı, aşmaya çalışıyoruz. Saha müşahidi olarak gözlüyoruz sen, rahat uyu Atam!

Hiç yorum yok: