29 Ekim 2013 Salı

YÜRÜMÜYORDU ŞİMDİ DE BEKLETİYOR MERDİVEN


 25.10.2013 Milliyet-Ankara Gazetesi



Bu şehirde bir şey istemeye korkuyor insan. Tabiri caizse  burnundan fitil fitil getiriliyor verirken. Hızla büyümeye devam eden bir kentin, ihtiyaçları da hızla artıyor tabii ki. Çok çalışsanız da yetişemeyebilirsiniz bazen. Eğer bu sorunları öngörmemiş, daha önce planını yapmamışsanız bir de üstüne üstüne birikir sorunlar. Yetişemez değil yapamaz hale gelirsiniz bu sefer de. Ancak kentlerin yaşanabilir olması için bu sorunların çözülmesi gerekir. Geç de olsa uzun vadeli çözümler üretiliyorsa kent halkı da katlanabilir geçici rahatsızlığa. “Biraz geç olsun, güç olmasın” der. Katlanır ama geç kalmak, alışkanlık haline getirilmemişse eğer.



Davalım merdivenler

Ankara’nın, yürümeyen yürüyen merdivenleri de bu sorunlardan biridir. İster metroda ister alt ister üst geçitlerde, davalım oldu bu merdivenler. Çok nefessiz kaldım uzun ve dik tırmanışlarımda. Metrolara yürüyerek inilip, çıkıldığını da Ankara’da gördüm. 20 yıla yakındır da inip, çıkıyoruz Ankara ahalisi olarak. Başka kentlerde, başka ülkelerde görmesek doğrusu buymuş zannederdik. Kentin, bir eksikliği olduğunu bilemezdik. Değilmiş ama. Değilmiş de tırmandık işte 20 yıl.



Beton delicinin melodileri

Büyükşehir Belediyesi’nin, o dik merdivenleri yürüyen merdivene çevireceğini duyunca en çok sevinen Ankara sakinlerinden biri benimdir kesin. Birkaç hafta sonra beton delme aletleri çınlatmaya başladı metro istasyonlarını. Hem de neredeyse aynı anda bütün duraklar inliyordu gürültüden. Katlanmaz mı insan, naylon paravanların arkasından gelen sesi müzik gibi dinliyordum. Bir ay sonra o dik yokuşu tırmanan yürüyen merdivenlerde hayal ediyordum kendimi. “Bir gün bu merdivenler sebebim olacak, ortasında kalacağım” demeden  Kızılay’da, Sıhhiye’de, Ulus’ta, İvedik’te, Kurtuluş’ta, yağ gibi vijjttt çıkacaktım yeryüzüne. Gel gör ki 2 ay oldu, bir sessizliktir gidiyor metro koridorlarında.



Bekleteni çıktı başımıza

Hani 3 ay 5 ay bekler de insan, 20 yıl bekleyince biraz sabırsız oluyor tabii. O merdivenleri çevreleyen naylon paravanları gördükçe tırmanmanın yorgunluğuna bir de burnundan asabi soluma gayreti ekleniyor. Yürüyenleri yürümüyordu, bir de bekleteni çıktı başımıza. Dünya tarihi yazacak bunu; “Bekleten yürüyen merdiveni, ilk Türkler icat etti” diye.



Böylesini bulsam

Bu kent, bazen çok yoruyor insanı. İtiraz edecek, şikayet edecek takat bırakmıyor. Ankaralılar’ın duyarsızlığı, kısmen de bu merdivenlerden kaynaklanıyormuş zaar. Sorunlar çok, itiraz ve şikayet yılgınlığı çökmüş, melül melül bakışlarımızla muhallebi kıvamında baygın, arşınlıyoruz kentin sokaklarını. Böyle bir kent bulsam, idaresine talibim vallahi!



Artık ikna edemezsiniz

İki icraatı gördükten sonra hiçbir bahane beni gecikmelere ikna edemez artık: Birincisi Atatürk Orman Çiftliği’ne yapılan Başbakanlık inşaatı nedeniyle yürüyen hizmetlerin hızı. Diğeri, ODTÜ Ormanı’ndan 9 saatte 3 bin ağacın taşınabilme hızı. Sökülme değil, taşınma. “Taşıdık” diyor yetkililer. Bir milat bu!



Böyle hizmet istiyoruz işte; bütün sorunların, burnumuzdan gelmeden, hızla çözülmesini. İstenince olduğunu gördük bir kere!

Hiç yorum yok: