20 Ekim 2013 Pazar

ISSIZ BAYRAM SOKAKLARI


18.10.2013 Milliyet-Ankara Gazetesi



Dilimizde tüy bitti; “Ankara’nın, Ankaralı’yı da misafirlerini de ağırlayacak cazibe yerleri yetersiz, hatta neredeyse yok gibi” demekten. Kendi sakinlerini bile eğleyemiyor başkent. Turizmi yok. Tarihi var, mekanları var ama turizmi yok. Şehir, insanların ilgisini çekecek, oyalayacak biçimde bir düzenlemeye de ruha da sahip değil. Oraya gelmek için can atmıyorsa insanlar, cazibe noktaları, yapaymış, gerçekten yaşamıyormuş demekki. Yani tarihi ve kültürel değerlerini, yaşamın içine katamıyorsanız, turizm olmaz. Müzeyi yapmakla eski yapıları tamir etmekle bitmiyor iş. Yaşatacaksınız orayı.



Hayalet başkent

Benim dilimde tüy bitiren konu, 17 Ekim 2013 tarihli Milliyet Ankara Gazetesi’nin manşetiydi; “Hayalet Kent”! Arkadaşımız Başak Ateş’in, Hamamönü’nde, Ulus Hali’nde, Ankara Kalesi’nde, Tunalı Hilmi’de, dahası Hacı Bayram’da çektiği fotoğraflarla süslediği haberi, sözün anlatamadığını çırılçıplak gösteriyordu; hepsi bir birinden bomboş sokakları, hepsi birbirinden kapalı dükkanlarıyla en revaçta ziyareti Hacı Bayram’ıyla ‘hayalet kent’i belgelemişti. Göremediğiniz kısmı da vardı bu haberin. Kale’yi gezmeye gelen Tayvanlı turistler, kepenk çeşitlerimizi gezdi Kale sokaklarında. Hamamönü’nde açık bir bakkal vardı, istediğiniz kadar ekmek arası peynir falan yaptırabilirdiniz. Ulus’ta, güvercinler vardı ziyaretine gidecek. Büyük alıveriş merkezleri ne alemdeydi bilemem, gitmedim çünkü.



Kasaba değil artık

E bayramın ilk günleri, normal” diyebilirsiniz. Ankara, 13 Ekim 1923’de kasabalıktan başkentliğe terfi etti, bugün Türkiye’nin 5 milyonluk ikinci büyük kenti. Bu büyüklükte bir şehir, kasaba gibi kapatamaz cazibe merkezlerini. İnsanların kenti yaşayacağı günler, bayramlar, tatil günleri. Kepengi vurup, gidemezsiniz böyle bir şehirde. Yaşatacaksınız o şehri ve sokaklarını. İşletmeler, tarihi merkezler, elemanlarını nöbetleşe çalıştıracak, özellikle şehir dışından gelen ziyaretçilere, değerleriniz ve sokaklarınız her zaman açık olacak. İstanbul’a, Eskişehir’e, Konya’ya, Amasra’ya gitti Ankaralılar. Oradan da buraya gelenler oldu belki. Belki sırf Kale’de yemek yemek isteyenler olacaktı. Ayrıca Tayvanlılar’a, akıl edip, “Bayramdan sonra gelin” deseydiniz bari.



Yaşayan sokaklar lazım

Bu manzara, kentin görüntüsü ne kadar modernleşse de kafasının değişmediğinin göstergesidir. Bütün tarihi, kültürel ve doğal  birikimlerine karşın turizm olmuyorsa Ankara’da, kent, kendi halindeliğini aşamadığı içindir. Ülkeye ve dünyaya, bir türlü açılamadığı içindir. Caddeleri, sokakları, meydanları vardır ama yaşamadığı içindir. Yaşasa bayram seyran fark etmez, birinin boşalttığı yeri başka birileri doldurur mutlaka.


Eskişehir’in Porsuk kıyısındaki Adalar’ında, İstanbul’un İstiklal Caddesi’nde, Ortaköy’ünde, bayramda seyranda hiç boş görmedim sokakları. Yaşayan sokak boş kalmaz, ister bayram ister tatil olsun. Bu sokaklardan lazım Ankara’ya. Kuru binalar, ruhsuz çarşılarla bu kadar işte.

Hiç yorum yok: