7 Ekim 2013 Pazartesi

SON KABADAYI KARAGÖZ KEMAL’İ KAYBETTİK

04.10.2013 Milliyet-Ankara Gazetesi 



1940’la 1963 yılları arasında Hacettepe’de, yaşanmış bir efsane var. O günleri hatırlayan herkes, kendilerini görmese de mutlaka adlarını biliyor. 3 kabadayının hikayeleri, hala anlatılıyor Hacettepe sokaklarında. Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra toplumda, değişim ve dönüşüm sancılarının yaşandığı yıllar. Karagöz Kemal, Sarı Veli ve Kabadayı Mehmet, bu geçiş döneminde, eskiyle güçsüzün yeniyle güçlüye direniş bayrağı olmuş. Hacettepe’de yaşananlar, aynı zamanda hem bir dönemin hem de kabadayılığın, son demlerini işaret ediyormuş meğer.



Kabadayılık, başka bir şey o zamanlar; serseri, başıboş adam değildir kabadayı. Asayiş, adalet, dayanışma, vefa, devletten önce onların süzgecinden geçer. Mahallenin huzuru ve düzeni, onlara emanettir. Yiğitliği, cömertliği, adaleti yoksa kimse kabadayı da efsane de olamaz. ‘K’sı kalmamıştır o  kabadayılığın, eşkiyalığı kabadayılık diye satıyorlar şimdi.



Hacettepespor’la değişen mahalle

3 kabadayımız da boş gezen adam değil. Karagöz Kemal, kamyonu var, taşımacılık yapıyor. Sarı Veli, elektrikçilik, fotoğrafçılık yapmış. Kabadayı Mehmet, matbaacı. Nüfus kağıdındaki adları; Mehmet Kemalettin Sevilen, Veli Nartürker ve Mehmet Kabadayı. Temmuz 1945’de, Hacettepespor’un kuruluşuyla başlıyor samimiyetleri. Aslında ondan önce, dışarıdan birileriyle Hacettepe Parkı’nda büyük bir kavga oluyor, ilk yumuşama o dönemde başlıyor. “Yumuşama” diyoruz çünkü Hacettepe, eskiden hastanenin olduğu kısım, Erzurum Mahallesi’nin olduğu kısım olarak ayrılıyormuş. Aralarında da ciddi kavgalar çıkarmış. Hacettepespor, hem iki kısmı hem de üç arkadaşı bir araya getirmiş. Getirmekle kalmamış, spora başlamalarına da neden olmuş.

Karagöz Kemal Hacettepespor'la


Tabancayla maça ayar

Üçü de lisanslı boksör olarak şampiyonluklar kazanacak kadar  sporculuklarını geliştirmiş. Hacettepespor futbol takımı nereye, Hacettepeliler oraya. Türkiye’de, takımıyla deplasmana gitme geleneğini başlatan ilk seyircidir Hacettepeliler. Başlarında da Kabadayı Mehmet, Karagöz Kemal ve Sarı Veli. Memnun kalmadıkları maçta, rakip takımın kale arkasına gidip ya da seyirciler birbirine girmek üzereyken tabancalarını gösterdikleri de olmuş tabii! Bu arada kısa süreli cezaevine girip, çıkma maceraları da olmuş.



En uysalı Karagöz Kemal


Sarı Veli-Karagöz Kemal
Hiddet sıralamasına sokarsak Kabadayı Mehmet birinci, Sarı Veli ikinci, Karagöz Kemal üçüncü gelir. Sarı Veli’yle Karagöz Kemal daha yakın birbirine. En uysalları, diğerleri gibi alengirli işlere girmeyi de sevmeyen Karagöz Kemal. Yalnız atacak duruma gelmişse eğer, yumruğunu yiyenin, başka bir şey yiyecek hali kalmadığı söyleniyor. Soyadı gibi çok sevilen biri. Babası Hayali Küçük Ali’yi de çok severlermiş, o yüzden Atatürk, bu soyadını vermiş kendisine. Partilerden, milletvekili, belediye başkanı olması için çok teklif almış ama hepsini geri çevirmiş Karagöz Kemal. Değişim ve dönüşümün şiddeti artarken karabulutlar, Hacettepe üzerine çöreklenmiş.



Karabulutlar çökünce

Kabadayı Mehmet’in, cezaevine girmeden önce, silahını Sarı Veli’ye teslim ettiği ancak çıktığında silahının satılmış  olduğunu görünce aralarında bir husumetin başladığı söyleniyor. Bu husumet, 12 Ekim 1952’de, Kabadayı Mehmet’in Sarı Veli’yi Yağcıoğlu Fehmi efenin bugün de hala duran Erzurum Kahvesi önünde vurmasıyla sonuçlanıyor. Vurulduğunda yaşı 26. Sonra vurduğuna çok kahrediyor ama ölene çare yok.



Bu olayın ardından Kabadayı Mehmet’in hırçınlığı artıyor. Hapisten çıktıktan sonra Yenidoğan kabadayılarından Kürt Cemali’yle yakınlaşıyor. Bir gün Kabadayı Mehmet’in Bentderesi’ndeki kahvesinde kumar oynarken aralarında tartışma çıkıyor, elektrikler sönüyor ve silah sesi duyuluyor. Işıklar tekrar yandığında Kürt Cemali yerde yatıyor. Kabadayı Mehmet’in yanında, Dündar Kılıç ve ‘at kafa Yalçın’ da var.  Cinayeti kimin işlediği saptanamıyor ve kan davası başlıyor. Tam 1 yıl sonra Kabadayı Mehmet, 1963’ün Eylül’ü gibi, Kürt Cemali’nin vurulduğu tarihte yeğenleri tarafından öldürülüyor.



Küsüyor, terk ediyor Ankara’yı

İşte bu olayla Karagöz Kemal, mahallesine ve çevresine küsüyor adeta. 1964 gibi eşinin memleketi Çanakkale’nin Kilitbahir ilçesine yerleşiyor. Yunanistan’ın “Hacıvat-Karagöz bizimdir” dediği günlerde Karagöz Kemal’in, “Hayır, bizimdir” demek için Avrupa’nın değişik ülkelerinde, sergilere, fuarlara gittiği haberi geliyor. Kilitbahir’deki evinin, içinin dışının, halısının, kilimlerinin, çiçeklerinin, lambalarından elektrik düğmelerine kadar Hacettepespor’un mor-beyazından olduğunu görüyor ziyaretçileri. Ta oradan takip ediyor; Hacettepeliler, kimin vefat ettiğini onun telefonundan öğreniyor. Küsmüşse de anlaşılıyor ki mahallesine değil; belki olaylara belki insanlara belki de değişimedir.



Vefatından haberleri olmadı
30 Eylül’de, öğleden sonra Kilitbahir’de kaybediyoruz Karagöz Kemal’i. Ancak Hacettepeliler, 3 gün sonra öğrenebiliyor vefatını. 1 ay kadar önce eşini kaybetmiş. Son kabadayı, Ankara’ya ve Hacettepe’ye, son bir “allahaısmarladık” diyemeden, sessizce ebedi yolculuğuna çıkıyor. Hiçbir kötü anı bırakmadan arkasında. Allahtan rahmet, yakınlarına ve Hacettepeliler’e başsağlığı diliyoruz.

27 yorum:

Cengiz Songür dedi ki...

mahallemiz Hacettepe yi ve kabadayılarını andığı için sayın ali inandım a TEŞEKKÜRLER.

Unknown dedi ki...

Ali bey üzücü bir haberi keyifle okuduk elinize sağlık çok güzel aktarmışsınız.

ercanergüler dedi ki...

çok teşekkür ederim böyle güzel bir yazı ile uğurladığınız için. çok severdim dayımı vefatı çok üzdü beni.

Unknown dedi ki...

Annemin eniştesidir "Karagöz Kemal". Elinde büyüdüm denebilir. Yıllar yılı Çanakkale/Kilitbahir'deki bağ evinde yaz tatili yaptım. Ben onu çok severdim, o da beni. Hacettepe'de yaşayan 50'li yaşlardakiler hala adını duyduklarında saygılarını ifade ederler. Şimdiki sahte kabadayılar gibi değildi rahmetli, mecbur kalmadıkça karıncayı bile incitmezdi, ama mecbur kalırsa da karşısındakinin gözünün yaşına bakmazdı.

Unknown dedi ki...

Sn.Ali İnandım'a Gücendim.Şöyleki:Yukarıda yazdıklarının kimlerin anısı veya aktarmaları olduğunu da dipnot olarak ekleyebilseydi. Ayrıca.Kemal ağabeyin ölümünü kimlere duyurabilirdikki.Mahalle yok olmuş,kimse kalmamış,kalanlarında haberi olmuştu.30 Eylül'de Turgut Özakmanın cenaze töreninde iken Gülten kardeşimin telefonu ile Kemal abiyi kaybettiğimizi öğrendim ve hemen Cengiz Songür'ü arayarak facebook'ta vefat haberini duyurmasını istedim.Şimdi bakıyorum herkes Kemal abinin adı etrafında yorumlar yapıp,övgüler diziyorlar.Bu kişiler acaba beni tanıyorlarmı?Ben Kemal abinin ablalarını yiğenlerini ve kızını yakınen tanırım.Sonuç olarak şunu söyleyebilirimki Kemal abiyi benim kadar kendi ailesi bile tanıyamaz.
Kemal abime ve Mevhibe yengeme tekrar Yaratantan rahmet dilerim.İnşallah mekanları cennet olmuştur.

KDL dedi ki...

68 - 69 yıllarında Hacettepe, Duatepe Mahallesinde oturduk. Kabadayı Mehmet, Sarı Veli, Karagöz Kemal, bu isimler efsaneydi orada. Kabadayı Mehmet vurulalı yıllar geçmişti ama saygı ve sevgi ile anılıyordu. Şimdi "Kabadayı" deyince, insanlar korkuyor, "bilmem ne çetesi" gibi kirli ünvanla anılanlar, kabadayı sayılıyor. Oysa bu insanların hepsinin işi gücü var, haram para ile işleri yok.
O yıllarda arkadaş olduğum bir çok kişi vardı, hepimiz çocuktuk (13 - 15 yaşlarında) Eski Duatepe Mahallesinden bu yazımı okuyan olurmu acaba?

Unknown dedi ki...

Sayın Ysf Dmr. Bizde Hacettepe Duatepe Mahallesinin çocukları idik.Şayet face hesabınız varsa beni ekleyin,tanışalım. Esenlikler diliyorum.

Cemil nadir özgün dedi ki...

50 li yılların başında kurtuluş Dumlupınar caddesi çiçek sinemasının iki parsel ilerisinde oturuyordum. Çocukluğum Erzurum kıraathanesi (Yağcı Fehmi efe, Karagöz Kemal, Öznur, Birol gibi kendine özgü beyefendi/kabadayıların) çevresinde geçti.Sanırım Fehmi Dayı o sıralar 50 li yaşlardaydıı. KAHVEye girdiğinde herkes ayağa kalkardı. Sözü sohbeti buyruk sayılan biri idi.Duyumlarını ilgilisiyle konuşur,kimi kere AYIP ETTİKLERİNİ söyler azarlar , kimi kere de AFERİN, BÖYLE DEVAM EDİN diye beğenisini ifade ederdi.Muhatapları ise saygıyla onu Dinlerlerdi. Saygısızlık, küstah, diklenmenin zeren rastlanmazdı, Mahallenin ırkı, namusu, haysiyeti onlardan sorulurdu. Giyimi, davranışları uygun olmayanların anaları, babaları, kocaları usulü dairesinde uyarılırdı. Uyarıya uymayıp bildiğini okuyanlar Saygın BİRDAHA BAKIŞ ile elimine edilir, dışlanmaya, yalnızlaştırılırdı.Ama mahalleden taşınıncaya kadar onlar mahallenin namusu sayılmaya devam edilirdi.Ruletler yeni gelmiş makine arızaları, Hababam ikramiye veriyor. Bende salak salak bakıyorum.Biraz da beş kuruşları topladım.Meğer Fehmi dayı görmüş , bana birşeyler sordu.Ben kem küm etmeye başladım.ULAN İT, DAHA ŞİMDİ ÜÇKAĞITÇILIĞA BAŞLAMIŞSIN. DEFOL BIR DAHA SENİ BURADA GÖRMEYECEĞİM.Kulağımı çekti, iki de tokat patlattı. Bir süre korkudan ve utançtan kahveye gidemedim.Daha sonra elini öpüp Özür diledim. Hepsi ışıklar, nurlar içinde yatsınlar. Onları tanımak bir ayrıcalık bir bahtiyarlıktı.

Cemil nadir özgün dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Unknown dedi ki...

Cemil nadir bey ben yekta yılmaz yagcioglu Fehmi Efe nin torunun oğluyum. Oznur efe dayım olur. Sizleri tanımak isterim. Facebook hesabınız var ise ordan görüşebiliriz. Saygılarımla

Cemil nadir özgün dedi ki...

Bende arzularım. Şu anda faal bir face hesabım yok.Olduğunda iletirim.torununun çocuğu olduğunuzagöre benden yaşça kküçüksünüz ama çiçek sinemasında gürcanı doktorlakaplı abisi Hacettepe şarapçı meşhur siyasi ismetini bilenlerle konuşmayı ne kadar özlüyornekadar arzuluyorum anlatamam.

Unknown dedi ki...

Cemil bey merhaba.sizin inşaat malzemeleri satan Dumlupinar caddesinde ardiyeniz varmıydı?Bende o mahallenin çocuguyum halen her hafta sonu çiçek sinemasının karşısında eskiden köfteciydi hatırlarsınız şimdi mutlu kıraathanesi buyrun gelin cumartesi pazar otada oluyoruz görüşelim eskileri yad edelim.Benim adım Ethem Dedeoğlu.

KDL dedi ki...

Çiçek Sinemasına bende çok gitmiştim. Orada oturupta sanırım Çiçek Sineması'na gitmeyen yoktur.

Cemil nadir özgün dedi ki...

Önce 1952 den 1959 a kadar ardiyemiz vardı 59 da oraya apartman yapınca yandaki parselimize geçtik 63 te de orayı yapsat olarak değerlendirdiğimiz için bir süre sokağın başındaki Tiritoğullarının arsasını kiraladık. O arsayı da Kayserili bir Müteahhit (Büyük Sinemanın altında Sandviçcilik de yapan) alınca Cebeci Çayırında ve Çiçek Sinemasının arkasında demiryolu na komşu birer ardiyemiz açtık.Müteahhitliğe başladık.Malzemeden çalamadığımız için battık. Kardeşlerden 3ümüz Mühendis diğerimiz Lise öğretmeniydi.Hepimiz emekli olduk.Benim Kemal abi gibi bir ayağım Ankara dışında Didimde. Diğeri Elvankent Banka Konutlarında.Erzurum Mahallesinden
1967 de ayrıldık.Şimdilerde 73 yaşımda hala o civarda Ankara Hukuk Son sınıftayım.Dumlupınar Caddesinden geçemiyorum. Geçersemde iki gözüm iki Çeşme öyle geçiyorum.Hacettepe, Hamamönü, Ankara Kalesi, Aktaş, Yenidoğan, Atıfbeyin, Ulucanların kendine
Özgü kimliği vardı.Herşeyi, her güzelliği; akrabalığı, komşuluğu, dostluğu, dayanışmayı yokettik. Bizler gibilerden oluşan bu ülkenin yokolmasına da çok kalmadı..Ahlaksız, beleşci, yalancı, talancı, hain, iki yüzlü, ödlek bir toplum olduk.

Cemil nadir özgün dedi ki...

Şimdikiler KABADAYI değil KABA DAYI..Hatta KABA AYI..Sedat Peker, Alaattin Çakıcı mı Kabadayı?..Kabadayılık ahlak gerektirir, insaf ve daha ziyade İHSAN-YARDIM Ben Kemal abiyi iyi
tanırım.İsteseydi Cebecinin en zengini olurdu.Size birşey söyleyeyim mi son kabadayılardan DÜNDAR KILIÇ da dahil KEMAL ABİ gibiler yaşıyor olsalar o anlayış devam ediyor olsaydı TÜRKİYE de daha iyi durumda olurdu..

Unknown dedi ki...

Kabadayılık bir özellikti. Şimdiki gibi mafyacık değildi. Kabadayı dendiği zaman, güçsüzü kollayan, haklının yanında, haksızın da belası olan olarak bilinirdi.Bir Hacettepeli olarak, mahallemizden çıkan ve şimdi aramuzda olmayan ölmüş kabadayı ağabeylerize Allah'tan Rahmet dilerim.

KDL dedi ki...

Ali İnandım'a çok teşekkür ederim. Bu yazı sayesinde çocukluk arkadaşım Harun Kartal'ı buldum. 1968 - 69 yılında Hacettepe Duatepe Mahallesi. Damla Sokak'ta oturuyordu. Evlerimizin arasında, 2 yada 3 ev vardı. 2016 yılında yaptığım yoruma cevap veren Lütfü Yanar'ın 3 ay kadar önce vefat ettiğini Harun'dan öğrendim. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.

dericizade dedi ki...

emeklerinize sağlık teşekkürler sağ olun ali inandım vefat eden kabadayı ağabeylerimize rahmet olsun

Hasan dedi ki...

kabadayi mehmet in pek anlatan yok
Nereli kimdir veya yasayani varmi coluk cocugu varmi nasil veya bunlar hic bahsedilmiyor bilen veya duyan varmi

Hasan dedi ki...

Bende cok merak efiyorum hayatini bilen varmi ailesi veya cocugu hanimi lütfen bilgisi olan varsa sevinirim

Hasan dedi ki...

Mehmet Kabadayi ilgili her seyi bilen varmi

KDL dedi ki...

1968 - 69 da oradaydım. Kabadayı Mehmet, Sarı Veli, karagöz Kemal, bunlar efsaneydi ama nerelidir, kimdir, hayat hikayesi hakkında bir şey duymadım. Ancak şu var; hepsi, semt halkı tarafından çok sevilen insanlarmış.

Adsız dedi ki...

Tarihler 1964 ve 1963 değil 1973 ve 1974 olacak.Karagöz Kemal babamın çok yakın arkadaşıydı.

Adsız dedi ki...

Kurt cemali yasasaydi

Adsız dedi ki...

Benim antrenörün ve akrabam 1960
Yılları doğrusu

Adsız dedi ki...

Amin.Tüm yakınları taşıyanların başı sağolsun.Allah gani
Gani rahmet eylesin mekanı cennet Ruhu şad olsun

Adsız dedi ki...

Mehmet KABADAYi, babamın dedesi olur. çocugu Rahmi KABADAYi da benim dedem olur oda öldü,
babamıda 5 ağustos 2023 de kaybettik:.(