17 Mart 2013 Pazar

GEÇ SAATTE ULAŞIMA İMZA KAMPANYASI

15.03.2013 Milliyet-Ankara Gazetesi


19 Şubat’ta ‘Ankara’da 24 Saat Ulaşım’ demiştik, kısa bir süre sonra yazımızdan habersiz bir imza kampanyası başlamış. Kampanyanın adı ‘Toplu Taşıma Sefer Saatleri Uzatılsın’. Son baktığımda EGO’ya yapılan çağrıyı 5 bin 500 kişi imzalamıştı. Kampanyayı başlatan Aydan Öz, bir üniversite öğrencisi. Beni buldu, internette http://www.change.org/EGOsaatleri sayfasındaki imza kampanyasından haberdar etti. Ben de sayfasına bakıp, şikayetçilerin, bazıları akla zarar  gerekçelerini okudum. Az bile yazmışız meğer; erken biten toplu taşıma yüzünden ne filmler çeviriyormuş Ankaralı!

Aslında 5-6 yıldır, Ankaralı’nın gündeminde daha fazla yer almaya başladı erken biten toplu taşıma seferleri. Bu talepler, kentin hareketlendiğinin göstergesidir. Erken biten seferler, hareketlenmek isteyip, hareketlenemeyen kentin, adımlarını daraltan prangaya benziyor. Büyük adımlarla koşamadığı için küçük adımların kenti olmaktan kurtulamıyor Ankara. Sabah 8, akşam 5 saatleri dışında yaşanmıyor sanki bu şehirde. 5 milyon olmuş nüfusu, 30 yıl önceki Ankara’dan farkı yok. Oysa İstanbul, 5 milyonken de 24 saat yaşıyordu.

Neden imza kampanyası?
Kampanyayı başlatan Aydan Öz, nedenini şöyle açıklamış: “Ben Ankara'da yaşayan herhangi bir gencim. Çoğumuz gibi gündüzleri vaktimi ya okulda ya da çalışarak geçiriyorum. Ben artık günün geri kalanında arkadaşlarımla görüşmek, sinemaya, tiyatroya, konsere gitmek, açık havada zaman geçirmek, yani kısacası gezmek ve bir metropolde yaşıyor olmanın tadını çıkarmak istiyorum. İstiyorum ki, güzel başkentimizin sokakları geceleri cıvıl cıvıl olsun, salonlar her türlü kültürel ve sosyal etkinlikle dolsun. İnsanlar dışarı çıkmaktan korkmasın, Ankara'nın 'gri şehir' imajını hep birlikte değiştirelim.”

Gece Ankara
Bakın gece erken biten seferler yüzünden geç kalan Ankaralılar ne filmler çeviriyor:
Bütün işler dediğimiz gibi sabah 8’de başlayıp, akşam 5’te bitmiyor. 24 saat çalışan işyerleri ve bunların 3 vardiya çalışan elemanları var. Bazısında firmalar, eğer gece 11’deyse son araç, erken göndermek zorunda kalıyor çalışanını. Çalışan da ucu ucuna son sefere yetişmeye çalışıyor. Akşam erken gidiyor, sabah geç gelebiliyorlar.
Üniversiteler, artık bizim zamanımızdaki gibi akşam 6 deyince kapanmıyor, gece de yaşamaya devam ediyor. İkinci öğretim okuyanlar var. Merkezden uzak okullarda okuyanlar, çok şikayetçi.
Hastanelerde, yüzlerce hasta yakını var geceye hapsolan. Hastane kapıları, Kızılay’dan kalabalıktır geceleri.
Taksicilerin, zorunlu misafirliklerin, yürümek zorunda kalanların şehriymiş Ankara.

Geç kalanın çektiği
İşinden, okulundan yetişemeyince AŞTİ’nin banklarında sabahlayanlar mı istersiniz..
Sinemaya, tiyatroya, misafirliğe çıkıp, geç kalınca arkadaşında, akrabasında utana utana zorunlu misafirlik edenler mi istersiniz..
Kaçınca otobüs, Kızılay’dan Etlik’e, kimbilir daha nerelere yürüyenler mi istersiniz..
Mesaiye kalıp, mesai ücretini taksiye takdim edenler mi istersiniz..
“Müzisyenim” deyip, kazandığının yarısını her gece haraç gibi taksiye sayanlar mı istersiniz..
4 günlük yemek parasını, taksiye boşaltan öğrenci cüzdanları mı istersiniz..
“Dayanışma ve yardımlaşmanın bittiği bir toplumda, hastaneye gitmenin tek yolu taksi olmamalı” diye derin iç çekenler mi istersiniz..
Bırakın otobüsü, metroyu, daha duraklara ulaşamayanlar mı istersiniz.. 

Ne filmler ne filmler… Ağzım açık kaldı imza kampanyası için dert yananları okuyunca. Daha neler var buraya sığmayan. Ankara, artık geceleri de yaşamak istiyor ama göründüğü kadarıyla işin etkinlik ve eğlence kısmı kadar mecburiyetler de ciddi biçimde öne çıkmaya başlamış. Önemli başlıklar var bu taleplerin arasında, bizim gibi, yetkililer de ciddiye alır inşallah.

Hiç yorum yok: