5 Ekim 2015 Pazartesi

ÜST KATA ÇIKMAK KOLAY DEĞİL



02.10.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi


Tarih, insana ve devlete, bir şeyi defalarca göstermiştir; gelir dağılımı dengesi bozuldukça toplum da o kadar bozulur. Bozulmuş toplumda, adaletin kefesi denk durmaz. Eğitim sistemi ile kolluk güçlerinin yozlaşması süreci hızlandırır ve toplumlar da devletler de çöker.



Ders almamakta ısrar eden insanoğlu, büyük savaşlarla yeni dengeleri kurmaya çalışırdı ama bu anlamda olmuyor artık savaşlar; güçlüyü daha güçlü kılmak için gelişemeyen ülkeleri birbirine düşürmekte kullanılıyor. Savaşın hası, günlük hayatın içine sindirilmiş ekonomik ve toplumsal etkinliklerle veriliyor asıl.



Gelişemeyenler koptu

Son 20-25 yılda, ülkeler arasındaki gelir dağılımı dengesizliği çok daha belirginleşti. Çünkü bazı ülkeler, arkasında 250-300 yıllık bilgi birikimiyle insana ve teknolojiye yaptığı yatırımların meyvesini yemeye başladı. Bilişim teknolojisi ki onun da arkasında bir 60-70 yıllık birikim vardı, son 20 yılda kartopunun çığa dönüşmesi gibi baş döndürücü bir hızla ilerledi. Bu ilerleme, gelişemeyen ülkeleri iyice kopardı gelişmişlerden.



İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, ekonomik dengelerin büyük dünya savaşlarıyla kurulmadığını gördük. Savaşların yeni cephesi, fabrikalar, laboratuarlardı. İcat eden ve üretenin sözü geçiyor, dünya ekonomisini de siyasetini de onlar belirliyordu. En önemli kopuşunu bilişim teknolojisiyle gerçekleştirdi ve daha üst katlara çıktı gelişmiş ülkeler. Çıkarken de arkalarındaki merdivenleri ittiler.



Yeni kopuş nano teknolojiyle

Gelişemeyenler, çok güçlenen gelişmişlerin öne sürdüğü koşullara karşı koyamaz, bağımlılıktan kurtulamaz hale geldi. Bunun bir kısmı da kültürel ve toplumsal etkinliklerle gerçekleştirildi. Gelişemeyenler, tamamen tüketici durumuna itildi. Buna, kendi insanlarını tüketmek de dahil.



Ve dünyada, bilişim teknolojisinden daha etkili, yeni bir kopuşun perdesi açılmak üzere. Hatta açıldı bile; sahneyi, nano teknoloji alıyor. Kendi çapında atlıyor, sıçrıyordu ama bu kez merdivenin ucunu yakalamaya çalışan gelişmekte olan ülkeler için bile hayal olacak üst katlara çıkmak.



“Daha bile güçlü itiyorlar”

Paylaşmayı aklından geçirmediğini anladığımız zengin ülkeler için “Merdiveni daha bile güçlü itiyorlar” diyor Ha-Joon Chang. ‘Sanayileşmenin Gizli Tarihi’ kitabıyla dünyada yankı uyandıran Güney Koreli iktisatçı, OSTİM Gazetesi’nin Ağustos sayısına verdiği söyleşide, özellikle gelişmekte olan ülkeleri uyarıyor, “Yüksek üretkenlik düzeyini gerektiren faaliyetleri yürüten belirgin sayıda ulusal firmanın büyümesi sağlanmadıkça bir ülkenin kendi ekonomisini geliştirmesi çok zor olacaktır” diyordu.



1970’lerde aynı koşullarda yola çıktığımız ama bugün Samsung, Hyundai, LG gibi dünya markalarına sahip Güney Kore’yi değil de “Hadi bizim yolumuzdan gidemediniz bari” dercesine Singapur’u örnek veriyordu Chang. Ülkenin yerli, yabancı yatırım dengesini anlattıktan sonra “Singapur, en serbest piyasa politikalarının bazılarını, en sosyalist politikaların bazılarıyla biraraya getirmiştir. Eğer bir ekonomik teoriye bağlı kalınsaydı kimse Singapur’u icat edemezdi” diyordu.



Bu çığırı yakalamalıyız

Yani illa başkalarının ekonomik sistemi ya da önerilerini taklit etmeye uğraşmayın, siz de kendinize uygun sistem neyse onu uygulayın demeye getiriyordu.



Teknoloji ilerledikçe merdivenden uzaklaşıyor ancak yakalamak için atılması gereken adımları atmakta ağırlığımızı hiç bozmuyoruz. Oysa zaten günlük hayata çoktan girmiş nano teknolojinin açacağı çığırı yakalamak zorundayız. Son 30-40 yılı diyor uzmanları. Özellikle de önümüzdeki 10 yıla dikkat çekiyorlardı 3 yıl önce. Bu çığır, öyle matbaayı geç getirmeye benzemez, her şeyin çok hızlı değiştiği yüzyılları, hep yakalamaya çalışmakla geçiririz. Hep geride yani.



Biz ne yapıyoruz?
Demek ki buna göre eğitim sistemi kuracak, buna göre kurumları biraraya getirecek, şirketleri destekleyecek ve kendi icadımızın üretimini yapacağız. Üst kata çıkmak kolay değil. Biz ne yapıyoruz? İlk 10 yılın 3 yılını seçimlerle harcıyor, kardeş kavgasını körükleyenleri yolumuzdan çekmekle uğraşıyoruz. Siyaset, bürokrasi ve üniversiteler, bir titrese artık.

Hiç yorum yok: